Çileden Çıktı
“Genç nüfusu, potansiyel imkanları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, stratejik konumuyla şaha kalkabilecek bir ülkenin, ‘kumaşı bizden’ olanların elinde telef olması, açıkçası herkesi üzüyor” diyen Çalışkan, geçim sıkıntısının intiharlara sebep olduğu dönemleri yaşadığımızı söyledi ve ekledi: “Temmuz ayı, ülkenin ‘şaha kalkışı’ değil, olsa olsa ‘dibe batışı’ ve ‘ekonomik çırpınış’ alarmı veriyor.
Artan ekmek fiyatları, her geçen gün daha az tüketilen kırmızı et, fahiş fiyatlar, toprağını terk eden üreticiler, düşen alım gücü ve tüm bunlara çare diye sunulan ‘maaşa zam’ tartışmaları! Mevcut tabloyu değerlendiren, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Ülke olarak, büyük bir kriz içerisinde olduğumuz açık ve bilinen bir vakıa. Özellikle son yapılan elektrik, doğal gaz ve sık sık yapılan akaryakıt zamları, kayıtsız şartsız iktidar destekçisi vatandaşları bile çileden çıkardı” dedi.
Ekonomik anlamda yaşananların toplumda yarattığı tahribata işaret eden Çalışkan, bu konudaki değerlendirmesini ara başlıklar halinde şöyle sıraladı:
-HAYAL KIRIKLIĞI!-
“Ekonomimiz, Temmuz ayında şahlanışa geçecek”, “Almanya bizi kıskanıyor” açıklamalarının gölgesinde zamların gelmesi, iyiden iyiye ekonomik durumu kötü olan vatandaşlarımıza ağır bir darbe vurmuştur. İşsizlik ve enflasyon rakamları, ülke tarihinde zirvelere doğru yol almaktadır. Geçim sıkıntısının intiharlara sebep olduğu dönemleri yaşamaktayız. Tabi sıkıntılar, hemen her kesimde bir şekilde varlığını hissettiriyor. Asgari ücretteki maaş artışları da büyük bir hayal kırıklığı oluşturdu.
-DEVEDE KULAK!-
Açıklanan zam oranına eklenmesi beklenen enflasyon artışı; çarşı-pazarda, bakkal-markette yer alan ürünlerin artışlarına oranla devede kulak kaldı. Maaş artışları, hemen her hengâmede üst düzey yöneticilerinin değişimine şahit olduğumuz TÜİK’in verilerinde açıklanan zamların ve enflasyon rakamlarının bile gerisinde gerçekleşti. TL’deki -sürekli- değer kaybı ve ekonomik güvensizlik, hem işverenleri hem de çalışanları kaygılandırmaya devam ediyor. Ülkede “orta direk” dediğimiz kesim hızla fakirleşmeye ve yok olmaya doğru gidiyor. Yani Temmuz ayı, ülkenin “şaha kalkışı” değil, olsa olsa “dibe batışı” ve “ekonomik çırpınış” alarmı veriyor.
-UYUMUŞUZ!-
Ülkede ekonominin, kim tarafından nasıl yönetildiği ve ekonomik problemlerle ilgili herhangi bir iyileşme planının olup-olmadığı, kimsenin gündeminde değil. En yetkili Bakan bile, “Bir 6 ay uyumuşsunuz ve bir uyanmış, bakmışsınız ki ekonomimiz düzelmiş, çok farklı noktalara gittiğini göreceksiniz” açıklamasında bulundu ve bu açıklamaların üzerinden, birinci değil, ikinci altı ay geçti, ama hala ekonominin düzelmesi bir yana, daha da kötüye gitti.
-VATANDAŞIN HALİ!-
Son süreçte, vatandaşın, faturalarla belinin iyice büküldüğü açıkça görülüyor. Peş peşe gelen zamlar, vatandaşların canına tak ederken, yeni zamlanan ürünlerin kısa sürede tekrar fiyatlarının artması pes dedirtiyor. Bir taraftan da mütemadiyen doğal gaz kaynaklarının bulunduğunu haberleri pompalanıyor. Hele de bütün bunların üstüne, bir yandan şatafatın, siyah renkli araçlarla dizili konvoyların, kışlık ve yazlık sarayların kamuoyuna ifşa edilmesi, diğer yandan da içinde ihale, rant, peşkeş ve çökme gibi kelimelerin geçtiği cümleleri işitmek, kamuoyunda ve iktidara gönül veren kitlede ciddi rahatsızlıklara neden oluyor.
-ZÜĞÜRT TESELLİSİ!-
Bütün bunlarla birlikte; çöpten yemek toplayan insanların görüntüleri, işsizlikten perişan olanların hali ve imkânsızlıklar sonucu kahrolan ailelerin dramları, sosyal medyada dolaşıyor. Ve her şey, milletin gözünün önünde gerçekleşiyor.
Doğal kaynakları, genç nüfusu, potansiyel imkanları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ve stratejik konumuyla şaha kalkabilecek bir ülkenin, “kumaşı bizden” olanların elinde telef olması da açıkçası herkesi üzüyor. Bu durum, kaçının umurunda ki!
Uyarılar karşısında da karın doyurmayan, züğürt tesellisi ifadelerle, “Milli gelirimiz şu kadar oldu. Asgari ücretliye ara dönemde ikinci zam yapıldı. Avrupa’daki en ucuz akaryakıtı biz kullanıyoruz. Herkesin evinin önünde otomobili, evinde buzdolabı, elinde cep telefonu var!” gibi, temel ihtiyaçları lütuf gibi takdim edilmesini hayretler içerisinde takip ediyoruz.
-AKIL TUTULMASI!-
Bununla birlikte, hiçbir uyarıya kulak asmamaları, kendilerini kardeşçe uyaranları düşman ilan etmeleri, problemlerin üstesinden gelmek gibi bir dertlerinin ve samimiyetlerinin olmadığını gösteriyor. Her an rantını yemek için fırsat kolladıkları baba ocağı Milli Görüş çınarında ne öğrendilerse tam tersini yapmak, bilinçli tercihleri midir, yoksa akıl tutulması mıdır, bilmiyoruz.
Arşivler unutmaz! 12 ayda da, 12 yılda da 12 santim yol alınamadığı ortada. Böyle gelmiş, ama böyle de gitmez inşallah. Tamer Yazar