“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözü kime ait?
Ekmeksiz Yemek, Yemeksiz Hayat Olmaz. Seçim sizin elinizde, sağlıklısını seçmek çok da zor değil
Yasemin Mıstıkoğlu
Merhabalar,
Ekmek Dosyamızın 6.haftasındayız, yazacaklarım bu hafta son diye düşünürken mailime konumuzla ilgili gelen bir bilgi yeni bir araştırma yapmama neden oldu. Onu da haftaya yazmayı planladım, elbette gazete yönetimi evet dediği takdirde.
Yeri gelmişken Gazete sahibi Sinan Bey’e “bir araştırma yaptım, elimde çok da bilgi birikti, benim de ilk kez öğrendiğim şeyler, belki benim gibi bilmeyenler de olabilir,
5 hafta da neler anlatmaya çalıştım şöyle bir toparlayacak olursam;
-Buğdayın yapısını,
-Doğru un, doğru mayalama yöntemi ile yapılan Ekmekler ile birlikte, ekmeğe itibar iadesi yapılması gerektiğini,
-Ekşi Mayanın önemini,
-Taş Değirmenlerimizi kollamamız gerektiğini,
-Kamuoyunda Buğday ile ilgili bir çok yanlış bilgi olduğunu, en önemli yanlışlığın Buğday ile GDO’nun bir araya getirilmesi olduğunu, ne Türkiye’ de ne dünyada genetiği ile oynanmış buğday olmadığını,
-Glütensiz beslenmenin, Glüten ile ilgili bir hastalığınız yoksa sakıncalı olduğunu anlatmaya çalıştık.
Anlatmaya çalıştıklarım benim uzmanlık alanım değil, dolayısıyla yazdıklarımı belgelere ve konunun uzmanlarının anlatımlarına dayandırdım elbette.
İlk 5 haftanın konularını okuma fırsatınız olmadı ise, gazete linkinden girip okumanız mümkün.
Konumuz “Ekmek” olunca her türlü kaynakta aradığımız tabi ki ekmek ile ilgili bilgiler oluyor. Bilimsel yayınların yanında, magazinsel konular da çıktı önüme. İşte derlediklerim;
Somuncu Baba; halk arasında sessiz sedasız dolaşıp ekmek dağıtır fakir fukaraya 15.yy da Osmanlı’nın Kuruluş döneminde
-Gerçek adı Şeyh Hamid-i Veli
-İlimle uğraşır
-İlim tahsilini Şam, Tebriz, Erdebil de yapar; tekrar Anadolu’ya döner
-Öğrencileri arasında Hacı Bayram Veli vardır
-Hacı Bayram Veli de Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin’in hocası olur sonra
-Yani Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde manevi büyümesine ve gelişmesine büyük katkıları olmuştur Somuncu Baba’nın
Bu vesile ile rahmet ve saygı ile anıyoruz kendisini
İLK EKMEK
Ekmeğin tarihçesini araştırmaya başlayınca da, ilk ekmeğin Mısır’da yapıldığının bilgisine ulaştım. Bu bilgi hem internet kaynaklarında var hem de Artun Ünsal’ın “Nimet Geldi Ekine” adlı kitabında yer alıyor. İnternet bilgilerine çok güvenmediğim için mutlaka kitap, belge karıştırmak âdetim.
Buğdayın tarihçesinin 12 bin yıl önceye dayandığı düşünülecek olursa ekmeğin icadı gerçekten zaman almış gözüküyor.
Kimine göre bilinçli kimine göre tamamen tesadüfen mayalanmış bir ekmek ortaya çıkar M.Ö 4000 yıllarında Mısır’da. Eski Mısırın kimyadan en iyi anlayan ülke olması mayalı ekmeğin bulunmasının bir tesadüf olmayacağının da göstergesi olabileceği kayıtlarda geçiyor.
