Covid ile beraber gerek şahısların, gerek şirketlerin, gerekse devletlerin ekonomileri ciddi bir daralma yaşamaktadır (istisnai iş kollarını hariç tutarak). Üretim ve ticaret zincirinin sekteye uğraması, devletlerin gelirlerinde daralma yaşatmaktadır. Burada, zor günlerde, devlet ekonomisi için “kamu tasarrufu” terimi büyük önem kazanmaktadır.
Neden Kamu Tasarrufu?
Ekonomi bilimi ile uğraşanlar, sıklıkla şu cümleyi kurar; “ne kadar kazandığın kadar, ne kadar artırabildiğin de önemlidir.” Kazanç, geliri artırarak ve gideri azaltarak sağlanır.
Zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde, devletler, birbiri ardında “ekonomik paketler” açıklıyor. Tabi hiçbir devlet, “benim açıkladığım paket zayıf” demez. Hangi ülkelerin ne büyüklükte paket açıkladıkları, vatandaşların üzerinden hangi ekonomik yükleri aldığını ve vatandaşların ceplerine ne tür karşılıksız yardımların yapıldığını arama motoruna yazarak görebilir. Bu yardımların konusu ve değerlendirmesi yazı konusu olmadığı için bunu tartışmıyoruz. Fakat yardımların gücünü, “israftan kaçınma” kararlılığımızın belirlediği de bir gerçektir.
Kamu Kurumlarımız ve Bizler, İsraftan Ne Derece Kaçınabiliyoruz?
Antakya Gazetesi’ne ve memleketimize büyük katkılar veren değerli büyüğüm İbrahim Seyfittinoğlu ile ilgili olarak, beni çok etkileyen bir sohbetimizi aktarmak istiyorum. İbrahim Bey ile bir sefer sohbet ederken, cebinden cep telefonunu çıkarttı ve “Birçok kişinin cebinde, ihtiyacı olmadığı halde son model telefonlar görüyorum. Ben, zorunlu ihtiyaç olmadıkça bu tarz harcamaları doğru bulmuyorum” demişti. Çok doğru. Ve “israf” kelimesini de çok güzel özetleyen bir örnekti.
Bugün bakıyoruz, koca koca bütçeleri yöneten, uçuk gelirlere sahip kamu kurumları borç içinde. Borç tabi ki de olacaktır, ticari hayatta iflas da olur ama… Kamu kurumlarının istisnasız çok büyük çoğunluğunun, ödenmesi olağan düzen ile imkansız borçları olması, sorgulanması gereken bir konudur.
Bir kamu kurumuna gidiyorsunuz; son model onlarca araba, ultra lüks makam odaları, masalar, televizyonlar, verimli kullanılmayan yüzlerce çalışan… İnanılır gibi değil. Siyasi tartışmalar yazı konusu olmadığı için detaya girmiyorum. Makam odaları, temsil ağırlama, araçlar ve yakıt giderleri hakkında gecikmeden bir düzenleme yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Millet, evine bir fincan alırken, on farklı yerden fiyat alıp en uygun satan satıcıdan o fincanı alırken, vatandaşın vergileriyle oluşturulan bütçelerin milyonlarca lirasının makam odalarına, ultra lüks araçlara, şişkin maaşlara ödenmesini kabul etmemek gerek.
Maalesef bu israf, bana göre TBMM’de de mevcuttur. Milletvekili maaşlarının, harcırahların ve posta gibi sair giderlerin çok yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Bir milletvekilinin; danışmanı, maaşı, harcırahları ve sait gideriyle beraber, aylık yaklaşık 70.000 TL gibi bir yükü bulunmaktadır. Bu rakam, daha çok da olabilir. Bugün bir milletvekili, yıllık yaklaşık 50.000 TL’lik posta giderini Devlete yükleyebiliyor. Meclis, son iki yılda, vekillerin 1.6 Milyon TL’lik telefon faturasını ödemiştir. Bu rakamların acilen makul seviyelere çekilmesi gereklidir. Normalleşme ve tasarruf adımlarının, Milletin temsilcileriyle başlamasını bir vatandaş olarak isterim.
Sonuç
Kamuda tasarruf edebilecek yüzlerce kalem mevcut ve bu tasarruflar ile milyarlarca TL’lik fon oluşturulabilir. Tasarruflar sonucu oluşturulacak fon ile de Devlet daha çok yatırım yapabilir, ihtiyaç halinde daha güçlü yardımlar yapabilir. Böylece yurttaş, yarınlara daha huzurlu bakabilir.
YORUMLAR