Geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum.
Asırlardır erkekler tarafından yapılan yorumlar nedeniyle toplumlarda kargaşalara yol açan ayetlerden biri de bu 3 ncü ayettir. Hâlbuki ayetin indiği Hendek savaşı sonrasında, yetim veya dul kadınların sayısının iyice arttığı döneme ve surenin diğer ayetlerine ve Kur’an’ın ana fikrine dikkat ettiğimizde, bu ayetin gerçek mesajını çözebiliriz. Ayette varlıklı yetim bir kadını korumak bahanesiyle evlenip onun malına haksız bir şekilde sahip olmaya kalkışmaktansa, o dönemdeki savaşlar, yapılan eziyetler ve göçlerle, ortada korumasız veya yetim kalmış kimsesiz kızlar-kadınlar ve dul kadınlardan 2-3-4 veya daha fazlasını onlarla evlenmeksizin sadece koruma altına alma ve sahiplenme, yani sadece nikâh fedakârlığı veya evlenmelerine ön ayak olma istenmektedir (onlarla evlenme değil,). Arapçasına bakarsak bu ayette “fenkihu”, Nur-32 nci ayette ise “enkihu” kelimesi kullanılmakta ve her iki kelime de “evlenin veya evlendirin, evlenmelerini sağlayın” gibi pasif veya aktif gibi iki anlamı olan bir kelimedir. Maide-6 ncı ayetteki “fettahharu – temizlenin, sakinleşin, temizletin, sakinleştirin, arının, arındırın” ifadesi gibi. Ve bu ikili anlam, Kur’an’ın genel özüne ve ruhuna uygun olacak şekilde kullanım esnekliği sağlamaktadır. Halbuki “Nikah akdi yapın, onlarla evlenin” ifadesi için Bakara-221’de “tenkihu – nikahlanmak, evlenmek”, Bakara-235 nci ayette “ukdeten nikahı – onlarla nikah akdi yapın, evlenin”, Nisa-22’de “la tenkihu – evlenmeyin”, “nekeha – evlenen, evlenmiş olan”, Nisa-25’te “fenkihuhunne – onlarla evlenin” yine Nisa-25 nci ayette “yenkihal – evlensinler”, Nur-49’da da “nekahtu – nikahlamak, evlenmek” ifadesi kullanılmıştır. Ayette “Kendinize nikahlayın” denseydi, “fenkuhu a la nefsikum” veya “fenkuhu ileyk” gibi açıkça aktif anlamında denmesi gerekirdi. Nisa-129 ncu ayette de, birden fazla kadınla evlilikte adaletin sağlanamayacağı belirtilmiş ve bu yönü ile de zaten çok eşli evliğin yanlış olacağı vurgulanmıştır. Yine Nur-32 nci ayet ile tek eşli evliliğin tercihine değinilmiştir.
Ayette tek eşli evlilik önerilmektedir. Ortak istemeyen Allah’ın, ortaklı bir evliliğe onay vermesi düşünülemez. Çünkü Kur’an, evliliği bir nevi Tek Allah ve tek insan nesli düşüncesine götürecek çekirdek bir kurum olarak görmekte ve bu nedenle desteklemektedir. Dolayısıyla eşlerin, birlik oluşturmak üzere anlaşmayı sağlamaları, değilse boşanmaları istenmekte ve eşlerden herhangi birinin zina suçunu işlemeleri de bu nedenle büyük günahlardan sayılmaktadır. Çünkü gerek çok eşlilik, gerekse başka biri ile olmak (zina), o kişi veya kişileri şirk koşma kolaylığına yönlendirici etki yapacaktır diye düşünüyorum.
1.Peygambere yapılan iftiralardan biri “Mecnun – Deli” olduğudur. Bu iftiranın savunmasını Kur’an aracılığı ile bizzat Allah yapmıştır:
Kalem-1. Nûn, Ya Muhammed! Kaleme ve yazdıklarına emin olunsun ki, 2. Sen Rabbinin iyiliğine /nimeti olan Kur’an’a erişmiş bir elçisin ve kesinlikle bir akıl hastası değilsin.
7. Kur’an’ı peygamberin bizzat kendisinin yazdığı ve Allah tarafından vahiy yolu ile gönderilmiş bir kitap olmadığı önemli iftiralardan biri olmuş ve halen de olmaktadır.
Necm-4. O, Kur’an ayetlerini uydurmadı. Onlar, Allah tarafından bildirilen birer vahiydir.
Furkan-4. Tek Allah’ı kabul etmeyip şirk koşan ve bildirdiklerini inkâr ederek küfre sapan insanlar, “Bu Kur’an, başka birilerinin de yardımıyla, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir” diyerek elçimize iftira edip duruyorlar. 5. Ve “Muhammed’in anlattıkları, daha öncekilerin öyküleridir ve birileri durmadan sabah-akşam kendisine yazdırıyor” diyorlar.
