Hatay’a yakın çadır kentler ve İdlib için uyaran BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen: “Suriye’de, savunmasız insanların yeniden yerinden edilmesine neden olacak çatışmaları kaldıramayız. İki ay önce bu dehşete şahit olduk. Bu senaryoyu salgından önce de kaldıramadık, salgın sırasında yaşanırsa, bedeli çok daha büyük olur” dedi.
Mülteci kalabalığına ilişkin paylaşılan son rapor; çatışma, şiddet ve doğal afetler nedeniyle, küresel anlamda 50,8 milyon kişinin, kendi ülkelerinde yerinden edildiğini ortaya koydu. Norveç Mülteci Konseyi’nin bir parçası olan, Ülke İçinde Yerinden Olma İzleme Merkezi tarafından yayınlanan raporda, 2012’den bu yana en yüksek yıllık rakam olarak, 2019’da tahmini olarak, 33,4 milyon kişinin yerinden edildiği bilgisi verildi. Korkutucu tabloyu oluşturan parçalardan biri, Hatay’ın sınır komşusu, Suriye kenti İdlib. Yaklaşık 4 milyona yakın sivilin sıkıştığı kentteki siviller yanı sıra, Hatay sınırına yakın hat boyunca kurulan çadır kentler de yerlerinde edilmiş on binleri misafir ediyor.
-MASKE Mİ!-
Bölgedeki yardım çalışmalarına katılan ve Reyhanlı’da ikamet eden genç bir Suriyeli sığınmacının Antakya Gazetesi’ne verdiği bilgi, hem yaşanan insani drama hem de korona salgınının küresel boyutundan bağımsızmış gibi duran bölgedeki riske dikkat çekti. Söylenen mi?
“Bana, ‘maske’ sordunuz! Size dürüstçe bir şey söyleyeyim mi? ‘Var’ dense de, yok gibi bir şey! Aslında olsa bile, bence Hatay’daki Suriyeli vatandaşlar için dil sorunu olduğunun farkında değil çoğu kişi. Sanki herkes ‘Türkçe’ biliyor ya da ‘bilmek zorunda’ gibi! Üzgünüm, ama yok böyle bir şey! Aslında, kent içindeki ilan alanlarının bunun için kullanılabileceğini düşünüyorum. Maskeye ulaşmak için bu ülkenin vatandaşları bile zorluk çekerken, hiçbir yol yordam bilmeyen Suriyeliler ne yapsın?
Gelelim buraya, sınıra! Geçen bir haber okudum. Orada diyor ki, “Suriye, 2011’de başlayan şiddetli savaşın ardından, koronavirüs salgını ile karşı karşıya. Uzmanlara göre, sağlık sisteminin, savaş ve yaptırımlar nedeniyle bir pandemiyle mücadele etmesi imkansız.” Haklı! Şam rejimi, şu an ancak kendine yeter halde, hatta o konuda bile yetersiz!
Asıl sorun, Hatay sınırındaki çadır kentler. Sosyal mesafesiz, iç içe kalan binler, on binler. Ankara’nın bu konuda da çalışması ve hayata geçirdiği önlemler var ama… Eldeki kalabalığa bakınca, ‘batan titanik’ hikâyesine benziyor halimiz! Hani, gemi batarken, müzisyenler müzik yapmayı bırakmamış ya… Olanı umursamaz bir tavırla, aslında herkese umut vermeye çalışmışlar! Sanki hiçbir şey yaşanmıyormuş gibi, müzik devam etmiş. Hatta oradan oraya koşuşturan bazı yolcular da durup, müziği dinlemeye başlamışlar! Biz de burada, o müziği yapanlar ve dinleyenler gibiyiz! ‘İnşallah’ diyoruz sürekli!”
-DURUM!-
Reyhanlı’da yaşayan Suriyeli sığınmacının ifade ettiği gibi, sınırın ötesindeki durum, tahmin edilenden daha riskli bir durumda.
