İnsanların Gözyaşları Ortaktır

2007 Yılında Mısır’ın başkenti Kahire’ye gitmiş ve “Necip Mahfuz Romanı” sempozyumuna bir bildiri ile katılmıştım. Kahire sokaklarında dolaşırken görünen en belirgin şey yoksulluktu. İşsizlik had safhada ve söylenenlere göre bir milyon Mısırlı mezarlıkta yaşıyordu. Öyle ki Kahire’nin en otantik çarşısı Han el-Halili’de Necip Mahfuz’un zamanının büyük bir bölümünü geçirdiği kahveye giderken 50 metrede bir polis […]

2007 Yılında Mısır’ın başkenti Kahire’ye gitmiş ve “Necip Mahfuz Romanı” sempozyumuna bir bildiri ile katılmıştım.

Kahire sokaklarında dolaşırken görünen en belirgin şey yoksulluktu. İşsizlik had safhada ve söylenenlere göre bir milyon Mısırlı mezarlıkta yaşıyordu. Öyle ki Kahire’nin en otantik çarşısı Han el-Halili’de Necip Mahfuz’un zamanının büyük bir bölümünü geçirdiği kahveye giderken 50 metrede bir polis kontrol noktasına takılıyorduk. Hırsızlığa karşı devamlı uyarılıyorduk. Kahve tıklım tıklımdı. Yerli- yabancı Kahire’ye gelen her turist mutlaka bu çarşıya ve kahveye uğruyordu. Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Nobel ödüllü Necip Mahfuz’u sevmediğini ve ona suikast girişiminde bulunduğunu burada öğrenmiştim.

Mısır’ın başında Hüsnü Mübarek vardı. 6 Ekim 1981’de Enver Sedat’ın bir suikast sonucunda öldürülmesi üzerine devlet başkanı olan Hüsnü Mübarek bunca yıldır baskıcı yönetimini sürdürüyordu.

Mübarek’e karşı yerel protestolar son yıllarda hiç eksik olmuyordu. Ancak asıl büyük protesto “Öfke Günü” olarak bilinen 25 Ocak’ta başladı ve tüm ülkeye yayıldı. İş ve özgürlük talepleriyle başlayan 2011 protestoları, Mısır için “eşi benzeri görülmemiş” ve “yakın tarihin en büyük memnuniyetsizlik gösterisi” olarak adlandırıldı.

2011 Mısır Devrimi, 2010-2011 Yasemin Devrimi’nin öncülüğünde, 25 Ocak 2011’den beri Mısır’da devam eden, halkı mevcut yönetime karşı seferber olmaya çağıran sokak gösterileri, protestolar ve sivil itaatsizliklerin bütünüdür. 11 Şubat 2011 tarihinde Mısır cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek gösteriler nedeniyle istifa etti.

2012 Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in aday gösterdiği Hayrat Şatır’ın adaylığı düşünce, yerine Muhammed Mursi seçildi. Mursi, yoğun seçim kampanyası yürüttü. İlk turda %25.5 oy aldı ve ikinci tura girmeye hak kazandı. Katılımın düşük olduğu ikinci turdan da, %51.73 oy alarak, 5. cumhurbaşkanı oldu.

Mısır’ı yaklaşık 30 yıl yöneten Hüsnü Mübarek’in 2011’de istifasının ardından 2012’de beşinci cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi’nin iktidarı, 3 Temmuz 2013’te, ordunun darbesiyle sona erdi.

Darbeden sonra olaylar bitmedi. Mursi yanlıları Adeviye Meydanı’nı doldurup eylemlerine devam kararı aldılar. 14 Ağustosta gerçekleşen gösteriye güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu yüzlerce Mursi yanlısı yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenler arasında Müslüman Kardeşlerin önde gelen isimlerinden Dr. Muhammed Baltacı’nın kızı Esma da vardı. Esma henüz 17 yaşındaydı, yaşamının baharındaydı.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Ülke TV’de katıldığı televizyon programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunurken, yaşamını kaybeden Esma için, babasının yazdığı mektubu okurken gözyaşlarını tutamadı ve Esma için, “Önünde uzun bir gelecek vardı.” ifadesini kullandı.

Bu, gayet insani bir duygudur. O genç kızın vurulma anını izlerken benim de gözlerim dolmuştu.

Aynı günlerde medyaya başka bir haber düştü: Mariya 18 yaşında genç bir kızdır. Haleplidir. Liseyi bitirip iyi bir puanla üniversiteyi kazanmış, inançlı, namazını – niyazını ihmal etmeyen, bir o kadar da vatansever bir genç kız. Başarısını arkadaşlarıyla birlikte kutlamak ister. İç savaş ortamında bile biriktirebildiği üç beş kuruşla, ancak arkadaşlarına yetecek bir yaş pasta ve meşrubat ikramıyla kokteyl başlar. Ancak hain bir göz onları takip etmektedir. Bu sevincin “Allah’ın emirlerine aykırı olduğu, bu yapılanın dinen caiz olmadığı, küfür olduğu” gerekçesiyle, bir insanlık düşmanı, beline sardığı bombayı patlatarak gençleri ve sevinçlerini imha eder. Mariya’nın sevinci kursağında kalır, paramparça olur. Cesedinin parçaları tavana yapışıyor, yerlere dağılıyor. . Bu vahşeti duyan herkes, içi dışına çıkarcasına ağlıyor hüzünleniyor.

Mariya’nın da önünde uzun bir gelecek vardı. Mariya da Esma’nın yaşındaydı. Reyhanlı’daki terör saldırısında yaşamını yitiren 53 vatandaşımızdan biri olan 17 yaşındaki Oğulcan Tuna’nın, Eskişehir’de Gezi protestoların sırasında katledilen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın, Armutlu’da katledilen 22 yaşındaki Abdullah Cömert’in, Sevgili Ahmet Atakan’ın Gezi parkı eylemlerinin sürdüğü 16 Haziran 2013 günü Okmeydanı’nda başına gaz kapsülü isabet eden Berkin Elvan yavrumuz henüz 15 yaşındaydı. Okmeydanı Eğitim araştırma Hastanesi’nde 269 gün komada kaldı. Yaralandığında 45 kilo olan Berkin, hayatını kaybettiği gün 16 kiloydu. Acılı anneyi bir de miting alanında yuhalattık. Hepsinin de önlerinde uzun bir gelecek vardı.

Hepsi mutlu bir gelecek özlemindeydiler. Tüm fidanlar için GELİN BİRLİKTE AĞLAYALIM…

İnsanlığın Irak’ta, Afganistan’da Libya’da yaşadığı acılar ortadayken, yanı başımızda dillendirilen savaşa karşı hep birlikte duralım. Esmalar, Berkinler, Ali İsmailler, Ahmet Atakanlar, Abdullah Cömertler, Mariyalar, Mervanlar… ölmesin diyorsak, tüm bölgede onurlu bir barışı savunalım. Darbelere ve dış müdahalelere karşı dik duralım.

Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiirinde,
“Ne sıcak vücutlar gitti
Toprağı ısıtmak için” diyor.

Exit mobile version