Sıkıntılar ve Şikayetler
Yüzbinlerce Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Hatay ve Kilis gibi kentlerden İstanbul’a uzanan hatta artık yepyeni hayatlar ve iş alanlarında ayakta kalmaya çalışan milyonlar var. Ancak dünden bugüne süregelen sorunlar bitmedi, belki de birçoğu hala çok fazla dile getirilmedi.
Aralarında Hatay’ın da olduğu 26 ilde yapılan görüşmelerle ortaya çıkan son araştırmanın mimarı Prof. Dr. M. Murat Erdoğan olmuş, 2017’de paylaşılan mesajın ekonomik alt yazısı da, “Kasım 2017 itibari ile sadece 10 bin civarındaki geçici koruma altındaki Suriyeli kayıtlı çalışmaktadır. Yani neredeyse tamamı kayıt dışı çalışan Suriyelilerin karşı karşıya kaldığı emek istismarı, hem sosyal hem de ekonomik alanda önemli riskler yaratmaktadır” olmuştu.
Erdoğan’ın tespitinin özetinde ise “Suriyeliler konusunda 6,5 yılda kapsamlı bir strateji geliştirildiğini söylemek ne yazık ki mümkün değildir” var. İşte bu noktada kamuoyu ile paylaşılan son tespit, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (Betam) araştırması oldu. Betam araştırmasına göre, Suriyeliler, iş hayatında ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyor.
Merkezden üç akademisyen, 18-29 yaş grubundaki 1000 Suriyeliyle görüşerek, ‘Suriyeli Çalışanlar ve İşgücü Piyasasında Ayrımcılık’ başlıklı bir rapor hazırladı. Ankete cevap veren Suriyeli sığınmacılar, kendilerine Suriyeli oldukları için ayrımcılık yapıldığını belirterek, patronları ve iş arkadaşlarının davranışlarından yakındı.
Raporda, sığınmacı işçilerin, Türk işçilerden daha az ücret aldığı bilgisine de yer verildi.
-SATIR BAŞLARI-
Araştırmanın sonuçlarından satır başları şöyle:
* Genç Suriyeliler, iş teklifi alma ihtimallerinin Türk gençlere göre daha düşük olduğunu, Türk gençlerden daha düşük ücretlere daha uzun süreler çalıştıklarını, fazla mesai ücreti alamadıklarını ve mola sürelerinin bile daha kısa olduğunu belirtti.
* Patron ya da yöneticilerinden kötü muamele görenler olduğu gibi, çalışma arkadaşlarından kötü muamele görenler de bulunuyor.
* Anket verilerine göre, İstanbul işgücü piyasasındaki Suriyelilerin yarısı, Türk çalışma arkadaşlarına kıyasla daha düşük ücretlere çalıştığını, yaklaşık dörtte biri Suriyeli olduğu için işe alınmadığını düşünüyor.
* Benzer şekilde, genç Suriyelilerin yüzde 24’ü patronunun ya da yöneticisinin, yüzde 18’i çalışma arkadaşlarının kendisine kötü muamelede bulunduğunu aktardı.
* Görüşme yapılan çalışan ve işsiz olan bireyler, kendilerine düşük ücretlerin ve kötü çalışma koşullarının teklif edildiğini ifade ederken, her dört Suriyeliden biri sadece Suriyeli oldukları için bazı işverenlerin onları geri çevirdiğini söyledi.
* Araştırma kapsamında firma ve işletmelerle yapılan görüşmeler, diğer çalışanlardan ve müdürlerden gelen kaygılardan dolayı Suriyelilerin işe alımı konusunda tereddüt edildiğini gösteriyor.
* Özellikle müşteri ile birebir iletişimi gerektiren işlerde, müşterilerde olumsuz bir algı oluşmasına dair endişe ve dolayısıyla müşteri kaybı korkusu da Suriyeli istihdamının önündeki engellerden olduğu araştırmaya yansıdı.
* Genç Suriyeli erkeklerin ortalama aylık ücreti 2017’de 1400 lira, kadınların ise 1300 lira olarak gerçekleşti. Genç Suriyeli erkeklerin yarısı, kadınların ise dörtte üçü asgari ücretten az kazanmaya devam etti. Buna karşın İstanbul’da aynı yaş grubunda ortalama aylık ücret 1660 lira oldu.
