İzmir (Smyrna), tarihiyle, doğasıyla, kent dokusu ve yaşam standardı ile ülkemizde yaşanacak kentler sıralamasında ön sıralarda yer alır.
İzmir, çağdaş bir kenttir, sanatın her dalına konu olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir.
Önemli sayıda sanatçımızın son yıllarda İzmir’e yerleşmeleri tesadüfi değildir.
30 Ekimde, İzmir’de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki (kimilerine göre 6.9) depremde 114 vatandaşımızı kaybettik. Binin üzerinde de vatandaşımız yaralandı.
Yüreğimiz bir kez daha acıdı. Depreminin acılarını yüreğimizde hissettik. Gözlerimiz beş gün boyunca televizyon ekranlarındaydı, kurtarma ekiplerinden gelecek haberleri izledik. Bir can kurtarıldığında sevince boğulduk. Ölümler, hepimizin yüreğini dağladı.
Yıkılan apartmanlardan yüzlerce can kurtarıldı. Bebek yaştaki Buse’nin, İnci’nin, Gülay’ın, Elif’in, Ayda’nın kurtarılması için herkes seferber oldu, herkes soluğunu tuttu. Bebekler 10 saat, 13 saat, 15 saat, 17 saat, 65 saat, 91 saat sonra enkaz altından kurtarıldılar. Kurtarılanlar yalnızca onlar değildi. Onlar rahat bir soluk alana kadar yakınlarının da canı gitti, geldi. Türkiye’nin canı gitti, geldi. Türkiye, 91 saat sonra kurtarılan Ayda bebeğe ağladı! Yine ulusça birlik olmanın dayanışma ruhunun şaha kalktığı günleri de yaşadık.
Smyrna’yı (İzmir) M.S. 177 yılı depreminden kurtaran Aelius Aristeides’in söylevi’nden: “Hangi gözyaşı pınarı böyle büyük bir felaketi anlatmaya yeter?”
Bu arada, bir arada yaşamaktan utanç duyduğumuz nefret söylemcileri de sosyal medyada zehirlerini kustular. İnanıyorum ki bu hainler, adalet karşısında hesap vereceklerdir.
Geçmiş olsun güzel İzmir’im , geçmiş olsun Türkiye’m!
***
DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI
Kasım ayının ikinci Pazartesi günü ile başlayan hafta (9 Kasım Pazartesi-15 Kasım Pazar) tüm dünyada “Dünya Çocuk Kitapları Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Haftanın amacı, çocukların kitap okuma alışkanlığının geliştirilmesine öncülük etmek, çocukları kütüphane kullanmaya teşvik etmek ve çocuklara kütüphane konusunda algı ve farkındalık kazandırmaktır.
Öğretmenlik yıllarımda, hafta içinde öğrencilerimi mutlaka kütüphaneye ve kitapçıya götürmüşümdür.
Gerçi bu yıl, hafta, tüm aktivitelerde olduğu gibi yine Covid 19’a kurban gidecek,
Ünlü, çocuk kitapları yazarı Gülten Dayıoğlu’na göre, “kitap, zihnin besinidir. Bedenimizi özenle beslerken, zihnimizi besleme bilincimiz ders kitaplarıyla sınırlı kalmıştır. Oysa edebiyat ilkeleri güvencesiyle oluşturulan nitelikli romanlar, öyküler, şiirler zihinsel beslenmede en az ders kitapları kadar etkindir.”
Kitap yaşam koçudur. Okura toplumla uyum içinde yaşamayı öğretir.
Okuma alışkanlığı konusunda iyi bir yerde oluğumuz söylenemez.
Eğer bir insan okuma alışkanlığı kazanamamışsa bunda hem aile hem de okul sorumludur. Evde anne-baba, okulda öğretmen bu konuda iyi örnek olamıyorsa, çocuk bu alışkanlığı nasıl kazanabilsin?
Edebiyat araştırmacısı Cevdet Kudret: “Okullar, okuma alışkanlığı kazandırabilirse başka hiçbir şey kazandırmazsa da olur.” demişti.
Büyük eğitimci, Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, 13.12.1943 tarihli, bütün Enstitü müdürlerine yazdığı mektubun bir yerinde şöyle der: “Enstitülerin çoğunda öğretmenleri, öğrenciyi tatmin edecek şekilde, kitap okumaya hevesli görmedim. Türkçe öğretmenlerinden bazıları bile istenilenden çok az kitap okumaktadır.
Bu durum öğretmenin şahsından ziyade öğrencilerin, enstitünün zararınadır. Okuma isteği kıt öğretmenlerin çoğunluk teşkil ettiği enstitülerde hayat basitleşmekte, durgun ve sıkıcı bir manzara göstermektedir.”
Yaşam, okudukça anlam kazanır. Önce kendimiz okuma alışkanlığı edinelim, sonra öğrencilerimize okuma alışkanlığı kazandırıp onlara okumayı sevdirelim. Eğitimin en ağırlıklı yanı budur. Kitapları görerek, kitapları göstererek Dünya Çocuk Kitapları Haftası’na “merhaba” diyelim.
YORUMLAR