Arkeopark Olacak!
İzmir’de bir işhanı inşaatı sırasında rastlanan kalıntıların Antik Roma Dönemi’ne ait liman, hamam kalıntısı ve imparatorluk salonu olduğu tespit edilmiş… Keşfedilen alanın arkeopark haline getirilip İzmir’in tarihine ve kültürüne kazandırılması için adımlar atılırken de; akla ‘DEFNE’ gelmiş, gizlenen ‘MOZAİKLER’ gelmiş, ‘BİTTİ’ denilip üstü asfaltla kapatılıp örtülen tarih gelmiş…
Antakya’dan Defne’ye uzanan hatta şu ana kadar keşfedilen tarihi ve kültürel buluntular için ‘ayağa kalkma’ konusunda oldukça geciktiğimizi söyleyenler ve gecikilenler noktasında her geçen gün artan ‘kayıplar listesini’ gündemlerine alanlar haksız mı? Peki, Asi Nehri’nin Antakya kent merkezinden geçen kısmında çıkan eski Roma’dan kalma mimari parçaları aylar sonra ‘sahiplenen’ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ya da Defne Uğur Mumcu Alanı’nda çıkan eski Roma buluntuları adına konuşması gerekirken, açıklama ehliyetini Büyükşehir’e ‘devreden’ Müze İdaresi noktasında dile gelen eleştirileri de bu sürece eklesek mi? Ya da eldeki son örnekle, İzmir’in Konak ilçesinde, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait Mustafa Paşa Vakıf Çarşısı temelinden çıkan buluntularla bugüne devam etsek!
İzmir’den Antakya’ya uzanan son tarih keşfi, kadim toprakların çok da yabancısı bir dönem değil! Alınan bilgiye göre, Konak ilçesinde, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait Mustafa Paşa Vakıf Çarşısı temelinden çıkan buluntulara ilişkin olarak, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla kurtarma ve röleve çalışması başlatıldı. Kurul tarafından hazırlanan raporda, bölgede sondaj ve kazı kurtarma çalışması sonucu Antik Roma Dönemi’ne ait kalıntılara rastlandığı belirtildi.
Bölgenin mutlak korunması gereken alan olduğuna dikkati çekilen raporda, şu bilgilere yer verildi:
“Kalıntılar arasında, hamam kalıntısı ve imparatorluk salonu gibi önemli yapılar bulundu. Zemin suyunun giderilmesine ve önlenmesine ilişkin ilgili uzmanlarca hazırlanacak raporun kurulumuza iletilmesinden sonra alanın SİT statüsünün tesciline ilişkin konu değerlendirilecektir.”
-DEFNE’NİN KAYBI!-
Defne’de, Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen yol çalışması sırasında ‘tesadüfen’ bulunan onlarca mozaik, eski Roma Hamamı ve tüneller noktasında ‘neden bu yola başvurulmadı?’ sorusunu gündeme taşıyan gelişme, yine İzmir’den!
Zira konuyla ilgili olarak daha önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvuruda bulunan Avukat Arif Ali Cangı’nın açıklamasında yer alan, “Kurul’un, ‘mutlak korunması gereken alan’ değerlendirmesi çok önemli bir adım. Bunun ardından, 1. derece arkeolojik SİT kararı verilmelidir. Alan, daha sonra arkeopark haline getirilip, İzmir’in tarihine ve kültürüne kazandırılmalıdır” ifadeleri, ‘Defne ilçesinde de bu adımlar atılabilirdi’ tespitini yapanları hatırlatıyor.
Bölge Kurulu’nun ‘yerinde değerlendirilmeli’ dediği tarihsel buluntuların ‘yerinden çıkarıldığı’ gerçeğinde durursak eğer, kayıplarımızın
-BİR MANASTIR!-
Bir zamanlar Samandağ ilçesi sınırları içinde yer alan, Büyükşehir Yasası ardından Defne ilçesi sınırları içinde kalan 1500 yaşındaki Saint Simon Manastırı’nın ‘sahipsiz’ ve ‘bakımsız’ halini de bu kapsamda konuşsak mı?
Özellikle de, Trabzon’un Maçka ilçesinde, vadiye hakim sarp kayalık üzerinde 8. yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Kuştul Manastırı’nın turizme kazandırılması amacıyla çalışma yürütüldüğünü izlerken!
Maçka Belediye Başkanlığı’nın, Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne müracaatı üzerine anıt eser olarak tescillenen Kuştul Manastırı noktasında dururken de soralım ama… Sahi, şu ana kadar, Samandağ Belediyesi ya da Defne Belediyesi özelinde, Saint Simon Manastırı’nın kent turizmine kazandırma adına ‘ne’ yapıldı?
