İttifaklardan Başkanlık Sistemi’ne
Son yerel seçimlerde, Partisinin; Hatay, İzmir, İstanbul ve Ankara gibi önemli kentleri kaybetmesini yorumlayan Ak Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, “Bunu ben, net bir şekilde, milletin bize uyarısı olarak görüyorum” dedi, çok eleştirilen Başkanlık Sistemi için de “Türkiye’nin kurtuluşu” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye siyaseti, 2019’u, tartışma ve kavgalarla noktaladı. Geride kalan 365 günlük dilimde; Ak Parti’den CHP’ye, HDP’den MHP ve İYİ Parti’ye, birçok isim bu tartışmalar içinde yer aldı. Ülke siyasetini ve iktidar koltuğunu uzun bir süredir domine eden Ak Parti ise tüm bu tartışmaların direksiyonunda oturan ana aktör olarak, tartışmaların da, eleştirilerin de hedefinde oturdu.
Tüm bu tablo içinde gelinen noktayı ve geride kalan 2019’un en fazla tartışılan başlıklarını değerlendirme kapsamına alan isim, Ak Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman oldu. Hatay’daki yatırımların ve yatırıma dönük adımların Ankara’daki takipçisi konumundaki Yayman, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamasında; Kayyum’dan olası olası bir Erken Seçim’e, İttifaklardan Başkanlık Sistemi’ne birçok konuda dikkati çeken tespitler yaptı, özeleştiriden ise geri durmadı.
-MİLLETİN UYARISI-
Son yerel seçimlerde, Ak Parti’nin büyükşehirleri kaybettiğine işaret edilen ilk başlıkta seçim sonuçlarını nasıl okuduğu sorulan Yayman, şunları söyledi:
“Bunu ben, net bir şekilde, milletin bize uyarısı olarak görüyorum. Milletin bize, ‘kendine dikkat et, ben seni ulusal iktidarda istiyorum, ama yerel yönetimlerde değişikliğe gideceğim. Eğer sen toparlarsan, tekrar kendini yenilersen, ben de seninle devam ederim’ şeklinde bir uyarı verdiğini düşünüyorum.
Burada belediye başkanlıklarının el değiştirmesi dışında, bir majör oy farkının oluşmadığını görüyoruz. Toplamda Cumhur İttifakı’nın, AK Parti – MHP oylarının toplam oyları yine yüzde 52. 24 Haziran 2018 seçimleri ile benzer bir oy tablosu. Ama belediye başkanlıklarını sayısı anlamında bir değişiklik olduğunu görüyoruz. Ben, bunun, Türkiye’de demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlediğinin göstergesi olduğunu düşünüyorum.
‘Uzun süreli iktidarlar otoriterizme yol açmıyor mu?’ sorusunun tam cevabı, 31 Mart seçimlerinde. Yani toplum istediği zaman, başkanlıkta farklı, belediye başkanlığında ise farklı bir isim görmek istiyor. Ben bunu, Türkiye’nin demokratik olgunluğu olarak görüyorum. AK Parti olarak bize de düşen, buradan gerekli sorumlulukları, dersleri çıkarıp, önümüze daha emin adımlarla ilerlemek.”
-ERKEN SEÇİM!-
Beklendiği gibi, seçimlerin 2023’te mi, yoksa olası bir erken seçimin mümkün olup olmadığını da yorumlayan Hüseyin Yayman, şöyle devam etti:
“Ben, seçimlerin 2023’te yapılacağını düşünüyorum. Parlamentonun seçime gitmek isteyeceğini hiç sanmam. Çünkü milletvekili seçime gittiği zaman, bir daha seçilip geleceği garanti olmadığı için, seçime gitme konusunda biraz tereddütlü davranacaktır. Cumhurbaşkanının seçim kararı istemesi de pek olası değil. Çünkü zaten parlamento karşı çıktığı zaman, mümkün olmayacaktır.
