Kadınların imecesinde

Her kaşıkta ayrı lezzet Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ücretli ve ücretsiz alanlarda hak kaybı yaşayan kadınlar, yaşanan küresel salgının yarattığı iş ve gelir kaybını bir araya gelerek telafi etmeye çalışırken, bugün, tam da bu noktada kendi başarı hikâyelerinin henüz ilk sayfalarında olan iki kadında duralım. Defne’de, Bendura ismi ile başladıkları yemek işinde emin adımlarla ilerleyen, […]

Her kaşıkta ayrı lezzet

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ücretli ve ücretsiz alanlarda hak kaybı yaşayan kadınlar, yaşanan küresel salgının yarattığı iş ve gelir kaybını bir araya gelerek telafi etmeye çalışırken, bugün, tam da bu noktada kendi başarı hikâyelerinin henüz ilk sayfalarında olan iki kadında duralım. Defne’de, Bendura ismi ile başladıkları yemek işinde emin adımlarla ilerleyen, Hülya Kavuk ve Sevcan Rencüzoğulları’nın kelimelerinde duralım, “kendinize inanın” deyişlerine eklediklerini okuyalım…

Röportaj: Tamer Yazar

2020 Mart ayından beri devam eden Kovid-19 salgını, çalışamayan kadınlar kadar çalışanları da etkiledi. Artan yük, dört duvar arasında sıkışan şiddet, yükselen sesler, yaşanan işsizlik ve çok daha fazlası, kadınların ülke coğrafyasındaki yükü adına zaten var olan ağırlığı daha da çekilmez hale getirdi.
Bu sıkıntılı süreci örnek bir kadın dayanışması içinde bir başarı hikâyesine dönüştüren Hülya Kavuk ve Sevcan Rencüzoğulları, sayfamızın bugünkü konukları. İki kişi ile başladıkları yemek işinde, kendileri gibi üreten başka kadınları da üretime dahil eden ikiliye sizler için sorduk, yarına dair hayallerini, hedeflerini, beklentilerini…

O zaman ilk sorumuzla başlayalım, Hülya Kavuk ve Sevcan Rencüzoğulları devam etsin…

Pandemi ile beraber, ekonomik anlamda en sıkıntılı kesimlerden biri de kadınlar ve bu dönem, birçok kadın girişim örneği de hayata geçti, ki Bendura da onlardan biri. Sorularımız gelsin ama… Öncelikle Bendura isminde duralım mı? Anlamı, mesajı, misyonu… Ne söylemek istersiniz?

Bendura’nın kelime anlamı, domates. Aslına bakarsanız, Arapça bir isim bulmak istedik. Ana dilimizden kaynaklı Arapça bir isim düşünürken de, o anda karşımızda, yazın yaptığımız konserve domatesler bize bakıyordu ve biz de birbirimize bakıp “domates olsun o zaman” dedik ama… “Arapça da olsun” istedik. Bendura’nın hikâyesi de oradan çıktı.

Evdeki yemek telaşını, bu defa kendi müşterileriniz adına yaşıyorsunuz. Her günün menüsü adına karar vermek zor oluyor mu? Yoksa bu işe başlamadan, ‘ne pişirirsek daha çok talep görür’ noktasında bir ön hazırlığınız oldu mu?

Hatay mutfağındaki zor ve vakit alan yemekleri yapmakla başladık. İçli köfte, kaytaz böreği, mantı gibi… Daha sonra, “müşteri potansiyelimiz, günlük menümüzü neredeyse belirledi” demek yanlış olamayacak galiba.

Kaç kadın bir araya geldi ve Bendura hikâyesi başladı? Böyle bir işe girişip de “acaba başarılı olur muyuz?” korkusu da oldu mu?

Biz, bu işe iki kadın olarak başladık. Aslında ikimize de sürpriz oldu. Hülya’nın bana, “evde kaytaz, içli köfte, kömbe siparişi alınır” diye bir mesajı geldi ve her şey de o an başladı. Okuduğum gibi kendimi Hülya’nın evinde buldum. Onu ikna etmek çok zordu, haklı olarak. Süreç çok riskliydi ve başarılı olamayacağımız korkusu oluşmasına rağmen, aynı gün işyerimizin ismini düşünmeye başladık. Böylelikle ilk adımlarımızı da atmış olduk ve biz, iki kadın başladık. Ama projemizde, ulaşabildiğimiz kadar kadına iş imkanı sağlamak da var. Yani Bendura, Sevcan ve Hülya’nın değil; mantı yapan Selda’nın, içli köfte yapan Neval’in, şalgam yapan Hatice’nin, tandırda ekmek pişiren Emine’nin işyeri olduğu gibi, daha birçok kadının da işyeri olmaya devam edecek. Bu kadar kadının olduğu yerde başarısızlık olur mu sizce?

Dünya Kadınlar Günü’nü de es geçmedi Bendura ve 6 Mart’ta kadınları misafir etti, hatta mesajı da, “Kısır ve Çay bizden, sıcak sohbet sizden” oldu. Bendura’nın, kadınlara bir mesajı var sanırım. Doğru mu?

