İkinci haberimiz 6 Şubat 2018’de!
İlk haberden bu yana, bu 3. haberimiz ve tam olarak 6 ay 7 gün olmuş! Sorduğumuz ve varlık nedenini sorguladığımız ‘beton merdiven’ ise hala yerinde! ‘Taş bir kemer mi yoksa köprü mü?’ diye cevap beklediğimiz yapının çaresizliği de!
6 Şubat 2018’de yayınlanan ikinci haberimize, “14 Kasım 2017 tarihinde yayınlanan haberimizin başlığı, ‘Taş bir ‘kemer’ mi, ‘köprü’ mü? Unuttuğumuz Roma mı?’ olmuş, Antakya ile Defne’nin birleştiği noktada yer alan taş köprünün hikâyesine indirilen beton merdiveni sorgulamıştık! Peki, o hikâyenin neresindeyiz?” diye başlamış, Hatay Arkeoloji Müzesi Yönetimi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne çağrı yapmıştık! İlk haberden bu yana, bu 3. haberimiz ve tam olarak 6 ay 7 gün olmuş! Sorguladığımız ‘beton’ merdiven mi? Hala yerinde! ‘Taş bir kemer mi yoksa köprü mü?’ diye sorguladığımız yapının çaresizliği de! Peki, 189 günde ‘ayağa kalkması’ gereken resmi kurumların ‘eldekinin’ çaresizliğine çözüm üretmesini bekleyenler ne düşünmeli? Israrla yapılmayanlara nasıl bir ‘neden’ etiketlemeli?
-GELDİLER, SONRA!-
Anadolu’dan kaçırılan ve bugün dünyanın bir çok ülkesindeki müzelerde sergilenen ya da özel koleksiyonlar içinde yer alan sayısız tarihi ve kültürel değer var. Türkiye’den kaçırılan ve Washington Müzesi’nde sergilenen Korydalla Hazinesi, Belçika’da sergilenen Perge Thyke Heykeli, Viyana Sanat Tarihi Müzesi’ndeki Trysa Heroonu, Londra’da bulunan Ksanthos Anıtı gibi… Ancak uzayıp giden bu liste konusunda oldukça başarılı bir takip gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanlığı, ciddi kazanımlara imza atmaya ve Anadolu’dan kaçırılanları evlerine döndürmeye devam ediyor.
Peki, Bakanlığın bu çabasını izleyen bizler, Antakya ve Hatay başlığında sahip olunan tarih ve kültür konusunda ne yapıyoruz? Eldekilere ne kadar sahip çıkıyoruz? Özellikle de, Antakya ile Defne ilçelerinin buluştuğu bir noktada, Sümerler Mahallesi’nin arka kısmında, dağın eteklerinde dizili evlerin olduğu kalabalığın olduğu yerde karşınıza çıkan bu taş köprü konusunda ne yapıyoruz?
-SORU AYNI!-
Sorumuz, dün de bugün de değişmiyor! Sahi, yapılış tarihi belli olmayan, ancak görseli ile bakanları kendisine hayran bırakan bu sahipsiz köprüye indirilen ‘beton merdiven’ konusunda ‘ikinci haberimizin’ ardından yer tespiti yapan Müze İdaresi, aradan geçen 6 ay 7 günde nasıl olup da bir çözüme ulaşamamış? Konu sadece beton merdivenler de değil! 14.11.2017 tarihli haberimizi hatırlayalım mı?
“Burası mı? Antakya ile Defne ilçelerinin buluştuğu bir nokta. Sümerler Mahallesi’ne ise oldukça yakın. Hatta yanı başında! Ana caddeye bakan ara bir sokağın içinde yaklaşık 500 metre ilerleyip açık bir alana ulaşıyorsunuz. Dağın eteklerinde dizili evlerin olduğu kalabalığın olduğu yere. Adımlarınız devam ederken, sizi durduran o görüntü ile karşılaşıyorsunuz. Tek bir kemerli yapıdan oluşmuş taş bir ‘dün’… Evlerin kalabalığı ile dağın karşı yamacını bir arada tutuyor adeta. Hala ayakta. Hala sapasağlam.
Peki, kaçımız biliyor burayı? Asıl olarak da, Müze Yönetimi ya da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü biliyor mu? Sahi, bilmemeleri mümkün mü? Bildiklerini varsayalım mı? O zaman eldekinin ‘Roma’ fısıltısında neden hiçbir haritada yok burası? Üzerinden geçirilen demir boruyu buraya döşeyenlerin kalabalığını ve o çalışmanın gürültüsünü nasıl oldu da fark edip müdahale etmemişler peki? Tarihi kemerin (köprünün) hemen yanı başına resmi araçlarla dökülen ‘molozların’ kiri bunca yıldır birikmişken, onları bu noktadan uzak tutan nedenler ne olmuş? Vatandaşın ulaşım derdine çözüm diye dökülen beton merdivenin 13 basamağı bu taş yapının bedenine indirilirken, neredelermiş? Ne yapmışlar? Asıl olarak da, ‘niye’ bir şey yapmamışlar?”
-HATAY ZAMANI!-
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Hatay Valiliği’nin 13 Nisan’da düzenlediği “Şimdi Hatay Zamanı” adlı Sempozyum ile gündeme taşınan onca süslü ‘slogana’ ve siyasetçisinden akademisyenine, gazetecisinden kent idarecilerine kadar, katılımcıların alkışı bol konuşmalarına rağmen, hikayemizin 189 günde ‘bir arpa boyu yol’ başlığından uzaklaşama-mış olması düşündürmeli mi? Belki de bu durum, ‘gerçeğimiz’ ile ‘sloganları-mızın’ tartısında, ama ‘slogan’ kısmında çakılı kalışımızı fotoğraflamalı!
-Tamer Yazar-