Hatta o zamanın önemli yazar ve şairlerine, benzer bir sure oluşturmalarına yönelik bir meydan okuma da yapılmıştır.
Tur-34. Onlar eğer sözlerinin eri iseler, bu Kur’an benzeri bir söz /hadis getirsinler bakalım.
Zariyat-8 ve 9. ayetlerde Kur’an ve bildirdikleri ile Peygambere iftira edilmemesi ve bunu yapanlara azap edileceği vurgulanmıştır.
Zariyat-8. Şirk koşan inkârcılar, tartışma konusu yaptıkları elçi ve Kur’an hakkında dayanaksız, iftira dolu sözler söylüyorlar. 9. İşte böyleleri, bu iftiraları ve gerçekleri saptırmaları nedeniyle henüz Dünyada iken başlamak üzere azaba uğruyor ve istekleri karşılanmıyor.
8.Büyük bir ihtimal ile insanlar bir taraftan peygamberin Kur’an’ı yazmadığı yaklaşımını pekiştirme gayreti ile okuma-yazması olmadığını ve O’nun için Kur’an’da kullanılmış olan “Ümmi” ifadesinin bu anlamda olduğunu ileri sürmüşlerdir.
A’raf-157. Şunu biliniz ki, sonunda bir zaman gelecek bütün insanlar Tevrat ve İncil’de adı geçmiş olan o ümmi resul ve nebinin getirdiklerine de uyacaklar.
Halbuki daha ilk vahyedilen ‘Alak suresinin 1-5. ayetleri ile 2 defa “Oku” ve 2 defa “Öğret” ifadeleri ile hitap edilmiştir ki, böylesi bir hitap ancak okuma-yazması olana yapılır.
‘Alak-1. Oku, her şeyi yaratan /halk eden Rab’bin adıyla.
‘Alak-3. Oku ve bil ki O Rabbin en büyük ikram sahibi /cömert olandır. 4. Ki O (Rabbin), kalemin yazdıklarıyla öğretmiş ve öğretendir. 5. İnsana bilmediklerini ve bilmesi gerekenleri öğretendir O.
Ankebud-48. Çünkü herkes biliyor ki Sen, daha önceki vahiy kitaplarından hiçbirini okumamış ve benzer sözleri kendi sağ elinle de yazmamıştın. Eğer öyle bir durum olsaydı, inkarcılar için hem kendileri, hem de kandıracakları insanlar için güçlü bir koz oluşturacaktı.
Yine Müzzemmil suresinin ilk ayetlerinde Peygambere gecenin bir vaktinde kalkması ve Kur’an’ı anlayarak okuması istenmiştir.
Müzzemmil-2. Gecenin başlangıcında /ilk döneminde kalk uyuma, 3. Yarısından önce bir vakitte kalk, 4. Kendine göre fazladan bir zaman ayırarak kalk ve Kur’an’ı anlaya anlaya, düşüne düşüne oku /iyice öğren ve onları tertil et /sırala.
Neml-92. Ayrıca Kuran’ı okuyup tebliğ etmekle görevlendirildim.
Zaten “Ümmi” kelimesi, bir taraftan herhangi bir vahiy kitabına inancı olmayana (Ankebud-48’ bakınız), diğer taraftan da Mekke şehirli olanlara kullanılan bir kelimedir.
9.Kur’an dışı din kuralı eklememesi ikaz edildiği halde ve Kur’an’ın isimleri arasında Hadis bulunduğu halde, Kur’an’a uygun olmayan, hatta ters gelen sözlerin Hz. Muhammed söylemiştir diye iddia edilmesi ve Hadis ismi verilerek 200 yıl sonra kitap haline getirilmeleri, Peygambere yapılan iftiralardan biridir. Ancak Kur’an’a uygun olan sözleri için de “Hadis” ifadesi yerine “Peygamber söylemiştir veya Peygamber Sözleri” diyebiliriz veya “Peygambere rivayet edilen söz” ifadesi kullanılmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü Kur’an’ın eksiksiz tek uygulayıcısı Hz. Muhammed olmuştur. O’ndan sonrakiler de Fatır-32 nci ayette belirtilmiş olduğu gibi Peygamberin Kur’an mirasçıları ve Kur’an’ın yine ücretsiz ve bir menfaat beklemeyen tebliğcileri olmaktadırlar.
Fatır-32. Ya Muhammed! Senden sonra da Kur’an’ı, siz insanlara miras bırakmışızdır. Fakat Kur’an’daki buyruklarımızı bilmelerine rağmen, kimi yanlış yola sapıp kendi nefslerine zulmedecekler, kimi orta yolu tutacak, kimi de Allah’ın izniyle en iyisini yapmada örnek olacaklardır. İşte Allah’ın en büyük lütfü bunlara olacaktır.
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE