Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İstanbul’dan İdlib’e…

Hatay’ın Riski! İstanbul Valiliği, kentte, geçici koruma kapsamında olmayan, kimliği

Hatay’ın Riski!

İstanbul Valiliği, kentte, geçici koruma kapsamında olmayan, kimliği bulunmayan ve başka bir ilde kaydı olan Suriyeli mültecilerin 20 Ağustos 2019’a kadar İstanbul’dan ayrılmasını istedi. Merak edilen, İstanbul’da bu şartlarda kalan ve Hatay’a dönecek kaç kişi olduğu! Ancak bir soru daha var! El-Kaide bağlantılı El-Nusra çekirdekli Heyet Tahrir el-Şam tarafından yönetilen İdlib’e Hatay’dan giden siviller!

İstanbul Valiliği’nin kararı ve İçişleri Bakanlığı’nın attığı adımlarla ilerleyen sürecin ‘sığınmacılar’ noktasında oluşturduğu karmaşa ve kargaşa, şimdi de, tespit edileceklerin hangi İl’e ne kadar kalabalık dağıtacağı yönünde ilerliyor! Hatay da buna dair beklentisini ‘cevap’ aralığına sıkıştıran şehirlerden bir tanesi. Bilindiği gibi Hatay, 400 bini aşkın Suriyeli sığınmacı sayısı ile bu anlamda en fazla kalabalığa ev sahipliği yapan 4. İl pozisyonunda.
-BAYRAM!-
Yaşanan bir diğer tartışma ise, yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle, Hatay ve Kilis üzerinden Suriye’ye geçen on binler! Kimi uzmanlara göre, Suriyeli sığınmacıların memleketlerine bayramlaşmak üzere gidip kalabilmeleri, orada şartların düzeldiği anlamına geliyor ve Türkiye’ye geri dönmemeleri gerekiyor. Bu yaklaşıma göre, herhangi bir mülteciyi / sığınmacıyı zulme uğrayacağı yere geri göndermemeyi öngören non-refoulement (geri göndermeme) ilkesinin inandırıcılığı artık yok oluyor. Ancak kimi uzmanlar da, İdlib’de süregiden bombardımanlar ışığında Suriye’ye geri dönüşün koşullarının ve güven ortamının henüz oluşmadığını ve Suriyeli mültecilerin bayramlaşmaya değil, ülkelerinde geride bıraktıklarını kontrole gittiklerini, zira serbest giriş-çıkış hakkının sadece bayram dönemlerinde olduğunu ileri sürüyorlar. Bu açıdan bakıldığında, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geçici olarak dönerek bağlantılarını sürdürmeleri, koşullar tamamen düzeldiğinde geri dönme ihtimallerini artırıyor.
-TARTIŞMA!-
Brown Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını sürdüren siyaset bilimci Selim Sazak, euronews Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Suriyeli sığınmacıların bayramlaşma vesilesiyle ülkelerine dönebilmelerini, artık sığınmacı olma koşullarının ortadan kalktığına bir işaret olarak görüyor. “Ortada bir plan, program olduğunu düşünmüyorum” diyen Sazak’a göre, Türkiye, tamamen refleksif bir siyaset güdüyor.
Sazak’ın bu konudaki tespiti ise şöyle:
“El yordamıyla, günün siyasi menfaatlerinden başka bir saik olmaksızın yürütülüyor, şu andaki mülteci politikası. Türkiye’deki mülteci sayısı neredeyse İrlanda nüfusuna yakınken, bu kadar insana yönelik hastane, konut, okul nasıl ve hangi parayla yapılacak?”
Sazak, mültecilerin geri gönderilmemesi ilkesine ilişkin olarak da, “Kaçıp geleni kapıdan döndürmeme zorunluluğun var, ama döneni geri alma zorunluluğun yok. Yarı zamanlı sığınmacılık diye bir şey olmaz. Bunun dünyada örneği yoktur” diyor ve ekliyor:
“Batı Almanya’nın tüm zenginliğine rağmen; dili, kültürü, her şeyi kendisiyle aynı Doğu Almanya’yı entegre etmekte yaşadığı sorunlar ortadayken, Ankara, kendi toplumuna hiç benzemez ve bir ülke nüfusuna denk sayıda insanı nasıl ve hangi parayla entegre etmeyi düşünüyor? Toplumda mülteci siyaseti konusunda yüzde 85-90’lara varan ve parti çizgilerini aşan bir hoşnutsuzluk söz konusuysa, bu konu ciddiyetle düşünülmeli.”
-GERİ DÖNÜŞ!-
Bir dönem, yerel seçimler öncesinde Hatay gündeminde sıklıkla tartışılan ‘sığınmacıların ülkelerine geri dönmesi’ ya da ‘gönderilmesi’ konusuna dair konuşan isimlerden biri de, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi ve Avrupa Birliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayhan Kaya oldu. Kaya, bu konunun soğukkanlılıkla irdelenmesi gerektiğini düşünenlerden.
“Suriyelilerin, bayramlarda kendi akrabalarını ve yasadıkları yerleri ziyaretinden sonra geri alınmamaları Türkiye’ye ne kazandıracak? Cevabı, hiçbir şey! Böyle bir karar, ülkemizde bulunan Suriyelilerin vatanlarıyla olan fiziki bağını kesecek ve ülkelerinin kalkınmasına katkı sunamayacaklar.”
Kaya, bu tür gidiş-gelişlerin “yaraları sarmak” olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünürken, bu ilişkinin kesilmesinin, özellikle sınır illerinde yerli halkın büyük ölçüde haz etmedikleri “Suriyelilerin geri dönüş ihtimalini” tamamen sonlandırmak anlamına gelebileceğine dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Yaralar sarılırsa, görece bir iyileşme olabilir ve bu iyileşme de, kalıcı geri dönüşün sağlanabilmesi için bir katkı sağlayabilir.”
-DÖNENLER!-
‘Neden geri dönüyorlar? Dönebiliyorlarsa, kalabilirler de…’ diyenlerin giderek arttığı Türkiye’de, bu geri dönüşün asıl hikayesine değinen isim ise, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak oldu. Kavlak yaptığı açıklamada, Suriyelilerin, “bayramlaşmadan ziyade, geride bıraktıkları evleri, okulları, akrabalarını görmek için Suriye’ye gittiklerini” belirtiyor.
“Dünyada en fazla uygulanan kalıcı çözüm, gönüllü geri dönüş-tür. Suriyelilerin, bayramlaşma vesilesiyle geri gitmeleri, gönüllü geri dönüş anlamında kişilerin vatanlarıyla bağlarının ortadan kalkmaması açısından oldukça önemli” diyen Vurgun Kavlak, Türkiye’deki 1,8 milyon 18 ve 18 yaş altı Suriyeli sığınmacının ülkeleriyle sosyal, kültürel, tarihsel, duygusal bağlarının zayıfladığına dikkat çekiyor ve şu tespiti yapıyor:
“O bağların kopmaması ve gönüllü geri dönüş koşullarının halen devam etmesi önemli.”
-İDLİB RİSKİ!-
Hatay’ın da içinde olduğu sınır kentleri için ifade edilen bir diğer risk ise, bayram için ülkelerine gidenlerin önemli bir bölümünün, oldukça tartışmalı bir iç yapısı olan İdlib kentine gidiyor oluşu. Bilindiği gibi konuya ilişkin son açıklama İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan gelmiş, kamuoyuna yansıyan kısımda şu ifadelere yer verilmişti.
“Suriyelilerin bayramda ülkelerine gitmesi, arkadaşlarımızla yaptığımız değerlendirme sonrası oluşturduğumuz politikadır. ‘Gidebilen kadarı gitsin, orayı görsünler, kalmak isteyen orada kalsın.’ Bu politika tuttu. Son Ramazan Bayramı’nda giden 36 bin kişi geri dönmedi. Ramazan Bayramı’nda 85 bin Suriyeli’den 35 bini İdlib’e gitti. Bazen bizi eleştiriyorlar ya ‘İdlib’e ölüme gönderdiler.’ diye. Biz kimseyi göndermedik. Onun da altını çizerek söylüyorum. Kurban Bayramı için de şu ana kadar 20 binin üzerinde çıkış sağlandı.”
Peki, İdlib konusu neden tartışmalı? Bilindiği gibi, Hatay’ın sınır komşusu olan bu kentin önemli bir bölümü, hala; El-Kaide bağlantılı El-Nusra çekirdekli Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) tarafından yönetiliyor. HTŞ, Suriye İç Savaşı’na katılan aktif bir Selefi cihad militan grubu olarak biliniyor. O nedenle, Türkiye’de İdlib’e gidenlerin, bu örgütle bağlantılı bölgelere gidip gitmediği ya da gitse de bu anlamda nasıl bir etkileşim içine girdikleri bilinmiyor. Bu ise Hatay ve diğer sınır kentlerinde sık sık gündeme taşınan güvenlik kaygılarını gündeme taşıyor. Ancak eleştirilerin toplandığı nokta, İdlib’e Türkiye’den giden sivil ziyaretlerin, güvenlik başlığında ‘bile bile lades’ demeye vardığı şeklinde!
-SORULAR!-
Eldekine cevap arayan ve biriken sorular mı?
Suriye’de, ‘çatışmasız’ ve ‘güvenli’ olarak ifade edilen bölgelere giden ve ardından yeniden Türkiye’deki kent yaşamlarına dönenleri, gittikleri bölgelerdeki silahlı ‘cihatçı’ grupların etkisinden uzak tutmayı ne derece başarıyoruz? Türkiye’de sığınmacı kimliğinde olup da, bu bölgelerde etkinliği olan silahlı ve cihatçı gruplarla bağlantısını sürdürenlerin takibini ne şekilde yapıyoruz?
-AÇIKLANMIŞTI!-
Konuya ilişkin olarak, Nisan ayı içinde, Polis Haftası etkinlikleri kapsamında Emniyet mensuplarını kabul edişi sırasında kısa bir açıklama yapan Hatay Valisi Rahmi Doğan’ı işaret edenler, El-Kaide bağlantılı El-Nusra çekirdekli Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) tarafından yönetilen İdlib’e giden ve geri dönenler noktasındaki tedirginliklerini paylaşıyor.
Hatırlanacağı gibi, ‘çarpıcı’ ifadelere sahip açıklama Vali Doğan’dan gelmiş ve ‘yaşanan’ risk şu şekilde resmedilmişti:
“Ülkemizde, yapılabilecek olan tüm planlar, saldırılar, tüm girişimler, bizim bölgemizden geçerek iç taraftan geçiyor ya da bizim bölgemizde sonlanıyor. Biz, her şeyi açıklamıyoruz, ama arkadaşlarımızla birlikte çok önemli olayı, ülkenin gündemini sarsacak, ülkeyi ayağa kaldıracak, insanları üzecek birçok olayı engelliyoruz. Takip edip müdahale ediyoruz. Olay başlamadan sonlandırıyoruz.” -Tamer Yazar-