Kendi yerinizi arayın
23 Mart’ta gerçekleştirilecek sunumda, ünlü dağcı, AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’yi misafir etmeye hazırlanan TED Hatay Koleji, “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı sunumla da aslında şu sorgunun altını çizmeye hazırlanıyor…
“Everest Dağına Tırmanan İlk Türk ve Müslüman Dağcı” olarak bilinen, AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı sunumuyla TED Hatay’ın konuğu oluyor. Şu ana kadar birçok baskı yaparak oldukça geniş kitlelere ulaşan “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı kitabıyla aynı başlığı taşıyan sunumu için 23 Mart’ta Hatay’da olması beklenen Mahruki’nin, merakla beklenen sunumuna kaynaklık eden kitabına dair Psikolog Doğan Cüceloğlu’nun ifadesi şöyle:
Hiç dağa tırmanmadım, dağa tırmanmakla hiç ilgilenmedim, şimdiden sonra ilgileneceğimi de sanmıyorum. Nasıl oluyor da dağa tırmanmayı büyük bir başarı olarak gören birinin yazdığı kitaptan bu kadar etkileniyorum? Üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve ana babaların okumasını niçin istiyorum?
Bu kitabı okumak, benim için ruhsal bir yolculuk oldu. Yaşanmamış yaşamlar dünyasındayız. Ya sen hayatı yaşarsın, ya da hayat seni yaşar. İnsanların çoğu, bunun farkında değil. Yani konu, benim dağa tırmanmam değil! Konu, yaşamımın hakkını vererek yaşamam. Bu dünyada büyük bir çoğunluğumuz, yaşamadan ölüyoruz. Kitap, yaşarken yaptığımız seçimlerle ilgili. Yaşadığımız yaşamı seçiyoruz! Hepsi bu. İnsan, kendi yaşamını yaşamayı nasıl seçer? Olabileceğinin en iyisi olma yolunu nasıl seçer? İlk adım, farkına varmaktır ve ilk adımı atmak isteyenler için bu kitap, önemli bir kaynak. Bu kitapta, olabileceğinin en iyisi olmak isteyenlere, gerçekçi altmış dört öğüt var. Unutmamak gerekir ki, bu, kırk iki yaşında ve bugüne dek çok az insanın başarabileceği birçok şeyi başarmış bir insan tarafından kaleme alınmış bir kitap. Umarım bu kitabı okurken en benim kadar haz alırsınız.”
-BİZİ BEKLEYEN!-
Gerçekleşecek olan sunumunda, katılımcıları, yazdığı kitabın sayfaları arasında gezindirecek olan
“20 yaşından bu yana aktif olarak doğa sporlarıyla ilgileniyorum. Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okurken başladığım dağcılık ve diğer doğa sporları, kişisel gelişim sürecimin bambaşka bir ivme ve derinlik kazandığı, daha önce hayalini bile kurmadığım yepyeni fırsatların açıldığı muhteşem bir yolculuk oldu benim için. Deneyimsiz, ama meraklı ve tutkulu bir üniversite öğrencisi olarak en alt basamağından başladığım bu yolda oldukça hızlı bir ilerleme kaydederek, profesyonelliğin en üst seviyelerine kadar çıktım ve ülkem adına birçok ilke ve başarıya imza atma onuruna eriştim.
Biraz da yaradılışım gereği, kendime her zaman büyük ve iddialı, sınırlarımı zorlayacak ve kendimi geliştirecek hedefler koydum, ama her seferinde son derece dikkatli ve planlı hareket ettim. Bu tehlikeli, ama bir o kadar da çekici sporların kurallarına ilk günlerden itibaren büyük saygı duydum. Tıpkı Allah’a olduğu gibi, doğanın yüceliğine de, koyduğu kurallara da hiçbir rahatsızlık duymadan kendimi teslim ettim. Doğayla, dağlarla hiçbir zaman itişmeye, dövüşmeye kalkışmadım. Dağ izin verirse tırmandım, vermezse, sağ salim dönmeme müsaade ettiği için teşekkür edip, gelecekte tekrar buluşmak üzere evime geri döndüm.
Dağları, alt edilmesi gereken rakipler, zirveleri de fethedilmesi gereken kaleler olarak değil, yüce gövdelerinde kendimi geliştirebileceğim varlıklar olarak algıladım. Dağların fethedilmediğine, sadece zirvelerine tırmanıldığına inandım. Sanırım benim dağları sevdiğim kadar, onlar da beni sevdi ve hemen her seferinde, zirvelerine ulaşarak onların dostu olma onurunu bana yaşattılar. Bu sıra dışı dostluklarım, hayatımın en özel ve en büyük mutluluklarından oldu, ki hâlâ da öyledir…
Bilinçli bir doğa sporcusu, doğada girdiği bu mücadelede, mücadele ettiğinin doğa değil de kendisi olduğunu bilir. Doğayla savaşılmaz, onunla ancak bir uyum yakalanabilir. Sizi, sadece seyreden bir şeyle nasıl savaşabilirsiniz ki? Savaş; kişinin kendi içinde, ruhunda, bedenindedir.
-BAŞARMAK!-
Mahruki, başarmanın yol haritasında yön tayini yaparken de şu tavsiyede bulunuyor:
“Ne yapmak ve ne başarmak istiyorsanız, bunu her an ve her durumda, şimdi ve şu anda zaten yapıyor olmalısınız. Hayatın dinamiklerinin farkında, kendi yerini arayan insan, kendini tüm hastalıklardan uzak tutmayı da başarır. İnsan, kendine yakışanı, kendisine uygun olanı aramalıdır. Hayatın içinde kendi yerimizi aramak demek, hayata, sonucu değiştirebilecek aktif bir oyuncu olarak katılmak ve bir yaşam boyu bunun için mücadele etmek demektir. Hayatın içindeki sorumluluklarının farkında olan insan, hayatın içinde kendi yerini de bulabilecek ve varlığına sonucu değiştirebilecek bir anlam katabilecektir. İnsan, hedeflerinin ve ideallerinin büyüklüğü ölçüsünde büyük olur. Hayatın içinde bir yer değil, hayatın içinde kendi yerinizi istemelisiniz. Kendinizi nereye layık görüyorsanız, orayı aramalısınız.”
Mahruki, 24 yaşında, ilk yüksek irtifa tırmanış denemesini başarıyla tamamladıktan hemen sonraki duygularını ise günlüğüne şu şekilde not etmiş:
“Şu anda Khan Tengri’nin duvarının dibinde, 4200 kampında, uyku tulumumun içinde, sıcak çayımı içip, kurabiye yiyorum. Ve dün, 7010 metrelik bu olağanüstü güzel dev piramitle dost olduk. İşte bunun adı, ‘self actualization’… Kendi kendine mutlu olma, yetme, yaptığı işten tatmin olma, özbeğeni ve bütün bunların ötesinde, kendini gerçekleştirme… 3-4 aydır düşüncelerimdeydi, Khan Tengri. Mezun olup buraya gelecektim ve başardım. Kendime, daha önceki yaptıklarımdan daha iyisini yapabileceğimi ispat ettim. Bir adım daha ileriye ulaştım.
Çok yorgunum, ayaklarım acıyor, dört gündür dişlerimi fırçalamadım, banyo yapmayalı on günü geçti, ama mutluyum.” Bir Dağcının Güncesi, Sayfa 80-81
Evet… Nasur Mahruki, yaşamına ve yaşadıklarına dair çok daha fazlasıyla, 23 Mart Cumartesi günü saat 10.00’da TED Hatay Koleji’nde olacak. -Tamer Yazar-