Bilecik, kadını yaşamın her alanına katmayı başarabilmenin önemine dikkat çekti
TÜSİAD Başkanı hemşerimiz Erol Bilecik, kadın raporu tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, ülkemizde siyasette, sanatta, eğitimde kısaca hayatın her alanında kadınların sessiz kaldığı ve yüksek sesle söylemesi gereken birçok konu olduğunu söyledi.
Cinsiyete dayalı ayrımcılık ve eşitsizliğin, sadece kadınların değil, tüm toplumun sorunu olduğunu, kadına ait sorunların aslında ‘insana’ ait sorunlar olduğunu söyleyen Bilecik, “Dünyayı rakamların yönettiği söylenir. Ama bence daha doğrusu şudur: Rakamlar, dünyanın iyi yönetilip yönetilmediğini gösterir. Ülkemizde işgücüne katılma oranı, Kasım 2017 verileriyle, erkeklerde %78 iken kadınlarda %39 (TÜİK, 15-64 yaş). Bu oranlar AB ve OECD ülkelerini incelediğimizde bizi ne yazık ki son sıralara itiyor.
Türkiye, ulusal ve küresel ölçekte hedeflerine ulaşmak için, kadınları yaşamın her alanına eşit bir paydaş olarak katmayı başarmak durumundadır. Bu konuda en başta zihniyet dönüşümünü sağlamak çok önemli. Toplumlar, düşüncelerini değiştirerek hayatlarını değiştirebilirler” dedi.
Kadınların doğum sonrası iş yaşamından kopmasını önlemeli …
Toplumsal olarak kadından beklentiyi evin 4 duvarının dışına taşındığı zaman, ‘bilimde, sanayide ve teknolojide’ çok hızlı yol alabileceğimize değinen Bilecik, TÜSİAD olarak ülkemizde kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını, ‘demokratik gelişmişlik, kapsayıcı büyüme ve sürdürülebilir kalkınmanın’ vazgeçilmez bir unsuru olarak gördüklerini bildirdi ve şunlara değindi: “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin çok boyutlu yapısı göz ardı edilemez. Hepimizin hemfikir olacağı gibi, etkili kamu politikaları başta olmak üzere, kamu-özel sektör ve sivil toplum işbirlikleri ile çözüme odaklanmak ve fark yaratmak gerekiyor.
Eğitim seviyesi yükseldikçe kadınların işgücüne katılım oranları da anlamlı derecede artıyor. Dijital çağda kadınları özellikle STEM alanlarında eğitime ve çalışmaya yönlendirmek geleceğe çok kıymetli bir yatırım olacaktır.
Bununla birlikte eğitim, işgücüne katılım için ne yazık ki tek başına yeterli değil. Kadınların doğum sonrasında iş yaşamından kopmalarını önlemek de gerekiyor. Kadınlar, annelik ve iş hayatı arasında tercih yapmak zorunda olmamalı!
Tüm karar alma noktalarında (parlamento, hükümet, kamu yönetimi, özel sektör) daha fazla kadın olmasını sağlayacak kararlı adımlara da ihtiyaç var.
En başta şiddet başta olmak üzere kadınların hayatını cehenneme çeviren tehditleri ortadan kaldırmamız şart.
Konu ne olursa olsun, sorunları tanımlamak çok önemli. Bir problem, yıllardır çözülememişse o güne dek denediğiniz çözüm yolları yanlış demektir.
Doğru teşhis konmadan, doğru tedavi yapılamaz. Ama yalnızca doğru teşhis de yetmiyor. İyileşme için ‘doğru tedavi’nin ‘doğru’ uygulanması da gerekiyor.
Cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren önyargılar ortadan kalkmalı …
Şirketlerin esas zenginliği, kadın-erkek eşitliğinin ve çeşitliliğin sağlanmasında yatıyor. İş dünyası olarak dikkat etmemiz gerekenleri şöyle ifade edebilirim: Öncelikle kurumlarımızda toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir kültürün yerleşmesini sağlayacak adımların, bütüncül bir anlayışla hayata geçirilmesi gerekli. Burada üst yönetimin taahhüdü büyük önem taşıyor.
Kurumsal politikalarımızda toplumsal cinsiyet eşitliğini stratejik önceliklerden biri olarak konumlamak ve hedefler koymak, olmazsa olmaz adımlardan biri. Mentorluk ve liderlik gelişim programları, iş-aile dengesinin kurulmasına yardımcı esneklik ve çocuk bakımı programlarının hayata geçirilmesi çözümün bir diğer boyutu.
Kurumsal hayatımızdan özel hayatımıza kadar, iletişim dilimizi toplumsal cinsiyet ayrımcılığından arındırmamız da farkındalığı artırıcı ve güçlendirici olacaktır. İş hayatında cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren önyargıların ortadan kalkması için iletişim dilimiz büyük önem taşıyor. Bu konuda bugüne kadar neredeyse ‘dilsiz’ kalmış bir toplumuz. Oysa değişim dilde başlar, dilde biter.”
Tek kanatla geleceğe uçamayız …
Koşulların görünmez bir el tarafından bir anda değiştirilmesinin beklenemeyeceğini belirten Bilecik, konuşmasının sonunda şunlara yer verdi: “Dönüşümün bir parçası olmamız şart. Her bireyin ve kurumun kendi etki alanlarından başlayarak bir ‘kelebek etkisiyle’ bu dönüşüme büyük katkı sağlayacağına inancım sonsuz.
Hedeflerimizi veriye dayalı analizlerle belirlemek, hedefin kendisine ulaşmak kadar önemli.
TÜSİAD olarak her zaman söylüyoruz: Tek kanatla geleceğe uçamayız. Başarılı bir toplumun göstergesi, problemlerin olup olmadığı değil, problemlerin geçen senekilerle aynı olup olmadığıdır.” -Mehmet ÖZGÜN-