İlhan Erdost, Muzaffer İlhan Erdost…

12 Eylül 1980 faşizmi, 27 Mayıs 1960, ülkeyi Cumhuriyet düzlemine çekme hareketiyle yapılan 1961 Anayasasını tümüyle ortadan kaldırdı. Oysa 1961 Anayasası düşünce, öğütlenme, partileşme özgürlüğünü güvence altına alan, sendikaları, yüksek mahkemeleri kuran, üniverite özerkliğini temel alan çok nitelikli, Atatürkçü, toplumcu bir Anayasaydı. Anayasanın kazanımları arasında yayın, basım, kitap özgürlüğü de vardı. 1968 dünya gençlik hareketleri […]

12 Eylül 1980 faşizmi, 27 Mayıs 1960, ülkeyi Cumhuriyet düzlemine çekme hareketiyle yapılan 1961 Anayasasını tümüyle ortadan kaldırdı. Oysa 1961 Anayasası düşünce, öğütlenme, partileşme özgürlüğünü güvence altına alan, sendikaları, yüksek mahkemeleri kuran, üniverite özerkliğini temel alan çok nitelikli, Atatürkçü, toplumcu bir Anayasaydı.

Anayasanın kazanımları arasında yayın, basım, kitap özgürlüğü de vardı. 1968 dünya gençlik hareketleri Türkiye’ye kültür ve demokratik eylem olarak girdi. 1946’dan başlayarak Cumhuriyete karşı sınıflar güçbirliği içinde işçiye, yoksul köylüye saldırıya geçmeleriyle, toplumdaki en küçük bilinçlenme, uyanma belirtisinin şiddetle üstüne gittiler. 1980’e kadar ivmesi giderek artan iç savaş. Komando kamplarında (yaklaşık 34 kamp) yönetim güçlerince eğitilen paramiliter yapılara okuyan gençlerin, aydınların, demokratik kitle örgütleri liderlerinin öldürtülmesi. 1980 darbesi hemen öncesinde artırdığı kıyımları bahane ederek, kıyımları idamlar, işkenceler, hapisler… biçiminde sürdürdü. Amaç aslında aynıydı: Uyanışı bastırmak.

Uyanışın ilk dönemindeki Tercüme Bürosu yayımı yüzlerce kitabın kültürümüze etkisini belirlerken, Onur Yayınları-Sol Yayınları olarak Marksist klasik yapıtların Türkçemize çevrilerek yayımlanması büyük kazanımdır; ikinci Tercüme Bürosu hareketidir. Bu kitaplar on binlerce basılır, hemen her yerde, giderek köy kitaplıklarında okunurdu. Ne ki büyük eylemin savaşçıları İlhan Erdost ile ağabeyi Muzaffer Erdost yetmişli yıllar boyunca cezaevlerine atıldılar, açılan davalarla baş etmeye çabaladılar. 7 Kasım 1980 faşizmin canlarımızı koparıp aldığı, onmaz yaralar açtığı tarihlerden, en acı günlerden biri olarak tarihe kayıtlandı. Mamak Cezaevinde askeri araç içinde dövülen kardeşlerden İlhan Erdost öldürüldü. Bu işkence ve öldürüm planlıydı. Türkiye’nin her yerinde kitaplar benimsenmişti.

Muzaffer Erdost her an kardeşinin acısıyla yaşadı. Adına İlhan’ı ekledi. Acısına karşın bilimin, gerçeklerin yönünden sapmadı. Yayılmacı (emperyalist) güçlerin halkımıza, insanlığa uyguladığı tuzakları, kötülükleri, kıyımları ciltler dolusu kitapla, belgelerle, kanıtlarla yarına bıraktı. Her 7 Kasım’da gençler Onur-Sol yayınları kitaplarına uygun fiyatlarla ulaşırlar. Bu yalnızca kitaplar edinmek değildir; derin acıyı duymak, İlhan Erdost’u dinmeyen özlemle anmaktır.

Artık Muzaffer İlhan Erdost da aramızda değil. Bu satırları yazarı olarak tinsel kardeştik Muzaffer İlhan Erdost’la. Çok özlüyorum onları.

Işıklar içinde uyusunlar Erdostlar. Hiç unutulmayacaklar.

 

Exit mobile version