Eğer hala uykudan uyanmamakta ısrar edilir ve hala tuzun kokmasına, kötülüklerin sıradanlaşmasına göz yumulursa, daha dudak ısırtacak, tüyleri diken diken edecek, bu işin sonu nereye kadar varacak gibi soruların sorulmasına neden olacak pek çok olayla karşılaşırız.
O büyük insanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan vakitsiz ayrılışının 80.yılının üzerinden 6 gün geçti.
O’nu sevenlerin, O’nun ilke ve devrimlerine gönülden bağlı olanların, sadece ülkesine değil az gelişmiş birçok ülke ile birlikte çağdaş dünyaya da örnek olan tutum ve davranışlarının değerine inananların gözünde O, aradan geçen 80 yıla rağmen daha da büyümüş, daha da yücelmiş ve devrimlerinin dünya durdukça var olmaya devam edeceği bir kez daha kanıtlanmıştır.
Bu durumu gören, O’nun ve O büyük insanın her geçen gün gönüllerde daha da önemli bir yer edindiğini, fikirlerinin, devrimlerinin, ilkelerinin gittikçe kök-budak saldığını gören, ancak buna tahammül gösteremeyenler ise ,çılgına dönmekte ve bu duygularını da açığa vurmak suretiyle zavallılıklarını ortaya koymaktadırlar.
Bunun son örneğini de geçtiğimiz hafta yaşanan olaylarda gördük.
Bazı kendini bilmezler, bazı meczuplar, O’na, O’nun heykellerine ve O’nun devrimlerine karşı toplumun büyük tepkisini çeken tutum ve davranışlar sergilemişlerdir.
Birlik ve beraberliğimizin sağlanmasında, her türlü ayrımcılığın önünün kesilmesinde, manevi duyguların güçlenmesinde önemli bir görevi olması gereken diyanet işleri başkanı 10 Kasım’dan bir gün önce, Atatürk’e karşı ağır sözler sarf ettiği, keşke yunan galip gelseydi dediği medyaya yansıyan ve tekzip edilmeyen haberlerden anlaşılan birini ziyaret etmek, ona hediyeler vermek suretiyle görevi gereği yapmaması gerekeni yapmış ve bunu yaparken de resmi kimliğini kullanmıştır.
Diyanet işleri Başkanının, Kadir Mısıroğlu’nu ziyareti nedeniyle ülke çapında duyulan tepki giderek artmıştır ve artmaya da devam etmektedir.
CHP, MHP, İyi Parti genel başkanlarının gösterdikleri tepki bunun açık bir kanıtıdır.
Gösterilen tepkilerle diyanet işleri başkanı Ali Erbaş’ın bu yanlış tutum ve davranışı nedeniyle istifası istenmiş ve nedenleri de net bir şekilde ortaya konulmuştur.
Demokrasinin tüm kurum ve kurallarının uygulandığı ülkelerde böyle bir durum yaşansa bu kişi hemen görevden alınır, hiç olmazsa eleştirilen konu ile ilgili yapılacak soruşturma sonuna kadar geçici olarakta olsa görevine son verilirdi.
Ama ne gezer?
Diyanet işleri Başkanı koltuğunda yine aynı şekilde oturmakta ve görevini yapmaya devam etmektedir.
Şimdi, bu durumda akıllara şu soru geliyor: Acaba diyanet işleri başkanı bu ziyareti kendi yanından, tek başına verdiği bir kararla mı gerçekleştirmiştir. Yoksa bir yerlerden verilen işaret ya da gösterileceğini zannettiği müsamaha sonucu mu gerçekleştirmiştir.
AKP sözcüsünün yaptığı açıklama beklentiye net bir yanıt olmuştur. AKP sözcüsü Çelik: Bu ziyaretin insani bir ziyaret olduğunu dile getirdikten sonra diyanet işleri başkanımız, hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımız tarafından takdir edilen bir ilim adamdır demek suretiyle Ali Erbaş’ı desteklediklerini açıkça ifade etmiştir.
Bunun için bir kez daha yineliyoruz: Uyuyanlar uykudan uyanmalıdır. Tuzun kokmasının, kötülüklerin sıradanlaşmasının normal kabul edildiği bir ortamın oluşmasına engel olacak bir anlayışın topluma hakim kılınması için gereken uyarı yapılmalıdır.
Aksi halde geçen her gün bir kayıp olacak ve daha sonrada geç oldu denilecektir. İşte o zamanda iş işten geçmiş olacaktır…
YORUMLAR