22 Eylül 2018 Cumartesi günü, İran’ın güneybatısında Ahvaz kentinde terör eylemi sonucu 25 kişi yaşamını yitirdi. Eylem, İran-Irak savaşının 38’inci yıldönümü törenlerinde gerçekleşti. İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “ABD ile müttefik Körfez ülkelerinin desteklediği terörist grupları” sorumlu tuttu. Kastettiği ülkeler, ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) idi.
Bu terör eylemi, 19 Eylül 2018’de, ABD’nin 2017 Terörizm Raporu’nu yayımlamasından üç gün sonra gerçekleşti. Söz konusu raporda; İran, Sudan, Suriye ve Kuzey Kore terörü destekleyen ülkeler listesinde yer aldı. Raporda, “İran 2017’de de terör bağlantılı aktivitelere devam ediyor” denildi.
Özetle, ABD’nin İran’da hedeflediği iç savaşın işaret fişeği atılmıştı. Zaten, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, 21 Mayıs 2018’de açıkladığı İran stratejisinde, “İran’a eşi görülmemiş bir mali baskı uygulayacağız” demişti.
4 Kasım 2018, İran’a karşı petrol yaptırımının başlayacağı gün. Kasım 2018’den itibaren, İran’da sokak gösterilerinin, protestoların daha da yoğunlaşacağı görüşü ağır basıyor.
ABD ve İsrail’in İran’a karşı açtığı cephede Suudi Arabistan ve BAE gönüllü olarak yer alıyor. Adı geçen ülkeler, operasyonun finans desteğini de sağlamaktan memnunlar. ABD de, operasyonun maliyetini üstlenen böyle ülkeleri, zorluk çekmeden bulduğu için çok mutlu.
Yıllık savunma harcamasında ABD birinci, Çin ikinci. Üçüncü sırada Rusya yok. Hangi ülke var? Suudi Arabistan; ABD ve Çin’den sonra savunmaya, silaha en fazla para harcayan ülke. Rusya ise dördüncü sırada. İran’a karşı cephede gönüllü olarak yer alan Suudi Arabistan, silaha Rusya’dan daha çok para harcıyor. ABD’nin bölgede para kasası ve silah deposu. Buna rağmen, iki yıldır Yemen’i bombalamasına rağmen olumlu bir sonuç alamadı. Teknoloji ve para, savaşı her zaman kazanmaz. Öyle olsaydı, ABD 1965’te Vietnam savaşında yenilmezdi. Dünya Savaş Tarihi’nin hükmü: Savaşma azim ve iradesinden yoksun orduların, ulusların zafer kazandığı görülmemiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 Eylül 2018’de, Soçi’de Rusya’yla uzlaşılan İdlib anlaşmasını açıklarken şöyle dedi: “Suriye’nin toprak bütünlüğüne kasteden ve Türkiye’nin milli güvenliğini de tehdit eden asıl yapı PYD-YPG’dir. Suriye’nin geleceğine yönelik en büyük tehdit İdlib’den ziyade Fırat’ın doğusundaki bu terör yuvalarından kaynaklanmaktadır.” Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden asıl bölgenin, Fırat’ın doğusu olduğunun altı çizilmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Eylül 2018’de Birleşmiş Milletler (BM) toplantısı için New York’a giderken, “Şu an Suriye’nin geleceği için en büyük sorun, Fırat’ın doğusunda kimi müttefiklerimizin himayesinde büyüyen terör bataklığıdır” açıklamasını yaptı. ABD’yi doğrudan suçlamış oldu. Cumhurbaşkanı, 25 Eylül 2018’de BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Hedefimiz, Menbiç’ten başlayarak Irak sınırına kadar olan Suriye topraklarının tamamını teröristlerden temizlemektir.” dedi. Böylece, Fırat’ın doğusuna olası bir operasyonun işaretlerini vermiş oldu.
Fırat’ın doğusu, Türkiye ile 600 kilometre sınırı bulunan bir alan demek. ABD’nin 70 bin teröristlik PYD/PKK’ya işgal ettirdiği alan demek. Fırat’ın doğusu, Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 30’u demek. Suriye enerji kaynaklarının yüzde 80’inden fazlasını, Suriye su kaynaklarının çoğunu barındıran bölge demek. ABD, PYD/PKK bölücü terör örgütüne silah, eğitim, lojistik desteğine ara vermeden devam ediyor. PYD/PKK’dan vazgeçmiyor. Fırat’ın doğusu, güneyde Ürdün sınırında El Tanf bölgesi ve Menbiç olmak üzere Suriye’nin yaklaşık yüzde 40’ını kontrol ediyor. Ve, ABD Suriye’de kalıcı…
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, 21 Eylül 2018’de, şu açıklamayı yaptı: “Suriye’nin toprak bütünlüğüne dönük ana tehdit, ülkenin doğusundaki bölgelerden, ABD’nin doğrudan kontrolü altında bağımsız özerk yapıların fiilen kurulmakta olduğu Fırat’ın doğusundan gelmektedir.”
