Son günlerde ülkemizde sayıları giderek artan sığınmacı, göçmen, mülteci adı altında bulunanların endişe verici boyuta ulaşmaları nedeni ile kamuoyunu fazlaca meşgul ettiği ve ayrıca iktidar ile muhalefet kanadı arasında tartışmaların oluşmasına neden olduğu görülmektedir.
Özelikle Suriyeli sığınmacıların sayısının giderek artması sonucu, ülkenin demografik yapısının zaman içinde değişmesine neden olabileceği endişesi ortaya çıktığından, bu konu da çeşitli görüşler öne sürülmeye, çeşitli çözüm yolları üretilmeye başlanmıştır.
Öncelikle sığınmacının ne demek olduğunu, sığınmacı kelimesi ile ifade edilen kişilerin hangi amaçla ülkelerini terk ederek başka bir ülkeye sığındıklarını bilmek, anlamak ve buna göre de bir çözüm yolu bulmak gerektiği kanısındayız.
Sığınmacı; adı üstünde kendi ülkesinde oluşan olumsuz koşullar nedeniyle belli bir süre için, başka bir ülkeye geçmesi suretiyle oluşan tehlikeden kendini korumak isteyen bir kişidir. Yani sığınmacı kalıcı değil, geçici bir süre için başka bir ülkeye sığınmıştır. Belli bir süre sonra ülkesine dönerek eski yaşamını sürdürme kararlılığındadır.
Şimdi bu gerçekleri göz önünde tutmak suretiyle ülkemize Suriye’den gelmiş bulunan, sayıları kesin olarak belli olmamakla birlikte 3-5 milyon civarında ulaşan bu sığınmacıların, kalıcı olmadıklarını ve geçici bir süre için ülkemizde misafir edildiklerini bilmek, anlamak ve ona göre de hareket etmek gerekir.
Nitekim bir süredir muhalefet kanadının önde gelenleri, iktidara geldiklerinde, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmeleri için gereken ortamı hazırlayacaklarını ve bunun sonucu olarakta ülkelerine gönderileceklerini net bir şekilde ifade etmekte ve buna göre plan ve projelerini de sergilemektedirler.
Bu görüşe karşı olan iktidar kanadı ise, geçtiğimiz günlere kadar sığınmacıların ülkelerine gönderilmeyeceğini ve ülkemizde konuk edilmeye devam edeceklerini, yaptıkları konuşmalarla dile getirirken, daha sonra fikir değişikliği yaparak 1 milyon Suriyelinin Suriye’de yapılacak olan yerleşim alanlarına gönderileceklerini ve böylece sığınmacıların, bölüm bölüm ülkelerine gideceklerini ifade etmeye başlamışlardı. Ama ne oldu, ne bitti, anlaşılamadı. Birden bire tersine dönüş yapılarak, Suriyeli sığınmacıların ülkemizde kalacakları, gönderilmeyecekleri söylenmeye başlandı.
Böylece iktidar kanadı ile muhalefet kanadı arasında bir görüş ayrılığı ortaya çıktı. Bunun sonucu olarakta karşılıklı söz düelloluları başladı.
Görünen o ki, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderilemeyeceği konusu bir seçim malzemesi yapılmak üzeredir.
Bu sığınmacılardan belli bir siyasi rant sağlanması yolunda bazı adımların atılmak istendiği, bazı kararların alınması yoluna gidileceği gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Oysaki ülkenin geleceği açısından bu tür karşılıklı atışmalara gerek olmadığı kanısındayız.
İlerleyen yıllarda ülkenin demografik yapısının birlik ve bütünlüğümüz aleyhine bozulabileceği endişesi kendini gösterirken, geçici yararlar için aksine hareket edilmesi doğru olmasa gerek.
Anadolu da yaşayanların bir kısmının göçmen kökenli olduğunun ifade edilmesi suretiyle ülkemizdeki sığınmacılarında kalıcı olmaları yolundaki görüşlerin doğru ve geçerli olmadığı bilinmelidir.
Zira Osmanlı imparatorluğu döneminde çeşitli ülkelere gitmiş bulunan Anadolu insanının, Osmanlı devletinin dağılması ve yerine genç Türkiye Cumhuriyetinin kurulması sonucu ülkelerine dönmeleri normal karşılanmalıdır. İşte ülkelerine dönen bu insanlara göçmen denilmiştir.
Osmanlı devleti sınırları içindeki insanların, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine dönmeleri, bugünkü sığınmacıların ülkelerini terk edip başka ülkelere gitmeleri ile bir tutulamaz.
Bu hususu gözden uzak tutmamak ve o konumdaki göçmenler ile bugünkü sığınmacıları aynı kefeye oturtmak doğru bir hareket olmasa gerek.
Eğer sığınmacılar kalıcı olurlarsa, ilerleyen zaman dilimi içinde ülke nüfusunun hatırı sayılır bir oranına ulaşacakları hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Bu nedenlerle ülke geleceği düşünülerek, ülkenin demografik yapısının değişmesi gibi bir tehlikenin oluşabileceği göz önünde tutulmak suretiyle, her türlü beklentiden uzaklaşılarak, sadece ülke yararı doğrultusunda adımlar atılmalı, hareket edilmelidir.
Böyle hareket edilmediği ve bu yönde adımlar atılmadığı takdirde, bu yanlışın ileriki günlerde oluşturacağı zarar giderek büyüyecektir. Ama o zaman iş işten geçmiş olacaktır…
YORUMLAR