Röportaj/Tamer Yazar
Hatay’ın anavatana katılışını sembolize eden ve Türk Askerinin kente giriş anını resimleyen bir tabloyu, Valilikten gelen bir taleple hazırlayan ve teslim eden ressam çift Türkan ve Salah Wisho, Vali Rahmi Doğan’ın ‘çok başarılı’ bulduğu çalışmaları nedeniyle memnun olsalar da, sanat ve sanatçı adına bir şeyin altını ister istemez çiziyorlar… “Lütfen, yöneticilerimiz ve işadamlarımız sanata ve sanatçıya el uzatıp, en büyük dayanağımız olsunlar. Çünkü buna gerçekten ihtiyacımız var.”
5 Temmuz 1938 Salı… Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk Tugayı, sabah 05.00’da Payas’tan, 06.00’da Hassa’dan sınırı geçip Hatay’a girdi. Türk Ordusu’nun geleceğini duyan Hataylılar, daha geceden sokağa fırlamış, sınıra hücum ediyordu. Milli marşlar çalınıyor, evlerden, dükkanlardan, sokaklardan sevinç çığlıkları yükseliyor, şehir ayağa kalkmış, heyecan içinde dalgalanıyordu. İskenderun yolu üzerinde Türk köylüleri, kadın-erkek, ellerinde çiçeklerle ağlayarak Türk Ordusu’nu bekliyordu.
Antakya’da şehir tamamen boşalmıştı. Şehrin girişinde, 80-100 bin civarında bir kalabalık, orduyu bekliyordu. Türk Ordusu şehre girerken, tören alanında bir Fransız taburu da selam vaziyeti almıştı. Türk taburu tören alanından geçerken, kopan alkış tufanı arasından, “Yaşasın Türk askeri… Yaşasın Atatürk…” sesleri yükseliyordu. (Abdurrahman Melek, Hatay Nasıl Kurtuldu, Temmuz 1999, s. 106-109)
Gazeteler, bu büyük sevinci manşetten, büyük siyah puntolarla, tüm sayfayı kaplayan resimlerle okurlarına duyurdu. “Sabahleyin erkenden siyahlara bürünmüş olarak orduyu karşılamaya gelen genç kızların, orduya kavuştuktan sonra, matemlerden sıyrılarak kırmızı-beyaz elbiseler içinde askeri takip etmeleri herkesi çok etkiledi ve birçoklarını ağlattı…” (Son Posta, 8 Temmuz 1938, s. 1, 11.)
–
Hatay’ın Anavatan’a katılış hikayesinin keyif veren kelimeleri arasındayız bugün ve bu kelimeler, yerini fırça darbelerine bıraksın mı biraz?
Evet, bugünkü sayfamızın konukları, Antakya’dan ressam bir çift, Türkan ve Salah Wisho. Onları sayfamıza konuk
Bugün hem bu anlamlı tabloyu, hem biraz sanatı, hem de sanatın tarihle buluşma noktasında nefes alıp veren kadim kenti konuşalım.
O zaman ilk sorumuz gelsin…
Hatay Valiliği için hazırladığınız bir tablo var ve bu tablonun, bu kente dair kalbi atan herkes için çok anlamlı bir hikayesi var. Bu, Hatay’ın Anavatan’a katılma mücadelesinin de bir hikayesi. Merak ettiğim şey, “talep kimden geldi” bu tablo konusunda?
Hatay Valiliği Özel Kalem Müdürü Halil Bey arayıp, bizimle görüşmek istediklerini söylediler. Bizzat Sayın Valimiz Rahmi Doğan’ın dileğini tarafımıza iletince, “Başarılı bir çalışma ortaya çıkaracağımızdan emin olabilirsiniz” dedik. Onlar da, “Sayın Valimiz, Usta Sanatçı Salah Wisho’nun namını duydu ve Palet Resim Atölye & Galeri’de yapılabileceğini söylediler. Biz de sizlere ilettik ve iyi bir çalışma çıkaracağınıza eminiz. Çünkü size güveniyoruz” dediler.
Kadim kentin sanatçıları ve sanat için üreten isimleri ile konuştuğumuzda, genel anlamda “ilgisizlik”, ortak şikayet konusu olarak dikkat çekiyor. Sizde durum nedir? Sizce, kent idarecileri, sanatın ve sanatçının ne kadar yanında, ne kadar uzağında?
Genel anlamda sanat, hak ettiği yerde değil. Bunun sıkıntısını bizler de çekiyoruz. Halkımızın ilgisi, genel olarak yeme, içme ve giyim üzerine yoğunlaşmış durumda. Yağlıboya tablonun asıl değerini söyleyemiyoruz bile. “Emeğin ve alın terinin kıymeti biliniyor” dersem, yalan söylemiş olurum.
Resminiz, şu an Hatay Valiliği içinde, kullanımda. Merak edenler için soralım… Aldığınız ilk tepkiler nasıl oldu? Sayın Vali’nin tablonuz için cümleleri ne oldu?