Rusya, Türkiye gibi Fırat’ın doğusunda ABD’nin himayesindeki PYD/PKK oluşumundan rahatsızlık duyduğunu, yüksek sesle dillendirmiş oldu. ABD’nin Suriye’de kalmasını ve Suriye’yi parçalamasını istemiyor.
İdlib anlaşması sonrası Türkiye ve Rusya’nın, Fırat’ın doğusu için de ortak bir noktada uzlaştıkları anlaşılıyor. 7 Eylül 2018’de gerçekleşen Tahran zirvesinde, İran da Suriye’deki ABD varlığını açıkça hedef almıştı. Yani Türkiye, Rusya ve İran, Fırat’ın doğusundaki ABD varlığından ve bu bölgenin Suriye’den kopartılmasından rahatsızlar.
Türkiye, BEKA’sını etkileyen asıl tehdidi, yani Fırat’ın doğusundaki PYD/PKK’yı etkisiz duruma getirmek zorundadır. Türkiye, Fırat’ın batısında Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını Rusya’yla işbirliği yaparak gerçekleştirdi. Ancak, Fırat’ın doğusunda ABD, Fransa ve İngiltere var. Yani ABD ve AB var… Bu durumda, Türkiye iki seçenekle karşı karşıya. Birincisi, diplomatik yolla, ABD’yle işbirliği yaparak PYD/PKK’nın Fırat’ın doğusunda etkisizleştirilmesi. Fakat bu pek mümkün görülmüyor. İkinci seçenek, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) katılımıyla Fırat’ın doğusuna bir operasyonun yapılması. Türkiye söz konusu operasyonu ABD’ye rağmen yapmak zorunda kalabilir.
Bir seçenek daha var. BM 51’inci maddesi Türkiye’ye bu hakkı tanıyor. Süleyman Şah Türbesi’nin, sınırın 37 kilometre güneyine, eski yerine taşınması. Türbenin eski yerine taşınması, Menbiç’i doğudan kontrol etme ve Fırat’ın doğusunu Tel Abyad’tan bölmeye imkân sağlar.
Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemi alımı ve Fırat’ın doğusunda PYD/PKK varlığı konusunda çözüm bulunmadığı sürece, Türkiye-ABD gerginliği sürecektir.
Türkiye, ABD ve Rusya arasında denge politikasını sürdürmelidir. Fakat, Fırat’ın doğusuna yapmak zorunda kalacağı olası bir operasyon için, Rusya ve İran’ın desteğini arkasında görmek durumundadır. En kötü senaryo, ABD ve Rusya arasında sıkışmış, bu iki ülkeden birine yönelmek zorunda kalan bir Türkiye’dir. “S-400 alırsan” ya da “S-400 almazsan” koşulunun masada olduğu bir Türkiye…
Türkiye, Fırat’ın doğusuna ABD’ye rağmen bir operasyon yapar mı? Yapar… 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, ABD’ye, NATO’ya ve Avrupa ülkelerine rağmen yapıldı. Hem de daha kötü koşullarda… Türkiye, en güç koşullarda İkinci Dünya Savaşı dışında kalma başarısını gösterdi.
Ve Arap NATO’su kuruluyor. Adı, MESA (The Middle East Strategic Alliance-Ortadoğu Stratejik İttifakı). Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Umman, Mısır, Ürdün ve ABD’nin üye olacağı dokuz ülkeyle kuruluyor. MESA’nın kuruluş amacı ne? Tehdit olarak görülen İran, Rusya ve Çin’e karşı. ABD’nin kullanacağı stratejik bir maşa. NATO’yla yapılamayan operasyonlar ya da müdahaleler MESA sayesinde yapılacak. ABD akıllı… Daha fazla silah satacak bir pazar ve coğrafyayı şekillendirecek bir anahtar…
Libya’nın, Suriye’nin durumu belli. Sıradaki ülke İran…
YORUMLAR