Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

İnsan Hakları Günü: Kutlamaktan Çok Yüzleşmemiz Gereken Bir Gerçeklik

Dünya, her yıl olduğu gibi bu yıl da İnsan Hakları Günü’nü kutladı. Ancak “kutlamak” kelimesi,
içinde bulunduğumuz koşulları düşündüğümüzde giderek anlamını yitiriyor. Çünkü insan haklarını
anmak kadar, bu hakların nasıl ihlal edildiğini görmek ve buna dair sorumluluk almak da zorunlu
hale geliyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün açıklamasında yer alan “Gazeteciler ölmez, öldürülür”
sözü, basın özgürlüğünün içinde bulunduğu durumu özetlemek için yeterli. Aynı rapora göre
dünyada tutuklu gazeteci sayısı 503. Bu tablo, sadece küresel bir sorunu değil, ülkelerde giderek
derinleşen demokrasi krizlerini de gözler önüne seriyor.
Hukukun üstünlüğünün zedelendiği, hukuksuz tutuklamaların sıradanlaştığı bir dönemin içinden
geçiyoruz.
Kadınların yaşam hakkının her gün tehdit altında olduğunu, faillerin cezasızlık zırhıyla daha da
cesaretlendiğini görüyor; toplum olarak derin bir kaygı duyuyoruz.
Bugün yaşadığımız örnekler bu karanlık tabloyu tek tek doğruluyor. Fatih Altaylı’nın tutukluluğu
bunun son örneklerinden biri.
Olayın kendisinden bağımsız olarak, gazetecilerin, yazarların ya da eleştirel seslerin kolaylıkla
cezaevine gönderilebilmesi, adalete olan güveni aşındıran en önemli etkenlerden biri haline geliyor.
Benzer vakalar çoğaldıkça, durumun vahameti daha da görünür hale geliyor.
Tüm bu olayları yan yana koyduğumuzda, bir hak ihlalleri yumağıyla karşı karşıya olduğumuzu fark
ediyoruz.
Çıkış yollarını aramak zorundayız; çünkü gidişatı normalleştirmek, sorunları çözmek yerine daha da
büyütüyor.
Şimdi başa dönelim. İnsan Hakları Günü’nü kutladığımız bu günlerde, aslında hangi hakların
kaybıyla sınandığımızı konuşmak zorundayız. Kutlamaktan çok, yüzleşmemiz, hesap sormamız,
değişim için ısrar etmemiz gerekiyor.
Fatih Altaylı hala cezaevinde.
Özgürlük, ifade hakkı ve adalet, bir toplumun huzurunun temelidir. Eğer bu üçü yara alıyorsa,
hiçbirimiz güvende ve huzurlu değiliz demektir.
Bu yüzden yapmamız gereken belli: Uzun uzun düşünmek, konuşmak, tartışmak ve en önemlisi
çözüm üretmek. İnsan haklarını takvimde bir gün olarak değil, hayatın her anında savunmamız
gerektiğini hatırlamak.
Ancak o zaman huzura kavuşabilir, daha mutlu ve özgür bir yaşamın kapılarını aralayabiliriz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

SON HABERLER