Konuya kaldığım yerden devam ediyorum.
-İman edenlerin zekât ve infak olarak yaptıkları yardımlarının bir nevi Peygambere salavatları, yani destekleri anlamında değerlendirildiği belirtilmiştir
Tevbe-99. Tabi ki, onlar arasında, Allah’a ve ahret gününe içtenlikle inananlar da vardır. Ve bunlar yaptıkları yardımları /infakları, Allah’a yaklaştıracak bir vesile ve elçiye destek /salavat olsun diye yaparlar. Gerçekten onlar, bu yardımları, Allah’a yaklaşma vesilesi olarak kabul etmektedirler. Şüphesiz Allah, onları rahmetine dahil edecektir. Çünkü Allah, bağışlayan ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır.
-İman eden ve iyi işler yapanların hüsrana uğramayacakları birçok ayette vurgulanmıştır (Asr-3, Fatır-7, Meryem-60, Şuara-227, Hud-23, Bakara-111, Maide-69).
Asr-3. Ancak içtenlikle iman edip, salih /muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştirenler ve birbirlerine Kur’an ile bildirilen gerçekleri tavsiye edenler, güçlüklere karşı sabretmeyi önerenler, Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat demek olan doğru yoldadırlar. Onlar hüsrana uğramazlar.
Fatır-7. Bu şekilde şeytanın vesveselerine kanıp Allah’a şirk-ortak koşup, bildirdiklerini inkâr da ederek küfre sapanlar, oldukça şiddetli bir azaba uğrayacaklardır. Buna karşılık Allah’ın tek ilah olduğuna iman eden ve Salih ameller /faydalı işler gerçekleştirenler ise, bağışlanma ve büyük bir ödül hak edeceklerdir.
-İmanın içtenleştirilmesinin bir yolunun ilim olduğu Fatır-28. ayette açıklanmıştır
Fatır-28. Aynı şekilde insanlar, yabani hayvanlar, evcil hayvanlar da çeşit çeşit renklerdedir. İşte bütün bunları araştırıp, gizli bilgilerine vakıf oldukları için, kulları arasında Allah’ın varlığını ve gücünü gereği gibi kavrayan, aşırılıklara sapmayan ve içtenlikle iman eden ancak bilim adamlarıdır /ulemalardır. Ve gerçek şu ki Allah, üstündür ve bağışlayandır /Aziz’dir ve Gafur’dur.
-İmanı içselleştirecek pratiklerin, muhkemlere /değişmez ana kurallara uygun salih ameller gerçekleştirmek olduğu belirtilmiştir.
Fatır-10. Şunu da bilin ki, her kim onur ve şeref istiyorsa, bunlar tamamen Allah’a aittir. Allah için kullandığı içten ve güzel sözler, olumlu amellerle birlikte olunca kişiyi daha da makbul kılar. Allah için kötü ve uygunsuz sözler söyleyenler ve planlayanlar ise, şiddetli bir azaba uğratılacaklar ve ne planlamışlarsa hepsi başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
-Doğruyu bulma becerisinin ancak içten imanlı olana verildiği vurgulanmıştır.
Teğabun-11. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, Allah’ın izni /hak ettiği veya sınav için uygun görmesi olmadıkça hiç kimseye hiçbir felaket gelip çatmaz. Dolayısıyla da her kim Allah’a içtenlikle iman etmiş ve böylece Allah’ın uygun görmesine /bulmasına ulaşmışsa, Allah onun kalbine doğruyu bulma becerisini verir. Çünkü Allah, her şeyi bilendir ve her an her şeyi değerlendirendir.
-İçten İmanlıyı, bir nevi ayrıcalık olarak şeytandan koruyacak olanın Allah olacağı açıklanmıştır.
İsra-65. “Fakat şunu da iyice bil ki, Bana ve bildirdiklerime imanı olan kullarım üzerinde senin hiçbir gücün ve etkin olmayacaktır. Çünkü onların koruyucuları /vekili olarak Rabbin yeterlidir” diyerek İblis’i huzurundan kovdu.
Bu duruma göre Şeytan, ancak imansızlara veya içten imam etmeyenlere musallat olabilmektedir. Çünkü bunlar, olumsuz nefslerine daha çok meylederler. Dolayısıyla da bunların bir nevi şeytan’ın dostu sayılacağı A’raf-30. ayette vurgulanmıştır.
