Suriye İse Yeniden Uyanış…
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinin sınır noktasından ileriye bakanlar, Suriye topraklarında kurulu kamplarda biriken on binlerin ve hatta çok daha fazlasının umutsuzluğunu izliyor. Geride kalan Suriye ise yıkıntıların içinden kalkmaya çalışıyor. Peki, bunca göç ve yıkıntı hikâyesi içinden ne çıkar?
Hatay’ın Cilvegözü sınır kapısından bayram dönüşlerini sürdüren Suriyeli sığınmacıların, terörist grup El Nusra bağlantılı Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) büyük oranda etkinliğini sürdürdüğü İdlib kentinden dönüşlerine ekli sorular cevaplarını ararken, klasik ‘neden dönüyorlar’ sorgusunda duranların tartışması ise bitmiyor. O geri dönüşlerin Suriye kısmına oldukça çarpıcı ‘nedenler’ ekleyen isimlerden biri, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi ve Avrupa Birliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayhan Kaya. Bu konunun soğukkanlılıkla irdelenmesi gerektiğini düşünen Kaya, “Suriyelilerin bayramlarda kendi akrabalarını ve yasadıkları yerleri ziyaretinden sonra geri alınmamaları Türkiye’ye ne kazandıracak? Cevabı hiçbir şey. Böyle bir karar ülkemizde bulunan Suriyelilerin vatanlarıyla olan fiziki bağını kesecek ve ülkelerinin kalkınmasına katkı sunamayacaklar” değerlendirmesinde bulunuyor.
Kaya, bu tür gidiş-gelişlerin, “yaraları sarmak” olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünürken, bu ilişkinin kesilmesinin özellikle sınır illerinde yerli halkın büyük ölçüde haz etmedikleri Suriyelilerin geri dönüş ihtimalini tamamen sonlandırmak anlamına gelebileceğine dikkat çekiyor.
“Yaralar sarılırsa, görece bir iyileşme olabilir ve bu iyileşme de, kalıcı geri dönüşün sağlanabilmesi için bir katkı sağlayabilir.”
-NEDEN Mİ?-
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın, “Bayramlaşmadan ziyade, geride bıraktıkları evleri, okulları, akrabalarını görmek için Suriye’ye gidiyorlar” tespitinde duran bir Suriyeli, Cilvegözü dönüşü ile ilgili olarak konuşurken, aynı rota üzerinden ilerliyor, söyledikleriyle de düşünmeye zorluyor…
“Biliyorum, ki göz göze geldiğimiz herkes benzer şeyler soruyor bir bakıma! Daha ne kadar buradasınız? Gitmeyecek misiniz? Dönmeyi düşünmüyor musunuz? Ülkenizi özlemediniz mi? Madem bayram için gidebiliyorsunuz, neden kalmıyorsunuz?
Sorular çok, ama kimse cevapları duymak da, dinlemek de istemiyor. Bilmiyorum, belki sorun biziz! Öyle miyiz? Aslında değiliz. Hiç birimiz sorun da olmak istemiyoruz, sorunun bir parçası da!
Peki, niye gittik? Bayram için mi? Bayram kutlamak için, bir insan neden yıkıntılarla dolu bir ülkeye gitmek ister? O topraklar ki, birçoğumuzun ölülerini zorunlu olarak bıraktığı yerler… Analarımızı, babalarımızı, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, sevdiklerimizi, evlerimizi ve sahip olduğumuz her şeyi… Özlemiyor muyuz? Deli gibi özlüyoruz hem de! Ama dönmek için her şeyin buradaki gibi güvenli olması, bir işleyişin olması gerekmiyor mu?
Siz burada, bu kadar düzen içinde bile çok şeyden şikayet ederken, bizden, henüz çatışmaların yeni yeni bittiği yerlere dönmemizi istiyorsunuz! Adil mi? Değil! Bence değil! Ama dönmeyecek miyiz? Döneceğiz… Bir gün, ki diğerlerini bilmem ama; ben de, çocuklarım da, tüm ailem de döneceğiz. Ama her şeye rağmen, bizlere burada verilen desteği de, yardımları da unutmayacağız.