Diğer taraftan cumhurbaşkanı seçim istediğinde, kendi dönemini sonlandırıp, süresini kısaltmış olacaktır. Ayrıca Türk siyasal hayatına baktığımızda, erken seçim isteyen liderlerin çok da istedikleri sonucu alamadıklarını ve bu anlamda erken seçim isteyen kişinin çok da umduğunu bulamayacağını, siyasi tarih bize gösterdi. O nedenle seçimin 2023’te
-KAYYUMLAR!-
Açıklamaları içinde, “Kürtlerin, seçtikleri tarafından yönetilmesine izin verilmiyor eleştirisini” de cevaplayan Ak Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, ‘kayyum atamaları’ başlığında ilerleyen HDP’nin, PKK ile arasına kırmızı çizgi çekebilmesi gerektiğine işaret etti ve şunları dile getirdi:
“Benim, ‘Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası’ adlı bir kitabım var. Ben, bu hafızayı çalıştım. Gerçekten demokratik çözüme inanan bir insanım. Tek parti döneminde birtakım yanlış uygulamalar vardı. Bu yanlış uygulamalar, sorunun kangrenleşmesine yol açtı. Özellikle DYP-SHP hükümetinin kurulması ile beraber, Demirel ve İnönü’nün Diyarbakır’a gidip, orada tarihe not düşen, ‘Evet Kürt sorunu vardır’ yaklaşımları ve çözüm arayışları, maalesef 1992’ye gelindiğinde, PKK’nın 21 Mart Nevruz olaylarında Serhildan ilan etmesiyle beraber kanlı nevruzun yaşanmasına yol açtı. Daha sonra AK Parti döneminde, 2005’te Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır’a gidip, ‘Bu sorun vardır, benim sorunumdur, çözeceğiz’ demesi…
2010 yılında, demokratik çözüm süreci başlatıldı ve hükümetin bu konuda çok kararlı tutumuna rağmen, Silopi’de başlayan birtakım olaylar ve PKK’nın bu çözüm arayışına silahla karşılık vermesi, o sürecin de son bulmasına yol açtı.
2013’te, ‘Milli birlik kardeşlik ve çözüm süreciyle’ birlikte, akil insanlar heyeti çalışmaya başladı. Bu dönemde de PKK’nın paralel karakollar kurması, paralel adliyeler kurması, yani kamu düzenini ihlal etmesi, bu sürecin sonlanmasına yol açtı. Sürecin sonlanmasının en önemli sebebi, PKK’nın, Suriye’de bir kazanım elde edeceğini sanıp masayı devirmesiydi.
Ve bugün geldiğimiz noktada; bölgede insanların PKK terörüne, şiddetine karşı çıkması ve PKK’nın hendek eylemleri sırasında gerekli desteği vermemesi ile şekillenen siyasal mesajının, PKK’nın çözüm masasını devirip silahla karşılık vermesinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.
Kayyum meselesine gelince… 1994’te yine yerel seçimler oldu. Ve o günkü adı DEP’ti. DEP, seçimleri boykot etti ve farklı
-DEĞİŞİM!-
Hüseyin Yayman’ın kendi partisi noktasında ortaya koyduğu eleştiriler dikkat çekici. Ancak bu eleştirilerin Ankara Genel Merkez bağlamında da paylaşıldığının en büyük işareti, normal koşullarda Ağustos 2021 olan olağan kongre sürecinin, yerel seçimlerde Hatay, İstanbul ve Ankara’nın da aralarında bulunduğu birçok belediyenin CHP’ye karşı kaybedilmesinin ardından yaklaşık 1 yıl öne çekilmesi! Erdoğan’ın bu tavrının altında, yerel seçimlerden sonra verdiği “değişim/yenilenme” mesajının etkili olduğu biliniyor.
Merak edilen, Ak Parti’deki değişim ve yenilenme sürecinin ülke siyasetine nasıl yansıyacağı!
-Tamer Yazar-