Tablomuz, Hatay Valiliği salonuna asıldıktan sonra büyük beğeni topladı ve Sayın Valimiz de oldukça beğenerek, “çok başarılı” ifadesini kullandı.
Eski bir kentin içinde üreten, siz ve eşiniz noktasında sorarsam… Böylesi bir kentte yaşamak, üretim noktasında sizi ne derece motive ediyor?
“Bu kentin seyrine doyum olmaz” desem, inanın abartmış olmam. Hemen her gün Antakya sokaklarını gezmeme rağmen, sanki ilk defa görmüş gibi izliyorum. Özellikle tarihi dokusu iyi korunmuş yerlerin seyri başka bir keyif. Tabi bu antik kent, verdiği ilhamla da işlediğimiz tablolarımızın çok beğenilmesine vesile oluyor.
Pandemi, sizleri ne kadar etkiledi? Hayattan ve sanatseverlerden ne kadar uzaklaştırdı?
Pandemi süreci, bir annenin evladını öpüp koklayamaması kadar etkiledi. Sanatseverlerle bir arada olamıyorsunuz. Virüs korkusu, kurs gören öğrencilerinizle de aranıza uzak bir mesafe koyuyor. Sergiler gibi sanat etkinliklerinden de mahrum olunca, ne demek istediğimi sanırım anlatabilmiş oldum.
Küresel salgının etkileri bir gün gelip de sıfırlandığında, o döneme yönelik planlarınız, sergi çalışmalarınız ya da projeleriniz olacak mı?
Elbette. Küresel salgının etkileri yok olunca, gerek Hatay genelinde ve gerekse Türkiye bağlamında gerçekleştirmek istediğimiz hem sergilerimiz, hem projelerimiz mevcut.
Bu kentin sanatçıları arasındaki dayanışmanın, kurumsal bir çatı altında ilerlemesi gerektiğini söyleyenler var. Bu konuda sizlerin fikri nedir? Sizce, bu yönde bir birliktelik önemli mi? Bu konuda adımlar atılmalı mı?
Bu kentin sanatçıları arasında, öncelikle dayanışma ve yardımlaşma çok önemli. Her kafadan ayrı ayrı ses çıkması, maalesef birlikteliği sağlayamıyor. Oysaki sanat, başlı başına bir incelik ve birliktelik gerektirir. Çünkü her insan sanatçı doğmuyor. Özellikle Allah vergisi olan bu yeteneği taşıyan herkesin bir bütün olması zaruri.
Sanatçı evliliği daha mı, zor yoksa daha mı kolay, size soralım. Bu arada, aranızda mesleki bir rekabet yaşanıyor mu?
Eşimin sanatçı olması benim için büyük bir onur. Asla rekabet olmaz aramızda. Reprodüksiyon çalışmalarda birlikte aynı imzayı atarız, tablolarımıza, ki beraber fotoğrafladığımız bir eseri ortaya çıkarırken de bu prensibimizi bozmayız. Ancak internette her birimize ait ayrı sosyal hesabımız da mevcut. Ben, Antakya Gazetesi için yazdığım makale ve köşe yazılarımı yayınlarken, kendi imzamı taşıyan özgün eserlerimi de paylaşırım değerli takipçilerimle. Eşim de aynı şekilde.
Son olarak… Hatay Valiliği içinde sergilenen tablonuz, sanata ve sanatçıya verilen önem açısından ciddi bir mesaj da içeriyor sanırım. Bu anlamda, kentin işadamlarına ve yöneticilerine de seslenelim mi, benzer bir destek başlığında?
Sizin aracılığınızla, Sayın Valim Rahmi Doğan’a, ben ve eşim tekrar teşekkür ediyoruz. Sanatsever bütün dostlarımıza da elbette.
Kentimizin işadamları ve yöneticilerine bizim de söylemek istediğimiz birkaç sözümüz var. Bu kent, yemek kültürüyle ve zengin tarihi dokusuyla adını bütün dünyaya duyurmuşsa, sanatıyla da duyurmalıdır. Bugün, serpantin taşlarıyla işlenen eserlere bir bakın. Hakiki bir ustalıkla dizilmiş mozaik yapıtları ayrı bir seyr-i alem. Hat sanatının çizildiği kağıtlara dokunmaya kıyamazsınız. Tezhibin inceliği ayrı bir göz nuru. Tiyatrodaki temsillerde doğaçlamalar fevkalade. Müzik alanındaki yeteneklere baktığınızda, çoğu dünyada ün yapmaya hazır yeteneklerle dolu. Edebiyatımızda ise Türkiye çapında ödül almış sanatçılarımız bile varken, diyorum ki… Lütfen, yöneticilerimiz ve işadamlarımız sanata ve sanatçıya el uzatıp, en büyük dayanağımız olsunlar. Çünkü buna gerçekten ihtiyacımız var.
Teşekkürler