İlk oyun alanı, Antakya Belediyesi tarafından TOKİ konutları yanında, Şehit Polis Memuru Metin Sürer Parkı’nda hayata geçirilen… Diğeri ise, Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından, Valilik yanında, Yunus Emre Parkı’ndaki… Aralarında çok fark var! Özellikle de, çocukların güvenliği noktasında! Peki,eldekini kontrol edenler kimler? Standardı tek bir noktada toplaması gerekenler kimler?
Uzmanların ifadesi oldukça net… “Çocuk oyun alanları, kentsel strüktürde çocukların fiziksel, bilişsel ve psikolojik gelişimi için kaçınılmaz gerekliliktir. Günümüzde çocuk gelişimi ve psikolojisi üzerine yapılan çalışmalar, oyun oynamanın çocuğun gelişiminde ve karakterinin şekillenmesinde önemli etkisi olduğunu, bu bağlamda oyun oynamanın önemle ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.”
Peki, Antakya gibi, şehirleşmeyi, ‘betonlaşma’ ve o betonlaşma içinde yeşil alanları ‘sıkıştırma’ şeklinde yaşayan bir kentte süreç nasıl ilerliyor? Uzmanların paylaştığı hassasiyet kent idarecileri arasında nasıl pay ediliyor? Asıl olarak da, çocuk oyun alanlarının güvenlik standardı kimler tarafından, ne kadar kontrol ediliyor?–
İKİ ÖRNEK!-
Antakya’da yerel idareler tarafından hayata geçirilen bazı parklarda yaşanan ‘ciddi farklılıklar’, eldeki tartışmanın keskin örneklerini oluşturması bakımından dikkati çekiyor.
Haberimize konu ilk oyun alanı, Antakya Belediyesi tarafından TOKİ konutları yanında, Şehit Polis Memuru Metin Sürer Parkı’nda hayata geçirilen… Diğeri ise, Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından,- Valilik yanında, Yunus Emre Parkı’nda hizmete açılan…
Antakya Belediyesi tarafından yapılan çocuk oyun alanı, toprak zemin üzerinde yükseltilmiş. Yer yer eğimler dikkat çekiyor… Çocukların en çok kullandığı ‘kaydırağın’ bittiği nokta ise bir çocuk için hayli yüksekte bırakılmış. Düzeltilmemiş ve yer yer çimlenmiş zemin ise, koşan çocuklar için olası kaza noktaları oluşturmuş. Oyun alanındaki ekipmanların yer yer paslanmış ve boyaları atmış hali ise eleştirilen başka noktalar!
Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından çocuk oyun alanında ilk dikkati çeken kısım, zemin! TOKİ Şehit Polis Memuru Metin Sürer Parkı’ndaki çocuk oyun alanındaki toprak zemine karşılık, Yunus Emre Parkı’ndaki alan, kauçuk bir malzeme ile kaplanmış. Yapılan bu çalışmayla beraber, çocukların sağlıklı ve güvenli bir şekilde oynamaları hedeflenmiş. Olası düşmelerde, kaza ve yaralanma riski en aza indirilmiş.
Bu tür oyun alanlarında meydana gelen kazaların % 60’ının düşme sonucu oluştuğu belirtilmektedir. % 40 ise, hareket halindeki bir elemana veya başka bir çocuğa çarpma ile keskin köşelerin, çıkıntılı metal aksam ve bağlantı noktalarının yaralamaları ile oluşmaktadır.İstenmeyen bu tür kazaların oluşmasında ise dört temel faktör rol oynar:
-Oyun elemanlarının olması gerektiğinden yüksek olması ya da oyun alanlarının yaş gruplarına göre dizayn edilmemesi,
-Oyun elemanlarının altındaki zeminin uygun olmaması, zeminde takılıp düşmeye yol açabilecek engellerin olması,
-Oyun elemanlarının kırık, bakımsız olması ve yaralanmaya neden olan keskin kenarlar, sert köşeler, uygunsuz vida ve civataların yarattığı tehlikeler,
-Oyun alanlarında bakım, gözetim ve denetim eksikliği…
İfade edilen, tam da bu noktada oldukça net… Bakımsız ve kontrolsüz bırakılan çocuk oyun alanları, olası kazalara açık mekanlar. Bu nedenle, istenen ve beklenen şey, oyun alanlarının düzenli olarak ve belli periyodlarla bakımının ve kontrollerinin yapılması. Bunun için de, yerel idarelerce bu tür alanların doğru kullanılması ve güvenli mekanlar halinde hizmete açılması.
Eldeki iki ‘Park’ ve ‘iki Çocuk Oyun Alanı’ örneğinden yola çıkanların ortak eleştirisinde dile getirilen şey oldukça net…
“Oyun alanlarındaki zeminlerde darbeyi azaltıcı malzeme olarak toprak, kum, kauçuk gibi malzemeler kullanılabilir. Ama bu yapılırken de, bu alanlarda, çocuklara engel çıkartacak eğimler de düzeltilmeli!”
Özetle… Çocukların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimi açısından vazgeçilmez alanlar olarak kent yaşamının vazgeçilmezleri arasında yer alan “çocuk oyun alanları” ve “araçları”, ancak birtakım kriterlere uygun olarak tasarlandığında bu amaca hizmet eder.
O halde, iki fotoğraf arasındaki ‘farklar’ noktasında durup düşünmek ve ‘standardımız’ ne ise ona göre yaşam alanları üretsek mi? Ama en çok da, sorumlu olduğumuz kent noktalarında ‘kontrolü’ de elden bırakmasak! ‘Yaptık’ ve ‘Bitti’ noktasında değil, ama ‘Yaptık’ ve ‘İzlemedeyiz’ noktasında olsak!
-Tamer Yazar-