Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Karaali cinayeti sanığı henüz yakalanamadı

Geçtiğimiz ay içinde, Antakya’ya

Geçtiğimiz ay içinde, Antakya’ya bağlı İskenderun yolu 10. km’deki Karaali Mahallesi’nde yaşanan toplu cinayetin sanığını arama çalışmaları sürüyor. Olayda 3 kişinin ölümüne neden olan zanlı Nihat Doğru’nun aranması çalışmaları da bu kapsamda devam ediyor.
Olayda hayatını kaybeden damat, aynı zamanda Akademisyen olan Mahmut Şaban Afsal için, görev yaptığı Bozok Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde bir tören gerçekleştirildi. Antakya’da duyarlılığı, yardımseverliği, ihtiyaç sahiplerine desteği ile bilinen Ali Nurlu’nun başkanı olduğu Hatay Toplum Gönüllüleri Derneği, olay henüz tazeliğini korurken, cinayetin işlendiği ilk dakikalardan sonuna kadarki durum ile hayatını kaybeden 3 kişiden, özellikle Akademisyen olan damatla ilgili olarak, şunları dile getirdi:
“Bir ay önce, Dikmece Mahallesi’nde, bilim adamı olan bir akademisyen damat adayımızı, onun biricik annesini, gelin adayı olan amcasının kızını ve gelinin abisini hunharca öldüren ve ardında birçok yaralı bırakan cani ruhlu katil halen yakalanamadı. Mağdur aileler ve köy halkı, katilin köye geri dönmesinden endişe ediyor.
28.03.1991 yılında Hatay’da doğan merhum akademisyen Mahmut Şaban Afsal, 10 çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğuydu. Yozgat Bozok Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapıyordu. Ulusal ve uluslararası dergi ve kongrelerde yayınlanmış birçok bilimsel çalışması bulunmaktaydı. Hayatını, eğitime ve bilime adamış, bilgili, birikimli, çalışkan ve bu toprakların ender yetiştirdiği bir bilim adamıydı. Birçok ihtiyaç sahibi gencimizin burslu okumasına ön ayak olmuştu. Kimin yardıma ihtiyacı olsa, hemencecik o yardıma koşardı. Çok yufka kalpli biriydi. Tek isteği, bu dünyadaki ruh ikizini bulup mutlu bir yuva kurmaktı. Cani ruhlu bir katil, bu mutluluğu ona çok gördü. Hayatı boyunca karıncayı bile incitmeyen genç bir bilim adamına sayısız kurşun yağdırdı. Halbuki düğünün detaylarını konuşmaya gitmişti, gelin tarafının evine, biricik anne ve babasıyla… 22 Eylül günü düğünleri vardı. Çok büyük bir mutlulukla hazırlıklar bile yapılmıştı. Gelinin evinde, balkonda akşamladıkları sırada, gözü dönmüş psikopat katil evi taramaya başladı. Mermiler adeta yağmur gibi yağıyordu. Ortalık bir anda cehenneme dönmüştü. Evin tüm çevresini dolanarak ateş ediyordu katil. İlk önce gelinin Almanya’dan gelen abisi vuruldu. Sonra gelin adayımız ‘Bilem’… Akademisyenimiz Mahmut, sevdiğinin vurulduğunu görünce şoka girdi. Biricik annesi, oğlu vurulmasın diye ona ölümüne siper oldu. Annemiz de vuruldu, oğlunu korurken. Mahmut, gene annesinin altından bin bir güçlükle kalktı. Çünkü jandarmayı aramak ona kalmıştı. Mahmut, jandarmayı ararken son kurşunları yedi. Babası, onu hastaneye yetiştirmek için can havliyle koştu. Annesi ise, ‘beni bırak, oğlunu kurtar’ dedi. Anne, yerde can havliyle kıvranırken, oraya gelenler yardım edeceklerine, maalesef katliamın fotoğrafını çekmekle meşguldüler.
İnsanlığın öldüğü gündü, o kara gün. Hiç bir suçları, günahları olmayan insanlar tek tek öldürülmüştü, hem de bir hiç uğruna. Saplantı ve kuruntular uğruna. Tek suçları, o an orada bulunmak olan ve ölüp, yitip giden masum canlar…
Yozgat Bozok Üniversitesi, kendi bilim adamları olan Mahmut Afsal adına mevlüt okuttu. Üniversitedeki biricik öğrencileri, bilim adamı olan hocalarının adına lokma dağıttılar. Üniversite Dekanı İbrahim Bey, ‘Türkiye, bir aydınını kaybetti. Çok çalışkan, azimli bir gençti’ dedi. Onun adına üniversitede konferans salonu açma kararı aldı, Yozgat Üniversitesi. Artık senin için şiirler yazılacak Mahmut Hocam… Ölümsüzlük üzerine… Sonsuzluk üzerine… İnsanlık sevgisi kokan şiirler hem de…
Çok genç bir yaşta, yaşamının baharında hayata gözlerini yuman, iyilik perisi sen; gecekonduların, yıkık dökük harabe evlerin, yalın ayak sokaklarda umutla koşan çocukların biricik abileriydin. Yufka yüreğin, her zaman açık ara, sımsıcak, insanlık ve memleket sevgisiyle doluydu.
Mahmut Hocam, sen, yaşamın en hızlı yüz metresini koşup, bayrağı, geriden gelenlere onurunla ve asaletinle bıraktın. İnsanlıkta, fedakârlıkta, yardım severlikte, iyilikte, sevgide, dostlukta ve cesur yüreklilikte, namludan sekmez lüver misali, ‘en hızlımızdın’… Sen, sadece Hatay halkı için değil, tüm yeryüzü coğrafyası için büyük bir kayıpsın. Buna inan, iyilik perisi. Güler yüzlülüğünle, sevecenliğinle, cesur yürekliliğinle, asaletinle, koşuşturmacalarınla, yufka yüreğinle ve kısacık ömrüne sığdırdığın, o imrenilecek toplumsal, bilimsel ve sosyal yaşamının içinden milyonlarca selam sana…
Bizlere matem tutmak asla yakışmaz Mahmut Hocam. Senin yaşam felsefeni gelecek nesillere aktarmak, biz Toplum Gönüllüleri için büyük bir onurdur. Yüreğimizin sonsuzluğundasın. Masmavi gökyüzünün bir yerlerinden hepimizi gülümseyerek izlediğine eminiz. Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun. Yıldızlar ve melekler baş yoldaşın olsun. Bilimin o sonsuz ışığı içinde uyu, yeryüzünün iyilik perisi. Güle güle Mahmut Hocam. Güle güle, kocaman yürekli adam.” -Cemil Yıldız-