İyi günler sevgili okuyucu.
31 Mart yerel seçimlerinden sonra hemen hemen yirmi günü geride bıraktık, ama… İstanbul sonuçları, bize yaşattıklarıyla, gerçekten iz bırakacak. Biz, bu süreçle birlikte, bir siyasetçinin nasıl olup da kısa sürede bir star haline dönüştüğünü gördük, izledik. İyi de oldu.
İstanbul, (açıklanmasa da, ilan edilmese de), Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; seçim yenilgisini hazmedemeyen AKP’nin son derece yanlış politikaları sonucu, şuanda Türkiye’de en çok izlenen ve takip edilen, son derece sempatik bulunan ve sevilmeye başlanan bir siyasetçi haline geldi.
Bunun kuşkusuz ki en büyük nedeni, halkımızın, sağcı olsun solcu olsun “mağduru” sevmesinden kaynaklanıyor. Biri mağdur duruma düşer ya da haksızlığa uğrarsa, kısa süre içinde o kişi etrafında koruyucu bir kalkan kurulur. O kişi de eğer Ekrem İmamoğlu gibi, mayası yerinde ve düzgün bir insansa, bu fırsatı bir siyasetçi markası haline gelme yolunda çok iyi kullanır.
Ekrem İmamoğlu, seçim gecesi Anadolu Ajansı’nın yaptığı büyük haksızlığı, insanların ve seçmenlerin vicdanına seslenerek çok iyi bertaraf etti. Bizlerin vergisiyle maaş alan ve tarafsız yayın politikası icra etmesi gereken Anadolu Ajansı (AA), İmamoğlu’nun seçkin bir marka haline gelmesi açısından, istemeden de olsa çok iyi iş çıkardı. Israrla, sonuçları halktan gizleyen ve elinden geldiğince sonuçların değişmesi yönünde strateji kollayan AA, daha birinci dakikadan itibaren AKP kalesine gol atan bir santrafora dönüştü. Onu, seçim gecesi, İmamoğlu’nu ve açıklamalarını yayınlamayan, yokmuş gibi sayan ana akım medya da izledi. Yandaş medya, hapsoldukları yalanın içinde oyalayıcı bir yayın politikası izlerken, İmamoğlu, sosyal medya ve tek tük haber kanallarında dik bir duruş sergiledi. Medya ‘yok’ dese de, ‘inanmayın’ dese de, seçim sabahı YSK kendisine ulaşan verileri paylaştığında, İmamoğlu haklıydı. Bu durumda ana kartel medya ne yapacaktı? Sabaha kadar “yalancı” muamelesi yaptıkları bu kişi DOĞRU söylüyordu. Düşünsenize, biri çıkıyor ve diyor ki, ‘dünya yuvarlaktır’… Tam adamı asacaksınız, giyotinle kafasını vuracaksınız, adam haklı çıkıyor. Bu durum, markalaşmak açısından başlı başına yeterli bir şey.
Yetmedi…
Ekrem İmamoğlu, kucaklayıcı ve barışçıl bir duruş sergilerken, son derece kibar bir dille kamuoyuna ve iktidara seslenirken, İktidarın başat aktörleri son derece kaba bir üslup ile İmamoğlu’nu karalamaya, itibarsızlaştırmaya çalıştı. Cumhurbaşkanının seçtiği dil, Devlet Bahçel’nin saldırgan söylemleri, İmamoğlu’nun sempatisine bir halka daha ekledi.
Ardından, AKP’nin seçim sonuçlarına itirazı ve yeniden sayım süreci tetiklendi. Koca iktidar mensupları ekranların karşısında boy gösterip, bir gün önce dediklerini yalanlamaya, çelişkiler içinde kalmaya, çaresizlik içinde kıvranmaya başladı. Millet, ‘Acaba koca iktidar haksız mı çıkacak?’ diye merak içinde kaldı ve günlerce yapılan sayımlarda, geçersiz oyların sayımında da Ekram İmamoğlu yeniden haklı çıktı.
Bıraksalardı, Ekrem İmamoğlu seçimi ‘bir kez’ kazanacaktı. Ama böyle olunca, İmamoğlu, seçimi her gün yeniden kazandı. Halk da, bir daha ve bir daha kazananı, sürekli haklı çıkanı çok sever.
Bir sol seçmen olarak, AKP’ye ve yandaş kurumlarına, Türkiye’ye yeni ve umut vadeden bir siyasetçiyi bu denli parlatarak kazandırmaları yolunda verdikleri katkıdan dolayı teşekkür ederiz.
Şunu da belirtelim; İmamoğlu, 31 Mart’tan bugüne kadar belki her gün kazandı, ama İktidara geldiği günden bu yana yenilgi yüzü görmemiş olan iktidar da her gün kaybetti. Sanırım bir seçimde iktidara bu kadar çok kaybettirmek, muhalefet açısından büyük bir başarıydı.
İyi çalışmalar.
YORUMLAR