Konuya ilişkin konuşurken, milattan sonra 773 yılında faaliyete geçen ve 400 yılı aşkın süre hizmet veren manastır için bundan sonra ne yapacaklarını da anlatan Maçka Belediye Başkanı Koray Koçhan, “Orijinal hiçbir taşına dokunmadan manastırda ziyaretçilerin güvenliği için gerekli yerlere korkuluk yapacağız. En altta ceviz ağaçlarının bulunduğu güzel bir bahçesi var. Oranın da etrafına korkuluk yapacağız ve buradan 5 katlı merdivenle o bahçeye inilebilecek. Tahminimize göre, yaklaşık 500 bin ile 1 milyon lira arasında maliyetle burayı hem koruyup kollayacağız hem de turistlerin ziyaretine açacağız. Çalışmayı önümüzdeki haziran, temmuza kadar gerçekleştireceğiz” demiş, ki derken de, 500 rakımlı Saint Simon için de benzer hassasiyetleri ilgili Belediye idarecilerinden bekleyenleri selamlamış!
Dünya’daki inanç turizmi pastasından ‘alması gereken payı elinin tersiyle itenlerin coğrafyasında’ az da olsa konuşan isimlerden biri, HDP Adana Milletvekili Tulay Hatimoğulları Oruç… Aslen Hatay’lı olan Oruç’un, Saint Simon’u Meclis gündemine taşıyan Önergesi’nde yer alan soruları bir kez de bizler paylaşalım ve cevapları da, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’dan ve hatta Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden bekleyelim…
Oruç’un, St. Simon Manastırı bölgesinde ve Arabi Hazretleri Türbe-gahı’nın bitişiğinde yer alan Ziyaret noktasında biriken ‘rüzgar türbinlerini’ ele aldığı sorular şöyle:
1. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 658 sayılı 1.Derece Arkeolojik Sitlerin Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı’na aykırılığı açıkça ortada iken; bölgede RES türbinleri nasıl kurulabilmiştir? Kanuna ve Kurul kararına aykırılığı gidermek için çalışmalarınız var mıdır?
2. Adana Kültür Varlıkları Koruma Kurulu, Saint Simon Manastırı’nın RES sahası içinde olduğunu ve Rüzgar türbinlerinin Manastır’a zarar verdiğini kabul etmesine rağmen, türbin ömrünün tamamlanması yönünde karar alınmıştır. Bakanlığınızın, şimdiye kadar alanda bir koruma kurtarma kazı çalışması veya Manastır’a zararın önlenebilmesi için çalışmaları var mıdır?
3. RES sahası içinde kalan ve “Somut Olmayan Kültür Varlığı (SOKUM)” niteliği taşıyan geleneksel ibadet yeri, El Arabi Türbegahı’nın tescil edilmesi için çalışmalarınız var mıdır?
4. Ziyaret RES sahasından şimdiye kadar çıkartılan ve Bakanlığınız envanterine alınan eserler nelerdir?
5. 2011 yılında St. Simon Manastırı’nda Kültür Bakanlığı tarafından restore edilme kararı alınmasına rağmen çevre düzenlemesi ile yetinildiği iddiası doğru mudur? Yapılan düzenlemelerin tarihi yapıya uygunluğu ve restorasyon çalışmaları Bakanlığınız tarafından denetlenmekte midir?
6. İçerisinde kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer mimari kalıntıların yer aldığı 1500 yıllık Manastır’ın, yıllardır define avcıları ve/veya ziyaretçiler tarafından tahrip edildiği ve Manastır’da bulunan birçok küçük eşyanın kaçırıldığı iddiası doğru mudur? Bu konuda çalışmalarınız var mıdır?
7. Sit alanına özel güvenlik yerleştirildiği bilgisi doğru mudur? Doğruysa, bu uygulama Bakanlığınız tarafından mı yapılmıştır?
8. Türkiye’de 1.Derece Arkeolojik SİT Alanı’nı içine alan başka RES projesi var mıdır?
-TESPİT NET-
Soruların cevabında beklerken, Oruç’un, “RES’ler; türbin platform alanlarının inşaatı, inşaatlar için açılan yollar, nakliye ve montaj çalışmaları sırasında doğal ve tarihi dokuda doğrudan fiziksel zararlara yol açmaktadır” tespitini de ilgili isimlere hatırlatalım! Ama cevap da bekleyelim! Hem Defne’deki kayıplar adına hem de Saint Simon adına! -Tamer Yazar-