Benim iki çocuğum da burada doğdu. Burada büyüyorlar, ama ülkelerini bilerek koca birer adam olacaklar, barış içinde bir ülkede yaşayacaklar. Umudum ve duam bunun üstüne. İnanın buna…”
-DEĞİŞİM SERT!-
İsmini vermek istemeyen Suriyeli sığınmacının bayram dönüşüne eklediği değerlendirmesinde duranlar, ‘ne zaman dönecekler’ kısmında biriken, birikmeye de devam eden sorulara ne denli cevap alabildiler bilinmez ama… Son anketler, işsizlik ve ekonomik sorunlar yüzünden, Türk halkının, mültecilere bakış açısının büyük oranda olumsuz yönde değiştiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Euronews’in haberine göre… Savaştan kaçıp Türkiye’ye 6 yıl önce gelen ve burada bir yaşam mücadelesi veren Suriyeli mülteci Abdurrahman, Türk halkının kendilerine yönelik bakış açısının olumsuz yönde değişmesinden oldukça rahatsız ve bu bakışın haklı gerekçelere dayanmadığı görüşünde.
Abdurrahman, tepkisini şu şekilde dile getiriyor:
“Bazı Türk vatandaşlarının, Suriyelilere, ‘Neden ülkenize geri dönüp savaşmıyorsunuz?’ diye sorduklarını duyuyorum. Ama onlar, Suriye hakkında hiç bir şey bilmiyor. Onlar, Suriye rejimi hakkında hiçbir şeyden haberdar değil.”
Konda’nın, “Suriyeli sığınmacılara bakış” konusunu ele aldığı rapor, Suriyeli sığınmacılarla aynı şehirde yaşamayı kabul edenlerin sayısının 2019’da, 2016 yılına göre yüzde 32’lik bir düşüş yaşadığını ortaya koyuyor. Türkiye’de ekonominin kötü gitmesi ve işsizlik oranının yükselmesi, Suriyeli mültecilere yönelik olumsuz tutumun artmasında en önemli etken olarak gösteriliyor.
-YEREL SEÇİM-
Yerel seçim sürecinin, Suriyeliler konusunda yükselen, yükseltilen ‘olumsuz’ düşüncelerin gelişmesi için uygun bir platform sağladığı görüşü de hakim. Antakya özelinde konuşan bir vatandaşın tespiti ise oldukça çarpıcı…
“Bu insanları ‘işgalci’ ve sürekli ‘üreyen’ insanlar olarak gösteren, işaret eden ve hatta bu anlamda hedef tahtasına koyanlara sormak lazım, toplumlar arasında düşmanlık yaratarak nasıl bir kent atmosferi inşa etmeyi amaçladıklarını! Asıl korkutucu olan da, bunu sol düşüncenin hakim olduğu bir Partili belediye başkanı yapıyor. Ardından şunu diyorsunuz… Onlar bunu yapıyorsa, diğerleri ne yapmaz! Korkutucu! Bizleri tek tipleştirme çabası, çok korkutucu! Bunu açık açık birileri yaparken, herkesin susup izlemesi ve bu şekilde onay vermesi ise çok korkutucu!”
-KAYBIN FATURASI-
Çok net olmasa da, İstanbul’daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iktidardaki Ak Parti’nin kaybetmesinin ardında, yine Suriyeli mültecilere yönelik olumsuz bakış açısının yattığı tahmin ediliyor. Hükümeti eleştirenlere göre, Suriyeli mülteciler, iktidar tarafından da artık “günah keçisi” gibi görülüyor. CHP eski Milletvekillerinden ve Demokrasileri Koruma Vakfı’nda araştırmacı olarak çalışan Aykan Erdemir de, iktidarın seçim yenilgisini Suriyeli mültecilere bağladığını düşünenler arasında. Erdemir, “Hükümet, yerel seçim yenilgisinin Suriyeli mültecilere yönelik tepki yüzünden olduğunu düşünüyor ve bu yüzden onlara yönelik politikasını hızlı bir şekilde değiştiriyor” tespitinde duruyor.
Suriyeli sığınmacılar başlığında geliştirilen son İstanbul politikası da buna mı dair?
-GİDENLER-
Kurban Bayramı dolayısıyla, 38 bin Suriyeli, Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan çıkış yapmıştı. Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan ülkesine giden Suriyeli sayısı ise 40 bin 150 kişiydi.
