Pandeminin daha da ağırlaştırdığı ekonomik kriz koşullarının, toplumun her kesimi için yaşamı sürdürülemez hale getirdiğine işaret eden Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız, “Türkiye, bu dönemde, yurttaşlarına en az destek veren ülkelerden biri” tespitinde durdu.
“Yurttaşların; işsizlik, yoksulluk ve tedirginlik içinde, güvencesiz, aşsız ve aşısız olarak yalnız bırakıldığı bu ortamda, icra dairelerinde günlük gelen dosya sayısı 1100’ü aştı” diyen Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız, 2020 Mart ayından bugüne devam eden salgın koşullarının ağırlaştırdığı ekonomik ve toplumsal şartlara işaret etti.
Bu konudaki paylaşımında, “İcra dairelerinde, toplam 22 milyon 98 bin dosya işlem görüyor. TESK verilerine göre, 2021 ilk dört ayında 29 bin 37 esnaf işyerini kapattı. Üç ayda tasfiye olan şirket sayısı ise TOBB verilerine göre 4 bin 620” diyen Balkız, şöyle devam etti:
Veriler, bu dönemde, yoksul ve çalışan kesimler yerine işverenin desteklendiğini ortaya koydu. İşverenlere 23 milyar lira kaynak aktarılırken, 2.6 milyon işçiye ödenen nakdi ücret desteği 11 milyar lirada kaldı. İşsizlik Sigortası Fonu ödemelerinin yüzde 27’si işverenlere yapıldı.
Kimi sektör çalışanlarının bir yılı aşkın süredir iş yapamadığı için sistematik şekilde intihar ettiği (örneğin müzisyenlerden 103 insan), bu yılın ilk dört ayında yurttaşların tüketici kredisi ve kredi kartları için 34.5 milyar lira ödediği, vatandaşın bankalara olan tüketici ve konut kredisi borçlarının 872 milyar TL’yi bulduğu, ödenmeyen kredi miktarının 533 milyar liraya ulaştığı, ‘işçiler, madenciler, öğretmenler, avukatlar’ gibi kalabalık ortamlarda çalışanların dahi aşılanmadığı, aşının ise turisti ülkeye gelmeye ikna etme gösterisine indirgendiği, iktidarın ‘kalıcı, sürdürülebilir, etkin ve adil çözüm’ üretmek yerine giderek artan baskı ile tüm kesimleri susturmaya çalıştığı, bu baskı ortamında dağ, taş, dere, orman, kıyı demeden doğanın ve insanların yaşadıkları toprakların yağmalanmasının artarak sürdüğü, hukuk dışı, mafyatik güç ilişkilerinin siyasal meşruluğu derinden
-SORULAR NET!-
Toplumsal sınıfların yaşadığı sıkıntıların ağırlığına rağmen, Ankara’nın tercihindeki planlama hatalarına da dikkati çeken Balkız, şunları söyledi:
“Toplum bu haldeyken, Hazine garantileriyle yandaş (bilinen beşli) müteahhitlere yaptırılan otoyollar, köprüler ve şehir hastaneleri için 2021 yılında 14 milyar 589 milyon TL gelir garanti ödemesi yapılması (yani günlük ortalama toplam 39 milyon 966 bin 863 lira) nasıl planlanabiliyor?
Üstelik 18 günlük bu son kapanma süresinde, büyük oranda boş kaldığı halde, yap-işlet-devret modeliyle işletilen otoyol ve köprüler için garanti ödemeler nasıl yapılabiliyor? Bu paralar neden yurttaşlara destek olarak dağıtılmıyor?
İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanımı farklı boyutlara ulaştı. Salgın öncesinde 132 milyar TL olan İşsizlik Sigortası Fonu varlığı, Nisan 2021 itibariyle 89 milyar TL’ye düştü. İşsizlik Sigortası Fonu amacına uygun bir biçimde kullanılsaydı, Nisan 2021 itibariyle fon varlığı 89 milyar 316 milyon 482 bin TL değil, 111 milyar 883 milyon 109 bin TL olacaktı. Bu aradaki fark nereye gitti?
Başında bulunduğu Ticaret Bakanlığı’na, şirketinden dezenfektan satan Eski Bakan hakkında TBMM’de verilen soruşturma önergesi, AKP ve MHP oylarıyla reddediliyor! Şirketine aktardığı paralar nerede?
Tüm bu para ve olanakları, kim kime, nasıl ve neden helal ediyor bilmiyoruz ama… Yurttaşlar olarak, o, biz değiliz! Bunu biliyoruz!”
-TALEBİMİZ!-
Bugünün siyaset anlayışı içinde çözüm bekleyen milyonların taleplerinin de altını çizen Balkız, sözlerini şöyle tamamladı:
“Biz, adalet, katılımcı özgürlükçü parlamenter demokrasi, siyasal haklar ve ekonomik olanaklarda eşitlik, şeffaf ve denetlenebilir yönetim, tarafsız adil yargı, hukukun üstünlüğü, İnsan hakları, güvenceli iş hakkı, insan onuruna yaraşır ücret başta olmak üzere, anayasal tüm haklarımızı talep ediyoruz.
Bunları, herhangi bir ayrım olmaksızın tüm yurttaşlara sağlayacak, hepimizin katılımına ve denetimine açık, toplumsal bir uğraş alanı olarak siyaseti yeniden kuracağız. Bunu yaparken de, şu anda siyaset olarak tanımlanan eylem biçimlerinin hepsine son verecek, yapısal unsurlarını, içeriğini ve biçimini değiştireceğiz. Bu, bize, yani duyarlı ve bilinçli, birlikte hareket edebilecek, aydınlık bir gelecek umuduyla direnecek yurttaşlara bağlı.” Tamer Yazar