Evet, bir mesajımız var. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, “gücümüz birliğimizde” dedik ve gücümüzü birleştirdik. Sosyal ve ekonomik anlamda bağımsızlığımızı ilan ederek, projemizi kadın arkadaşlarla paylaşarak hayata geçirdik.

Bir hayaliniz var mı? Başladınız ama… Bir araya geldiğinizde, kendi aranızdaki sohbetlerinizde, bu işe dair ‘yarın ne olur’ sorusuna kendi düşlerinizi katıyor musunuz? Belki şubeleşme! Hatta fazlası! Ne dersiniz?

Kesinlikle var, hatta şubelerimizin ismini bile düşündük. Ne kadar çok şube, o kadar çok kadına iş imkanı ve inanın, bu düşünce bizi inanılmaz derecede heyecanlandırıyor.

“Menüdeki yemekleri sayın” desem… Bir de en fazla talep gören yemeğiniz hangisi?

Menülerimiz, Hatay mutfağına dair ne varsa. Tabi vejeteryan-vegan müşterilerimiz için özel menülerimiz de yer alıyor yemeklerimiz arasında. En fazla talep gören yemeklerimiz ise mumbar ve zeytinyağlı yaprak sarması.

Siz de paket servis yapıyorsunuz ama… Bir şirket gelip de her hangi bir organizasyon için sizden yemek hazırlığı isterse, buna da hazır mısınız? Hizmet yelpazenizi genişletmeyi bu anlamda düşünüyor musunuz?

Henüz hazır değiliz. Fakat genişleme gibi bir hedefimiz tabi ki var, ama süreç zorlayacak gibi.

Benzer bir girişimin Mardin örneğinde şunu okumuştum… “Erkek egemen bir toplumda, bir kadın ve ona inanan diğer 21 kadın, açtıkları restoranla, insanların en iyi bildiği işten başlayarak, bir şehrin ekonomisini nasıl değiştirebileceklerini diğer insanlara gösterdi.” Sizdeki dayanışma da buna benzer bir başlangıç içeriyor desek, yanlış olur mu?

Tabi ki yanlış olmaz. Yemek, yüzyıllardır, evde ‘ev emekçisi’ olan veya çalışan kadının ücretsiz görevi. Oysaki yemek sektörü erkeklerin elinde. Neredeyse bütün aşçılar, restoran veya lokanta sahipleri erkek. Yani yemek, erkek elinde paraya dönüşürken, kadınlar için ücretsiz bir sömürü alanı. Tam da buradan yola çıkarak, kadınların, emeklerinin karşılığını alacağı bir işletme kurmaya karar verdik ve dayanışmanın ilk adımlarını attık.

Menünüzde, bu kentin geleneksel mutfağında olan, ama çok da bilinmeyen yemekler de oluyor mu?

Her ne kadar oldurtmaya çalışsak da, henüz bizim de bilmediğimiz o kadar çok yemek var ki, kentimizin mutfağında…

Peki bu iş, biraz da bu yemeklerin kaybolup gitmemesi adına da bir misyon üstlenmek istiyor mu? İleride bir gün, buna dair ‘atölye çalışmaları’ ile bu konuda adım atmak ister misiniz?

Biz, burayı kurarken, ana dilimizi korumaya çalıştığımız gibi, anne mutfağımızı da korumaya çalıştık. Geleneksel yemeklerimizi, ninelerimiz ve annelerimizden öğrenerek yapmaya çalışıyoruz. Hedeflerimizin arasında tabi ki yerel mutfağımızı gelecek nesillere taşımak da var.

Amerikalı bir gazeteci arkadaşım, Suriye mutfağının zenginliğine işaret ettiği son ziyaretinde, “Kentinizdeki insanların bu mutfak şölenini onlardan dinlemelisiniz” demişti. İç içe yaşadığımız bu kentte, Suriyeli kadınların bu anlamdaki zenginliği de bir gün Bendura dayanışması ile şehrin gündemine taşınır mı?

Neden olmasın… Evrensel mutfağa ulaşabilmek için her dinden, her dilden, her ırktan kadına mutfağımızda yer verebilmek başlıca hedefimiz olmalı.

Son olarak… Buradan, tüm kadınlara, kendi girişim hikâyeniz için ne söylemek istersiniz? Bu hayat adına, onları dört duvar arasına hapseden şartlar ve zorunluluklar adına, kendi cesaretinizden bir parça paylaşmak ister misiniz?

Aslında bizim başardığımız şey, bütün kadınların başarabileceği bir şey. Düşünsenize, sadece emeğimizle var ettiğimiz bir işyerimiz var. Yıllardır ücretsiz görevimiz olan yemek yapmak, artık bizim için iş… Biz kadınların özgür bir hayata gidecekleri yolun ilk adımını, ekonomik bağımsızlık olarak görüyoruz.
Ekonomik bağımsızlığı olan kadın, kendini ezdirmekten daha kolay vazgeçer. Tabi ki ekonomik bağımsızlığı olan kadınlar da şiddete uğruyor, tabi ki iş dünyasında da mobing ve benzeri problemlerle karşı karşıya kalıyor ama… Daha güçlü bir mücadele etme azmini de kendinde buluyor.
Son sözümüz… “Biz kadınlar birlikte olursak, güçlüyüz, asla yenilmeyiz!”

Teşekkürler

Exit mobile version