Kalan mozaikleri taşıyoruz ama…

Taşlarda Israr Ediyoruz 28 Aralık 2014’te yapılan açılışının ardından Antakya kent merkezindeki binasından taşındı taşınacak derken, 2017 Ekim ayı içinde mozaiklerin transfer işlemlerine tanıklık etmeye devam edenler, ‘Yeni Müze’ içindeki yeni bölümlerin ne zaman açılacağını ve eski binanın tam olarak ne zaman boşaltılacağını merak ediyor. İlk açıldığı dönem bin 700 eserle kapılarını ziyaretçilere aralayan Hatay’ın ‘yeni’ […]

Taşlarda Israr Ediyoruz

28 Aralık 2014’te yapılan açılışının ardından Antakya kent merkezindeki binasından taşındı taşınacak derken, 2017 Ekim ayı içinde mozaiklerin transfer işlemlerine tanıklık etmeye devam edenler, ‘Yeni Müze’ içindeki yeni bölümlerin ne zaman açılacağını ve eski binanın tam olarak ne zaman boşaltılacağını merak ediyor.

İlk açıldığı dönem bin 700 eserle kapılarını ziyaretçilere aralayan Hatay’ın ‘yeni’ Arkeoloji Müzesi ‘yeni’ adresinde hizmet vermeye devam etse de, anlaşılan o ki eski binası ile iletişimini henüz tam olarak koparamadı. Geçtiğimiz günlerde bir vinç yardımıyla eski Müze’de kalan son mozaiklerin bir kısmını daha transfer eden Müze İdaresi, geride kalanlar noktasında beliren bir soruyu ise ısrarla muhafaza etmeye devam ediyor.
-TAŞLAR-
16 Bin metrekarelik alanla başladığı ‘müzecilik’ hizmetine 32 bin 754 metrekare ile devam edeceği günler geldi mi yoksa gelecek mi bilinmez ama, birinci derecede ‘deprem’ bölgesinde yer alan bir şehirde sorumluluk alan ve yeni müzesi noktasında bu detaylara özellikle dikkat eden bir Müze İdaresi’nin neden geride kalan ‘mozaikleri’ konusunda benzer bir hassasiyet göstermediği merak ediliyor. Sorun ne mi?
Eski Müze binasının arka bahçesindeki duvarlardan sökülen mozaikleri izleyenler, geride kalan birkaç parça mozaiğin hala ‘kaldırım taşları’ üzerinde beklemeye devam ettiğini ve bu durumun bir risk taşıyıp taşımadığını soruyor, sorarken de oldukça net detaylar arasında geziniyor:
“En sonunda… Bunca sene sonra kalanlar da gitti ya, iş bitti! Bitti mi gerçekten de? Peki, geride kalanı gördünüz mü? Aslında haberi yapılmıştı ama, hala aynı! Bildiğimiz kaldırım taşlarını dizmişler üst üste, en üste de mozaik bir parça koymuşlar. Hani korkmamışlar mı, merak ediyorum. Tamam, sağlam duruyor, düşme ihtimali de düşük ama… Bu kent birinci derecede deprem bölgesi! Tamam, deprem olacak da bu mozaik parça sarsılıp düşecek, ki bu da olmayacak bir şey! Gerçekten de böyle mi? Aslında olabilir… Yani hayatlarımızı, ‘olmaz be kardeşim, abartma’ noktasına mı sıkıştırıyoruz? Yeni müzede bunu düşünüp her türlü tedbiri alıyorsun, ama eski müzede taşınmayı bekleyenleri bu halde korumaya çalışıyorsun… Yani ciddi ciddi hep aynı cümle geliyor aklımıza! Gülüyoruz ağlanacak halimize.”
-ROMA’YA NE OLDU?-
Yeni Müze’nin açılışını yapan ve açılış kurdelesini kesen isimlerin başında gelen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun o gün yaptığı açılış konuşmasındaki ifadeleri oldukça netti. Hatırlayalım mı?
“Eldeki mirası değerlendirirken, hem onları yeryüzüne çıkaracağız, hem de bugün burada, bu güzel eserde olduğu gibi sergileyeceğiz. Kesinlikle, bir daha hiçbir şekilde bu topraklardan tek bir tarihi çakıl taşının dahi başka ülkeye gitmesine izin vermeyeceğiz. Biz toprağın altındaki tarihi mirasımıza sahip çıkacağız ve sahip çıkmakla kalmayacağız, onların çağdaş standartlarda en iyi şekilde sergilenmesine de önem vereceğiz.”
Peki, bizler, tam da bu noktada bir soru soralım mı? Eski Başbakan Davutoğlu’nun ‘tek bir tarihi çakıl taşı dahi…’ diye ifade ettiği hassasiyetini, Asi Nehri tabanında çıkan ve bir ‘Roma’ villa sütunu olduğu iddia edilen ‘buluntu’ için ortaya koyduk mu, diye soralım mı?
Sahi, ne yaptık o konuda? Hala suların altında mı? Bir gün gelir de çıkarır mıyız? Yoksa ‘cevap vermezsek unuturlar’ kısmında mıyız?
-Tamer Yazar-

Exit mobile version