Ve o dönemlerde Mısır’ın dışındaki ülkelerde ekilen buğday çeşitlerinin az çok kavrulmadan kabuğundan ayrılması mümkün değildir. Buğday kavrulunca glüten içeren proteinleri bu özelliklerini yitirdiği için kabarmıyor, çünkü glüten ekmeğin mayalanmasını sağlıyor. Oysa Mısır’da M.Ö 4000 lerin sonu 3000’lerin başında kabuğu tanesinden çiğken ayrılan buğday çeşidi geliştirilmiştir. Bu da mayalı ekmeğin icadında önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Ekmek tesadüfen mi yoksa bilinçli mi bulunur kesin bir bilgi yok ama. O kadar lezzetli olur ki bu ekmek, sarayın ve soyluların vazgeçilmezi olur. Hatta bu ekmek Mısır’dan Roma’ya oradan da Batı Avrupa’ya gelir
Ve ayrıca Ekmek o kadar değerlidir ki Antik Mısır’da, Piramit isçilerine maaşları ekmek ile ödenir o dönem. Ölülerin mezarlarına ekmek bırakırlar bir sonraki hayata hazırlık anlamında.
TÜRKLERDE EKMEK
Karşıma çıkan bir bilgi daha,
“Ekmek” eski Türkçede “etmek” olarak yazılıp, okunurmuş̧. Türklerin sofralarında et vezire, ekmek padişaha benzetilirmiş̧. Ekmeğe bıçak vurmak günah sayılır, el ile bölünürmüş̧.
mutfakkitap yayınlarından aldım bu bilgileri de.
Türkler ekmeklik unlarını “Kendük” adını verdikleri fıçı gibi toprak küplerde ya da “Tagar” adı verilen zahire çuvallarında muhafaza ederlermiş̧.
Unu hamur yaparken su dışında, süt, yoğurt, peynir altı suyu gibi besinleri de kullanırlarmış̧.
Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ü lugâti’t-Türk isimli eserinde Türklerin 12 ekmeği olduğundan bahsediliyor. Aralarından bakalım bildiklerimiz çıkacak mı?
-Kara Ekmek
-Suma Ekmeği
-Yuvga (Yufka)
-Közmen
-Kagurgan
-Kömeç
-Kövşek Ekmek
-Közmen
-Kuyma
-Katma
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler”
Sözü acaba söylendi mi?
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler ” sözünü duymayan yoktur herhalde. Fransız Devrimi sonrasında giyotinle idam edilen Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in yokluk çeken Fransa halkı için söylediği iddia edilen bu sözleri gerçekten o mu söyledi dersiniz?
Yazılanlara göre;
1789 yılının Ekim ayında, fakir kadınlar, hükümetin değişmesi yönündeki taleplerini Kral’a duyurma adına Versailles sarayı önünde yürüyüş yapıyorlardı. Söylentiye göre, yanındaki kişilere, ‘kadınların ne istediğini’ soran Kraliçe Marie Antoinette’e, ‘ekmek istiyorlar’ dendi. Ve o da bu söze ‘ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’ karşılığını verdi.
Bu yazılanların doğru olmadığı iddiaları ise; Fransız bir filozofa ait. Düşünceleri ile Fransız ihtilalinde etkili olmuş̧ JJ Rousseau’nun ‘İtiraflar’ adlı kitabının 6. Bölümünde yer alan bir anekdota göre bu sözün sahibi kraliçe değil. Anekdotta şöyle denilmiş;
XVI. Louis’nin taç giyme töreni, Paris’teki ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı esnada, Reims’de gerçekleşti. Bu dönemde söylenmiş olan, “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” sözü, ya Marie Antoinette’i kötülemek ya da sözü popüler yapmak amacıyla, Marie Antoinette’e mâl edilmiştir.
Onun tarafından söylendiğine dair hiçbir kanıt yoktur. Ekmek kıtlığından haberi olduğunda, Marie Antoinette şöyle not almıştır, “Kendi bahtsızlıklarına rağmen bizlere böylesine iyi davranan bu insanları gördükçe, onların mutluluğu için kesinlikle daha sıkı çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği kral da görmektedir. Kendi adıma konuşmam gerekirse, taç giydiğim günü -yüz yıl bile yaşasam da- hayat boyu unutmayacağım.”