Konuya devam ediyorum
İman edilen Peygamber veya tebliğ ettiği vahiy kitabı hangisi olursa olsun, Allah’ın bizlerden beklentisinde ilk ve taviz verilmeyen temel kural, Allah’ı tek ilah ve yaratıcı kabul etmek, yani Müslüman olmaktır.
Bakara-135. Ya Muhammed! Sana, “Yahudi ve Hıristiyanlar gibi inanın ki doğru yolu bulasınız” diyorlar. Onlara, “Biz, Allah’a şirk koşmaya hiçbir şekilde bulaşmamış /hanif olan İbrahim kavminin /milletinin tek Allah inançlı dinine uyarız” de.
Ancak bu sözel kabulün içtenselleştirilmesi için, imanın diğer 4 şartı olan Ahret’e, Meleklere, Vahiy kitaplarına ve Peygamberlere iman etmenin de kabulü ile birlikte olması şarttır. Yoksa kişinin bu Müslümanlığı ancak bu tanımlama ile ifade edilir ve bu kişi Müslüman toplumun ancak bir bireyi düzeyinde kalır. Ve bu basamakta kalmış olan kişiye son yıllarda DEİST denmektedir. Diğer bir ifade ile Deist olan kişiye, Kur’an’da Müslüman denmektedir.
- İkinci basamak /aşama:
Tekâmülde yükselmenin ikinci basamağı Bakara-177, Bakara-285 ve Nisa-136’ncı ayetlerde belirtilen ve ilk basamak olan Allah’a teslimiyet yanında, imanın şartları olan diğer 4 gaybe yani Ahrete, Meleklere, Peygamberlere ve Vahiy kitaplarına da iman etmek demektir.
Nisa-136. Ey insanlar! Allah’a, buyruklarını bildiren elçisine, elçiyle indirdiği kitaba /Kur’an’a ve daha önceden indirdiği kitaplara içtenlikle /tam bir teslimiyetle iman edin. Kim Allah’ı, Meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve Ahret gününü inkâr ederse /küfre saparsa, yanlış yola iyice sapmış ve doğru yoldan iyice uzaklaşmış demektir.
Görüldüğü gibi Ayette, daha önceki vahiy kitabı olan Tevrat’a, önceki İncil’e ve son kitap olan Kur’an’a birlikte değinilmektedir. Kur’an’a baktığımızda da Kur’an başta olmak üzere, bunlardan uzak durulmaması üzerinde özellikle çok durulmakta ve anlayarak, düşüne düşüne okuma şartı konmaktadır. Yoksa hiçbir şey anlamadan, anlamı bilinmeyen kelimeleri telaffuz etmek, dinlemek veya belirli hareketleri tekrarlamayı ibad etmek /Allah’a kulluk etmek olduğunu zannetmek değildir. Bu paralelde Cumu’a-5’inci ayette Tevrat’ın anlayarak okunması örnekliği ile Kur’an’ın da nasıl okunması gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Cumu’a-5. Kendilerine Tevrat verilip de, onu anlayarak okumadığı için Allah’ın buyruklarını da yerine getirmeyen topluluğun örneği, yük olarak içinde ne olduğunu bilmediği kitaplar taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah’ın ayetlerinin gerçek anlamlarını bilmediği için reddeden ve dolayısıyla da istenenlere uymayan bir topluluğun durumu ne kötüdür. Allah, bu şekilde zulme sapmış bir toplumun hidayete /doğru yola ulaşmasını gerçekleştirmez.
Kendi inandığı vahiy kitabını ve özellikle de son kitap olan Kur’an’ı anlayarak okumaya önem vermesi ile bu kişi, vücudunu okul üniforması olarak kullanmakta olan öğrenci Ruh’unun uyacağına söz vermiş olduğu 7 konuyu da okuyup öğreneceği için, bu konulara uyma çabasına da başlamış demektir.
- Üçüncü basamak /aşama:
Müminliğin şartları ve iman etmenin pratik hayat uygulamaları demek olan muhkem /değişmez ana hükümlere uygun salih amellerin /yaratılanlara herhangi bir şekilde fayda sağlayacak işlerin her birini, birer ibad etmek /Allah’a kulluğu ifade etmek ve üretmek yöntemi /hedefe vardırıcı birer araç kabul edip, içtenlikle uygulamak üzere çaba göstermektir. Bu salih amelleri yerine getirmek üzere yaşama çabası içinde olan kişiye Kur’an Muhsin demektedir.
Bakara-177’nci ayette imanın 5 şartı ile birlikte ve tamamlayıcı olmak üzere salih amellere dikkat çekilmiştir.
Bakara-177. Ey Yahudi ve Hıristiyanlar!Erdemli /makbul /birra kişi oluş, sadece yüzünüzü doğu ve batı yönüne çevirip çevirmemeniz ile ilgili değildir. Asıl makbul kişi oluş Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmak, salih ameller /faydalı işler yapmak olarak da……..
Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kurallar, salih amellerin nasıl uygulanacağı konusunda temel yol gösterici kurallardır. Bunları da Kur’an 2 grupta tanımlamaktadır;
1) Şekilsel ve ritüelli ibad etmeler denilen ve Namaz-Oruç-Hac-Zekât demek olan Nüsuklar
En’am-162. “Salâtım ve nüsukum, yaşamım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir”.
2) Muhkem /değişmez ve farz demek ve nüsuklar dışında olan davranışsal ve ahlâkî ana kurallar. Nüsuklar dahil bu muhkem kuralların 440 olduğunu yukarıda belirtmiştim.
Bu kişi aynı zamanda Ruh’unun söz vermiş olduğu anlaşma konusundaki bilgisini daha da kavramış ve yaşamını daha yoğun bir şekilde Kur’an’daki bu muhkem kurallara uygun düzenleme çabasındadır. Nefslerini öldürme mücadelesi /cihadı da hızlanmıştır ve sayıca arttırmayı hedeflemiştir diyebiliriz.
IV. Dördüncü basamak /aşama:
Muhsin kişi, hem Müslüman ve hem de İmanlı ise ve Muhkem ana kuralların yarısından çoğuna göre salih ameller /Allah’ın yarattıklarına fayda sağlamak üzere de yaşıyorsa bu kişi artık Mümin diye tanımlanmaktadır diye düşünüyorum. Ve Hucurat-10’ncu ayette, ancak bu dördüncü basamağa /aşamaya ulaşma başarısını göstermiş olanlar gerçek birer “Din kardeşi” olarak tanımlanmıştır.
Hucurat-10. Ve bütün müminler kardeş olduklarına göre de kardeşleriniz arasında barışı adaletle sağlayın ve Allah’a karşı takva sahibi olun ki, merhamet edilesiniz.
Bu kişi hem İnsan-ı Kâmil adayıdır hem de Dünya Okulundan mezun olmayı da hak etmiştir diye düşünüyorum. Nefs derslerindeki nefs sayısına göre de değişmek üzere mezuniyet diplomasındaki mezuniyet derecesinin de orta veya iyi olduğunu da söyleyebiliriz.
- Beşinci basamak /aşama
Müminlik basamağına yükselmeyi başarmış kişinin Allah ile yapılan 7 maddelik anlaşmaya sadık kalma çabasında başarı oranının yükselmiş olması yanında, salih amellerin /olumlu faaliyetlerin %90’nından fazlasını başarma düzeyinde olması da gerekmektedir ki, beşinci basamak /aşama olan Makbul kişi /İnsanı Kâmil düzeyine ulaşabilsin.
İnsan-ı Kâmil düzeyi demek, Dünya Meleklik Eğitim okulunu Pekiyi veya Takdir derecesinde başarıp mezun olmuş kişi demektir. Bu kişi, din denilen muhkem /değişmez ana kurallara göre yaşamayı ve artık “SEVGİ – BİLGİ VE HİZMET” üçlüsünü içselleştirmiş kişi demektir.
İşte bu kişinin artık Allah’ın yeryüzündeki halifesi, diğer bir ifade ile görevli Meleği olacağı En’am-165’nci ayette belirtilmektedir.
En’am-165. “Allah sizi yeryüzüne halifeleri olasınız diye gönderdi ve verdiği imkânlarla yaptıklarınızın karşılığını vermek ve birbirinizle de sizi sınamak üzere, kiminizi kiminize derecelerle üstün ve farklı kıldı. Şu gerçek bilinsin ki Senin Rabbin, sınavlarınızı en hızlı değerlendirip karşılığını verendir. O, aynı zamanda çok da bağışlayandır /Gafur’dur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır /Rahiym’dir.
Makbul kişi, sonucun bir sebebe bağlı olarak ve ilâhî kurallara göre oluşmuş olduğunu bilir. Nefslerine göre değerlendirmez ve ilâhî sisteme karışırım endişesi ile bir yorum getirmez ve sadece izler. Onun için diğerleri yoktur ve her yaratılan, bir bütünün parçasıdır. Bir inanca bağlı olmaksızın, bütün inançlara saygılıdır ve onlarla beraberdir. Malın, servetin, şaşanın, makamın cazibesinden kendini kurtarmıştır. Bu kişinin artık parapsişik yetenekleri de söz konusudur. Ancak bu yetenekler, makbul kişi olmasa da bazı insanlarda doğuştan itibaren olabildiğinden, gerçek makbul kişi zaten bu yeteneklerini menfaatine kullanmama düzeyinde olduğundan, bunları istismar edilmesin diye ifşa etmez.
Sonuç olarak şu saptamayı yapabiliriz: “MÜSLÜMAN ÇOK, İMAN EDEN AZ, MUHSİN ÇOK AZ, MÜMİN ÇOK DAHA AZ, İNSAN-I KȂMİL İSE ÇOK NADİRDİR”.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE 7 KONUDA ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL” ve “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”