* Araştırmada, İstanbul işgücü piyasasındaki genç Suriyelilerin maaş suiistimaline karşı koruma mekanizmalarından yoksun oldukları görüldü.
* Bazı katılımcılar polis ve belediye yetkilileri gibi üçüncü kişilere şikâyette bulunmalarına rağmen ne memurların ne de kuruluşların müdahil olduğunu, kimsenin onlara yardım etmediğini öne sürüyor.
* Herhangi bir okulu bitirmeyenlerin yüzde 95.5’i ayrımcılığa maruz kaldığını belirtirken, bu oran lise mezunları arasında yüzde 74.1’e geriledi.
* Bununla birlikte, bu oranın üniversite mezunları arasında yüzde 80 civarında olduğu belirtildi.
-SON RAKAM-
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Müdürlüğü ve Mülteciler Derneği’nin verilerine göre, 21 Haziran itibariyle Türkiye’de kayıtlı 3 milyon 353 bin 462 Suriye uyruklu sığınmacı var. Hürriyet’ten Bülent Sarıoğlu’nun haberine göre, geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyelilerin sayısı ise 204 bin 288 kişiye düştü. En fazla Suriyeli 564 bin 189 kişiyle İstanbul’da bulunurken, onu 470 binle Şanlıurfa, 442 binle Hatay, 391 binle Gaziantep, 222 binle Adana, 208 binle Mersin, 152 binle Bursa, 130’ar binle İzmir ve Kilis ile 92 binle Mardin izledi. Yedi ildeki Suriyelilerin oranı, bu illerin toplam nüfusunda yüzde 10’u geçti. Kilis’te yerli nüfusun yüzde 95’i kadar Suriyeli yaşarken, bu oran Hatay’da yüzde 28’i, Şanlıurfa’da yüzde 23’ü, Gaziantep’te yüzde 19’u, Adana’da yüzde 10’u, Mardin ve Mersin’de yüzde 11’i buldu. Suriyelilerin 1 milyon 922 bin 410’u erkek, 1 milyon 622 bin 883’ü kadın. Suriyelilerin 1 milyon 666 bin 524’ü 18 yaş altındaki genç ve çocuklardan oluşuyor. Büyük bölümü Türkiye’de doğan ve halen ‘vatansız’ (haymatlos) statüsünde olan dört yaş altındaki bebek sayısı ise 535 bin 826. Türkiye’deki Suriyelilerin 10 bin 483’ü 80 yaş üstü yaşlılar. 1599 Suriyeli ise 90 yaşın üstünde.
-YEREL KATKI-
Toplumsal ve ekonomik anlamda yaşanan sıkıntılı adaptasyon sürecinin Hatay özelinde geride kalmasının bir çok yolu var, ki yerel idarecilerin bu süreçte devreye girmesi ve ortak yaşam (paylaşım) alanları yaratması ‘çözüm yollarından’ sadece bir tanesi. Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın, Hatay’ı da içine alan son araştırmasında dile getirdiği gibi… “Suriyeliler konusunda merkezi kararların alınması ve stratejilerin belirlenmesi olmazsa olmazdır. Ancak unutmamak gerekir ki, her bir ildeki durum, hatta o ildeki ilçeler arasındaki durum birinden farklı özellikler göstermektedir. Ankara’nın, genel çerçeveyi çizecek stratejik kararı almasının ardından, kaynak ve yetkilerin büyük ölçüde yerele devredilmesi gerekmektedir. “Afet yereldir” sözünün de işaret ettiği gibi, yerel inisiyatifin güçlendirilmesi, yerel uyumun önemsenmesi, bütün kararların Ankara’ya bağımlı olmasının önüne geçilmesi, yerel yönetimlere özel yetkiler ve kaynaklar verilmesi gerekmektedir.”
Peki, Hatay başlığında, kent idarecileri ya da yerel yönetimlerin bu sürece ve toplumlar arası uyuma katkı için şu ana dek ne ya da neler yaptığını sorgularsak, “elde ne var” sorusuna cevap vermek isteyen çıkar mı? -Tamer Yazar-