Emperyalist ABD’nin Konsolosluğunu Doğu Kudüs’e taşıması haklı olarak Filistin halkının tepkisine neden oldu.
Gazze şeridinde masum eylemlerde bulunan Filistinli kardeşlerimize İsrail günlerdir bomba yağdırıyor. Ağır silahlarla saldırıyor.
Bombalar çocukları vuruyor… Siviller öldürülüyor!.. Sonuç, 63 ölü ve binlerce yaralı. Ölenler arasında sekiz aylık bebekler var.
Dünyanın gözü önünde, dünyada, eşi benzeri görülmemiş bir “çifte standart” işliyor…
Ağıtları duyuyoruz!.. Durduran kimse yok!..
İsrail’in hafta içinde Gazze’ye başlattığı saldırı tam anlamıyla bir vahşettir ve Filistin halkına karşı bir soykırım suçu oluşturmaktadır.
Aslında sorun 19. yüzyıl sonlarında başlar. Bu sorun 20. yüzyıl başlarında bölgeye, yoğunlaşan Yahudi göçü sonucunda, bu topraklar üzerinde 1948 yılında İsrail Devleti’nin oluşturulması ile ilgilidir. Filistin’de bir Yahudi topluluğunun oluşturulması 19. yüzyıl boyunca hep yükselen bir seyir izlemiştir.
Zaten Siyonizm de politik bir hareket olarak 19. yüzyılda çıkar ortaya Osmanlı Devleti, Filistin’de Yahudi yerleşimini artırmayı planlayan Siyonist harekete karşı her zaman dikkatli davranmıştır. II. Abdülhamid, Siyonizmi siyasal bir sorun olarak görmüş ve Yahudilerin kitlesel olarak Filistin’e yerleştirilmelerinin imparatorluk içinde yeni bir sorun, bir ‘Yahudi sorunu’ doğurmasından endişe duymuştur.
Siyonist hareketin lideri Theodar Herzl 1901 yılının Mayıs ayında II. Abdülhamid’e gelerek, 1492 yılında İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen Yahudi göçmenlerin Osmanlı Devleti tarafından kabul edildiğini hatırlatmış ve Filistin’e yerleşmek için toprak istemiş, fakat hepinizin bildiği gibi Abdülhamit bu isteği şiddetle reddetmiştir..
Gazze Şeridi, bütün dünyadan yalıtılmış ve İsrail’in saldırılarına terk edilmiş haliyle tam bir mülteci hapishanesi görünümünde. Gazze nüfusunun büyük bölümü, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesinin ardından bu küçük kıyı şeridine sığınmış mültecilerden oluşuyor.
Birleşmiş Milletler, ABD’nin çıkarlarını savunan dernek haline gelmiş.
Noam Chomsky bir konuşmasında şöyle diyordu: ABD ve İsrail’in önerdiği uluslararası terörizm tanımını kabul edeceksek, uluslararası devlet terörizminin bildiğimiz bütün örnekleri bu iki devlet tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu insanlık ayıbı bir gün ezilen halkların kuracağı yeni insanlık anlayışı ile yeniden inşa edilecektir. Yoksul halklar emperyalizmi mutlaka dize getireceklerdir.
İl Temsilcisi olduğum Türkiye yazarlar Sendikası, 2008 yılında, tüm yazar örgütlerine iletilmek üzere, Rahmetli Enve Ercan imzasıyla, “Gazze Mektubu” adlı bir mektup kaleme almıştır: Ben de Hama kentinde katıldığım “Gazze Konferansı’nda bu mektubu okumuştum. O günden bu yana ne değişti? Mektuptan kısa alıntılar sunuyorum.
Biliyoruz;
Bu mektup, bu postayla bu adrese gitmeyebilir. Pulu eksik, adresi yanlış olduğu için değil; Filistin’in yolları silahla, kanla kesildiği için…
Ama bu mektup bu adrese gidecektir, Filistin halkı direndiği, dünyanın bütün ezilenleri, barış savunucuları, anti militaristleri özgür Filistin’in yanında olduğu için…
2008 yılı sona ererken İsrail, Gazze’yi önce bombaladı, ardından da kara birlikleriyle saldırıyor. Erişilebilen bilgiler, ölü sayısının şimdiden 500’ün çok üstünde olduğunu gösteriyor, yaralı sayısını bilmiyoruz. Bilmiyoruz kuşatma ve işgal koşullarında çocukların, kadınların, yaralıların ne halde olduğunu!
Biliyoruz;
Halkların takvimlerinde Filistin’in son 60 yılı, hiçbir halkın kabul edemeyeceği, etmemesi gereken sözcüklerle ifade edilmektedir:
Kayıp… Ölüm… Holokost… Yokluk…
Filistin bu belayla uğraşırken yeryüzü 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçti…
Biliyoruz;
Filistin son 60 yıldır süren bu felaketi hak edecek hiçbir şey yapmadı… Yeryüzünün onurlu bütün halkları gibi doğduğu, soyunu, yaşamını sürdürebileceği toprağı savunmak zorunda kaldı. Filistin halkı, toplama kamplarına kapatılmasına karşın, İsrail halkıyla birlikte yaşayabilmenin yollarını bulmak için büyük çabalar gösterdi ve göstermektedir.
Biliyoruz;
Bütün bu 60 yıl boyunca İsrail’i yönetenler, Ortadoğu’da emperyalistçe çıkarları olanların güdümü, desteği ve özendirmesiyle bölgenin savaş ve kötülük odağı olmayı sürdürdü, sürdürmektedir.
Biliyoruz;
Adil, onurlu bir barış olmadığı sürece de bu böyle sürecektir…
Görüyoruz;
Bu cani saldırganlık bütün dünyanın gözü önünde olmaktadır.
Yineliyoruz;
Biz Türkiye Yazarlar Sendikası olarak, savaşa karşı sürekli barışı savunuyoruz. Ancak bir halkın yurtsuz, ekmeksiz, özgürlüksüz bırakılmasını kabul etmedik/ etmeyeceğiz.
Gösteriyoruz;
İsrail devletinin bu canice ve pervazsız tutumu, bizim ülkemiz de içinde olmak üzere bütün bölgeyi tehdit etmektedir.
İstiyoruz;
İsrail yönetimi bir politik aygıt olarak benimsediği işgalciliğe, saldırganlığa, Filistin halkına bugüne dek verdiği acılara derhal son vermelidir.
YORUMLAR