Ezer, devlet okullarında okuyan öğrencilerin yetersiz ve sağlıksız beslendiğini söyledi
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖB SEN) Genel Başkanı Deniz Ezer, 2022-2023 eğitim öğretim yılı 1. dönem değerlendirmesinde ekonomik kriz ile birlikte halk çocuklarının yetersiz beslenme ile karşı karşıya kaldığını söyledi. Devlet okullarında, öğrencilere ücretsiz ve sağlıklı bir öğün yemek sunmanın bakanlığın temel görevi olduğunu hatırlatan Ezer, her dört çocuktan birisinin okula aç gittiğine dikkat çekti, birçok çocuğun beslenme çantasına ne koyacağını bilemeyen annelerin, bir dilim ekmek bir meyve ile çocuklarını okula yolladığını bildirdi. Derinleşen ekonomik krizde veli ve öğrenciler için çok zor bir dönem yaşandığına değinen Ezer, sağlıksız ortamlarda ders gören çocuklara sağlıklı su desteği bile sunulmadığını, çocuklarımızın musluklardan su içtiğini, karınlarını doyurmadan derslere girdiğini söyledi, oysa yol ve köprü garanti ödemeleri, hasta garantili şehir hastaneleri için ayrılan 100 milyar TL ye yakın ödenek ile bu sorunun çözülebileceğini dile getirdi.
Barınma sorunu …
Planlamadan uzak popülist eğitim uygulamaları ile her ilde üniversite açmak anlayışının beraberinde barınma sorununu getirdiğine değinen Ezer, ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte milyonlarca öğrencinin öncelikli gündemini oluşturan barınma sorununun, önceki yıllarla karşılaştırılamaz boyutlara ulaştığını bildirdi. Çok sayıda öğrencinin ev kiraları ve yurt fiyatlarının yüksekliği nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldığını belirten Ezer, öğrencilere yeterli yurt sağlanamamasından dolayı öğrencilerin dini grup ve cemaat yurtlarına mecbur bırakıldığını ifade etti. Ezer, iktidarın önceliğinin öğrencilerin barınma ve yurt sorununa acilen çözüm bulmak olmasının gerekliliğini bildirdi.
Öğretmen maaşı yoksulluk sınırı altına düştü …
2022-2023 eğitim öğretim yılının ilk yarısında başta öğretmenlerin olmak üzere eğitim çalışanlarının sorunlarının gerçek anlamda Millî Eğitim Bakanlığı’nın gündeminde olmadığını söyleyen Ezer, “Yandaş sendikayı yanına alan siyasi iktidar Eğitim çalışanlarının özlük, ekonomik ,sosyal haklarını daha da zayıf hale getirmiştir. Yıllardır ekonomik, sosyal ve özlük haklarımıza ve mesleki geleceğimize yönelik talepler görmezden gelinirken, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret talepleri yok sayılmıştır. Öyle ki iktidar ve yandaş sendika Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa TUİK kullanılarak gerçek enflasyon rakamlarının çok altında bir enflasyon rakamı belirleyip kamu çalışanlarına ve emeklilere zam yapmıştır. Yüzde 25’lik zam oranını şölen ile ilan eden siyasi iktidar ve yandaş sendika gelen tepkiler üzerine daha sonra yüzde 5 ekleme yapılmıştır. Öğretmen maaşını yoksulluk sınırının altında düşüren siyasi iktidar Kariyer Basamakları Sınavı ile birlikte öğretmen maaşları arasında ücret eşitsizliğini daha da derinleştirmiştir” dedi.
MEB’in çözüm üretme derdi yok …
Ezer, açıklamasında şunlara yer verdi: “2022-23 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim-öğretim alanında yaşanan gelişmelerin, MEB’in eğitimin kalıcı olan yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermiştir.
Eğitim bir ülkenin geleceğinin belirlendiği süreci ifade eder. Eğitim Öğretim süreci ideolojik beklentileri karşılamak için kullanılamaz.21 yıldır ve özellikle 4+4+4 Eğitim Öğretim Sisteminin getirilmesiyle birlikte eğitim yere çakılmış durumda, bakanlığın sürekli değiştiği fakat her gelen bakanın ideolojik aygıt olarak kullanılan eğitimin sorunlarına kalıcı çözüm bulmak yerine cemaat, dernek, vakıflara ve Diyanet İşleri Başkanlığına nasıl daha fazla yer verebiliriz sorusuna cevap aradıklarını net olarak görebiliriz. Siyasi iktidar nitelikli eğitim arayışı içinde değildi. Eğitim sisteminde kalıcı hale gelen sorunlara çözüm bulamayan Milli Eğitim Bakanlığı çözüm konusunda da bir tek yandaş sendikayı referans almaktadır. Gerici eğitim dayatması çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi çağdaş dünyanın gerisinde kalan bir ülke konumuna girilmiştir.
Laik, bilimsel, parasız eğitim …
PİSA sonuçları ve uluslararası değerlendirmeler bunun net kanıtıdır. Böyle olunca maalesef çocuklarımızın umutsuz, gelecek konusunda kaygılı olmaları sonucu ortaya çıkmıştır. Her çocuğun en büyük hedefi yurtdışına çıkmak olmuştur. Buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığı yoğun bir şekilde eğitimin niteliğini dinselleşme ve ticarileştirme yoluyla arttırabileceğini halka inandırmaya çalışmaktadır. Maalesef sermayeye ve ideolojik hedeflere uygun olarak alınan bilim karşıtı kararlar okullarda hayata geçirilmeye devam etmektedir. Yapılan protokoller tamamen ideolojik protokoller olup gerek pedagojik olarak gerekse çağın gereksinimlerine uygun olmayan yaklaşımların halk çocuklarına dayatılmasıdır.
Belirtmek isteriz ki eğitim sisteminde yaşanan sorunlara bütünsel bakmak gerekir bu sorunlar, ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden bağımsız değildir. TÖB SEN olarak Eğitim de her geçen gün daha da derinleşen sorunların çözümü konusunda ses vermede geri adım atmayacağımızı belirtmek isteriz. Her geçen gün daha da piyasallaştırılan, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimden ve laiklikten vazgeçildiği eğitimde kamusal, laik, bilimsel ve parasız eğitim talebimizden vazgeçmeyeceğimizin de bilinmesini isteriz.”
Mehmet ÖZGÜN