Kaygılı Sözcükler

Tüm gezegeni görüntüye indirgeyen dijital ağ, bir ara boyut, bir karakterler kumpanyası… Yüreğimize kattığı sancıdan, mutluluğa kadar, belleğe bırakılmış bir yer işaretçisi… Doğayı ve insanı rasyonel biçimde kıstıran yarı gerçeklik neyse o… Anlam ve karmaşa Yaşamdan arındırılmış kesit İncinmiş ruhların, kırılgan metinlerin, Çatlaklar arasında aradığımız ışığın hüznü belki… “Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar; Sazlar […]

Tüm gezegeni görüntüye indirgeyen dijital ağ, bir ara boyut, bir karakterler kumpanyası…

Yüreğimize kattığı sancıdan, mutluluğa kadar, belleğe bırakılmış bir yer işaretçisi…

Doğayı ve insanı rasyonel biçimde kıstıran yarı gerçeklik neyse o…

Anlam ve karmaşa

Yaşamdan arındırılmış kesit

İncinmiş ruhların, kırılgan metinlerin,

Çatlaklar arasında aradığımız ışığın hüznü belki…

“Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;

Sazlar içinde çürür koskoca bir ejderha,

Durgun havada birdenbire yarılır sular,

Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara…” i  diye yazmış Rimbaud

Birdenbire çürüyen bir derinin çığlığından söz etmek, bir anlam yüklemesi mi sadece?

Herkesin aynı acıya yaslanışı mı yoksa? 

Müziği, kokuyu

Doğayı

Suyu tasvir edememek…

Tutku sahibi bir sığınağın öngörüsünü veyahut zarif adımlarla işlenen o kesişim noktasını…

Kırılgan bir keşfin akışına kapılmak belki

Sevginin, sesin, rengin ve doğanın hızla tüketildiği bir süreçte tutunabildiğimiz tumturaklı bir yolculuk…

Bu hayatta karşılaşabileceğimiz en olağan durum bu muydu yoksa?

Söktüğümüz sözcükler

Söylememiz gereken,

Azalıyor günler gibi. …” ii  diye sesleniyor Guillevic

Zihnimize dahi anlatamadığımız çok dolambaçlı bir yolculuk…

Bireyin en derinlikli kuytusuna hükmeden bir çağ…

Garip gündemlerin bulanıklığını sezmek de öyle…

Her şey bireyin çok ötesinde

Keşfedilmeyi bekleyen bir roman kurgusu gibi…

Zihinsel bir elek, irili ufaklı birçok anıyı yok ediyor sanki.

Acı verici bir süreklilik bu

Farkında olmak ya da yaşanan bir iz düşüm hali…

Bireyin ve özellikle doğanın toplum eliyle örselendiği

Ve her daim sırnaşan bir endişe…

 “Büyük kentlerin yoksul semtlerinde insanlar olduklarından yaşlı görünürler. Yaşınız ne olursa olsun, yoksulsanız zaman hızlanır; organlarınız daha çabuk eskir…”iii   diye yazmış Boratav

Tüm gezegeni görüntüye indirgeyen bir ağ, bir boyut, bir karakterler kumpanyası…

Kaygıyı sıradanlaştıranlar, unutanlar,

Bitmeyen savaşlar

Daha iyisini veya daha kötüsünü konuşanlar…

Boy boy grafikler,

Televizyonun çokbilmişleri…

Ne yemeliyiz uzmanları,

Şiddeti sıradanlaştıran diziler…

Rakamlar, bankalar, indirimler ve taksitler

Borsa ve ekonomi haberleri…

Gözleri dinlendirmek bir mucize neredeyse…

Kaygısız adımlar atabilmek…

Unutmak ya da unutamamak

Daha ilk adımlarda bizi kendi gerçeklerimizden alıp götüren o hız…

Zihnimizde yakalayamadığımız sesin yankısı…

iSarhoş Gemi, Arthur Rimbaud, Çeviri: Sabahattin Eyuboğlu

iiŞiir Sanatı, Eugène  Guillevic, Çeviri: Metin Cengiz

iiiDünyadan Türkiye’ye İktisattan Siyasete, Korkut Boratav

Exit mobile version