Bu arada, Türkiye’de geçici koruma statüsüne sahip 3,6 milyon Suriyeliden sadece 31 bin 185’inin çalışma izni bulunuyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından hazırlanan ‘Göçmen İşçiler Raporu’na göre, Türkiye’de 1 milyona yakın Suriyeli göçmen, kayıtsız olarak istihdam ediliyor. Bu rapora göre, Suriyelilerin yaklaşık yüzde 20’si, 15 yaş altı çocuk işçi olarak çalışıyor. Bu ‘kayıt dışı’ istihdamın adreslerinden biri de Hatay!
-GERİDE KALAN!-
Türkiye, kendi içindeki kalabalığın kentlerde yarattığı küçük Suriye şehirlerinin sorunlarını çözümlerle buluşturmaya çalışırken, peki asıl Suriye’de neler oluyor, biliyor muyuz? Hatay’ın yanı başındaki savaşın ülkesinde yaşam nasıl ilerliyor, izliyor muyuz?
New York Times muhabirlerinin 8 günlük Suriye izlenimlerinde iki temel kayıp saptanmış! Biri, yok olan orta sınıf, diğeri ise ülkenin genç nüfusu! Sokaklarda yaşlı insanlar ve çocuklar var, gençler ise çok az. İhtiyaçlar ise hep çok. “Peki, neden?” diye sorulduğunda, verilen cevaplar hep aynı… “Birçoğu çatışmalarda öldü, sınırın ötesine geçenler de çok oldu, başka ülkelere göçenler de… Ama kayıp olanlar da… Geride ise çok azı kaldı!”
59 yaşındaki Um Khalil, kendi hikayesini paylaşanlardan… 3 oğlu öldürülmüş. Bir oğlu, isyancıların hapishanesinde işkence görmüş, diğeri ise Hükümet tarafından gözaltına alınmış. “Bazen oturup da düşünüyorum, tüm bu olup biten başımıza nasıl geldi diye…” şeklinde konuşan Um Khalil, acılarına eklediği son noktayı ise öfkesine karışan acısıyla koyuyor…
“Çocuklarım vardı. Hepsi çalışıyorlardı. Hayat normaldi, her şey yolundaydı. Ama ne olduysa oldu, her şey değişti. Her şeyi ve herkesi kaybettik. Kocamı, çocuklarımı… Cevaplarım yok, tüm bu olanlar için! Allah, tüm bu acıların arkasındakileri affetmesin!”
Şam’dan Halep’e ve diğer tüm kentlere, Suriye, 59 yaşındaki Um Khalil’in acılarına ortak aslında ve herkes, yıkıntılar içindeki şehirlerden ve hayatlardan yepyeni bir hikâye çıkartma uğraşında. Kolay olmayacak, ki bunu herkes çok iyi biliyor.
-GÖÇ!-
Sınırın Hatay’a yakın İdlib adresi ise patlamaya hazır bir bomba misali, olacakları bekliyor. Suriye ordusunun Rusya destekli ilerleyişi, bölgedeki çatışmaların hızını da çatışma alanını da arttırırken, Türkiye sınırına doğru kaçışlar da aralıksız olarak devam ediyor. Anlaşılan o ki, yerlerinden edilen ve sınıra ilerleyen sivillerin hareketliliği, Türkiye’deki sığınmacıların ‘ötekileştirilen’ hayatları ile Suriye’deki yıkıntılar arasından çıkartılmaya çalışılan şehirler arasında sıkışmış durumda!
Bu arada, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde göç veren yerleşimler şöyle sıralanıyor:
Hama’dan Latamine, Kefrenbude, Kefer Zita ilçeleri, Madik Kalesi beldesi, Haviz, Huveyce, Kahira ve Şeria köyleri, İdlib’de Han Şeyhun, Kefrenbil, Cisr eş Şuğur, Maaretinuman, Eriha, Serakib ilçeleri, Kensafra, Keferruma, Habit, Cercenaz, Ermenaz, Teftenaz beldeleri, Ureynibe, Babolin, Maarhatat,has, Kefir, Tel Mennis, Hamidiyye, Kefer Secne, Kirisa, Bsida, Bini, Teri, Gadafa, Maarrıthırme köyleri. -Tamer Yazar-