A’raf-30. Ey insanlar! Şunu bilin ki Allah, ancak bildirdiği gerçeklere inanıp Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat ve muhkem /kesin kurallara uygun olumlu ameller gerçekleştirmek demek olan doğru yola yönelmek isteyen kimseleri doğru yola iletir. Bu gerçeklere inanmayıp, doğru yolun gereklerini red edip olumsuzluk yolunda direnen kimseleri de yanlış yola yöneltir. Çünkü bunlar, Allah’ın yanında, artık şeytanları veliler /dostlar /evliya edinmişlerdir. Gerçekte ise bunlar, kendilerini doğru yolda zannedip dururlar.
-İçten imanlı olan, kendisine saldırılmadıkça saldırganlık yapmaz ve kendini savunma dışında adam öldürmez.
Bakara-190. Allah’a iman etmeniz ve O’nun buyruklarına uymanız nedeniyle haksızcasizi öldürmek isteyenlere karşı, kendinizi korumak ve onları öldürmek üzere siz de savaşın. Ancak sınırı aşıp haksız yere saldırmayın. Çünkü Allah saldırgan davrananları ve saldıranları sevmez.
-İçten imanlı olan görünüşü, kıyafeti, hareketleri veya sözleri ile Allah ve Din ile aldatmaz, bu yol ile menfaat sağlamaz,
Fatır-5. Ey insanlar! Hiç şüpheniz olmasın ki, Allah’ın sizi hesaba çekmek üzere toplanacağınız mahşer günü için verdiği söz mutlaka gerçekleşecektir. Bu nedenle de, Dünya yaşamı ve aldatıcı imkânları sizi aldatmasın ve şeytanın sizi Allah adına aldatmalarına sakın kanmayın.
-Evren kitabından sonra İkinci kitap olan Kur’an’ı anlaşılır ana dil ile anlatma ve bilgilendirmeyi, Kur’an sohbetlerini, Peygamberin uyguladığı gibi ücretsiz ve sadece Allah rızası için yapar (Mevlit ve diğer özel hizmet günleri hariç).
Kalem-46. Hâlbuki Sen onlardan bir ücret de istemeyeceksin ve bu yüzden çok ağır bir borç altında da kalmayacaklar.
-Maddî, manevî veya bilgi hak gaspı yapmaz, başkasının hakkını gözetir ve adaletli olma prensibindedir.
Şuara-181. “Ölçüyü tam yapın. Kandıranlardan /hak gasp edenlerden olmayın”.
-Davranışlarında, yaşantısında, hatta dine yönelik uygulamalarında hiçbir aşırılık, abartı ve israf kesinlikle söz konusu olmaz. Yani her konuda Kur’an’ın istediği “sıratan müstakiym” diye tanımlanan “İtidal /orta düzey” yolunu izler, ifrata kesinlikle kaçmaz.
-Olumsuz nefslerini öldürme çabası içindedir.
-Her konuda sözüne güvenilir bir kişidir, Emindir
-Toplumu kendisinde mevcut maddî, bilgi veya manevî imkânlarından toplumu yararlandırır (zekât verir) ve başkalarının kişisel ihtiyaçlarını gidermek üzere kullanır (infak eder),
-Elini, dilini ve belini olumsuzluklardan korur,
-İşini, eşini ve aşını en güzel şekilde kollar, ihmal etmez ve bu yönde dürüst bir çaba içindedir. Bunlara gerekli ihtimamı gösterir ve Allah’ın birer emaneti olarak yaklaşır.
-Kur’an’da birer muhkem /değişmez ana kural olarak bildirilen kuralları uygulayamamaktan korkar, yani takva sahibidir,
Kur’an’a baktığımızda genelde “Ya eyyuhel leziyne amenu ve amelu sallihati” şeklinde “İman eden ve Salih ameller /faydalı işler” gerçekleştirenler şeklinde ikili ifade kullanılmıştır. Dolayısıyla içten imanlılığın gelişebilmesi, Allah’ın yarattıklarına bir şekilde fayda sağlayacak işler gerçekleştirmeye bağlanmış ve imanlılığın pratik uygulamaları bir nevi bu işler demek olmaktadır. Bu işler de Din denilen Muhkem /değişmez ana Kurallar temelli olmalıdır.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”