Bilinen şu ki… Suriye’de, Mart ayından itibaren, Suriye ordusunun kontrolündeki başkent Şam, Halep, Humus, Lazkiye ve Dera gibi kentlerde, kamu kurumları ile üniversitelerin tatil edilmesi, ayrıca kısmi sokağa çıkma yasağı gibi çeşitli tedbirler hayata geçirildi. Ancak alınan tüm tedbirlere rağmen, sıkıntı, Suriye’de sağlık sisteminin “savaş nedeniyle” ağır hasarlı olması. Bu da, koronavirüs salgınını daha da tehlikeli bir hale getiriyor.
-GÖÇ!-
Suriye’de, savaş döneminde, çok sayıda doktor ve sağlık personeli hayatını kaybetti veya ülke dışına çıktı. İlaç ve tıbbi malzeme üreten fabrikalarsa büyük hasar görmüş durumda. Günümüzde kamuoyuna açıklanmış, faal halde kaç hastane olduğuna, bunların kapasitelerine, sağlık personeli ve doktor sayısına ilişkin kesin veriler yok. Ülkedeki doktorların çağrısı ve uyarısı da, eldeki belirsizliğe dair:
“Solunum cihazı, ilaç, hatta en basitinden serum iğnelerine kadar birçok şeye ihtiyacımız var.”
-OLASILIK!-
Şam’ın içinde olduğu sıkıntılar, İdlib’i daha vahim bir noktaya taşıyor. Hatay ise, komşu olduğu sınır kentini yakından izliyor. Olabilecekler mi? Bu konuda konuşan isimlerden biri, Almanya’nın önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Guido Steinberg. İdlib bölgesinde, koronavirüs salgınının yayılma ihtimali için konuşan Steinberg’in uyarısı oldukça net:
“Suriye’de koronavirüs salgınının yayılması, İdlib vilayetindeki savaşçıların muhtemelen daha temkinli olmasına yol açabilir. Özellikle de Esad rejiminin, az sayıdaki birliklerini nasıl savaşır durumda tutabileceğini düşünmesi gerekiyor. Ancak salgının, çatışmaların tamamen sona ermesine yol açmayacağını da göz önünde bulundurmak lazım. Esad rejimine bağlı güçler, şimdiye kadar büyük ölçüde kayıp vermiş gibi görünmüyor. Fakat bu salgın, özellikle kamplarda bulunan, evlerini terk etmiş sivil halkı etkileyecek.”
-SAVAŞÇILAR!-
Guido Steinberg, İdlib’e yönelik olası bir Şam-Moskova-Tahran askeri operasyonun kaçınılmaz olduğunun altını bir kez daha çizerken, Hatay’ın en fazla korktuğu bir başlıkta, “bu şartlarda göç, kaçınılmaz olacaktır” dedi ve şöyle devam etti:
“Esad’ın, bölgeyi tamamen ele geçireceği son derece açık. Bu nedenle de, isyancıların geleceğinin nasıl olacağı sorulan bir soru. Hayatta kalabilmeleri veya sonuçları belli olmayan tutsaklıktan kaçabilmeleri için tek imkanın Türkiye’ye çekilmeleri olduğunu düşünüyorum. Türkiye, onları en azından 2012’den bu yana desteklediği için, bu mantıklı da olur. İslamcıların, 2013’ten bu yana isyancılar arasında sivrilmesinde Türkiye’nin de rolü var. Bu nedenle de, isyancılarla birlikte mültecileri de kabul etmesi gerekiyor. Hangi senaryo ihtimal dahilinde olursa olsun, bir göç dalgası engellenemeyecek. İnsanlar, Türkiye’ye kaçacak. Buradaki tek soru, Türkiye’nin sınırlarını açıp açmayacağı olacak.”
-UYARI NET!-
Göç riskinin tartışmasında, sınır bölgesine dair en çarpıcı uyarılardan biri, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’den geldi. Suriye’de, rejim kontrolündeki bölgelerde 42, kuzey doğuda bir koronavirüs vakasının görüldüğünü, kuzey batıda ise vaka bildirilmediğini ifade eden Pedersen, “Suriye’de, savunmasız insanların yeniden yerinden edilmesine neden olacak çatışmaları kaldıramayız. İki ay önce bu dehşete şahit olduk. Bu senaryoyu salgından önce de kaldıramadık, salgın sırasında yaşanırsa bedeli çok daha büyük olur” dedi. -Tamer Yazar-