Geçtiğimiz günlerde, Kemalizm’in bilge gücü Ahmet Taner Kışlalı’nın 26. ölüm yıldönümünü idrak ettik. Bundan tam 26 yıl önce, evinin önünde düzenlenen hain bir saldırıyla aramızdan alındı.
Kışlalı, sadece bir akademisyen ya da köşe yazarı değildi. O, bu ülkenin düşünen aklı, sorgulayan vicdanı ve yılmayan yüzüydü. Hayatını Atatürk ilke ve devrimlerine adamış, Kemalizm’i yalnızca savunan değil, aynı zamanda yaşayan bir insandı. Onun için Kemalizm bir ideoloji değil, bir yaşam biçimiydi.
Kışlalı, yaşamını Atatürk ilke ve devrimlerine adamış ve bu uğurda yılmadan mücadele etmişti. Atatürk’ü en iyi anlayan ve en doğru biçimde anlatan bilim insanlarından biriydi. Adeta Atatürk ve Kemalizm’i anlatmak için var edilmişti.
Katıldığı her etkinliğe büyük bir coşkuyla giderdi. Özellikle gençlerin yoğun ilgisinden mutluluk duyardı. Bu buluşmalarda genç kuşaklara umut ve ilham verirdi. Görev bilinciyle, inançla ve içtenlikle hareket eder; Kemalist düşünceyi her fırsatta savunmaktan geri durmazdı.
Onun için bu mücadele bir zorunluluk değil, bir sorumluluktu. Atatürk’ün bıraktığı mirası yalnızca korumak değil, geleceğe taşımak gerektiğine inanırdı. Bu bilinçle yazdı, konuştu, anlattı. Ve ne yazık ki, bu inancı yüzünden hedef gösterildi; susturulmak istendi.
Ahmet Taner Kışlalı, adeta Kemalizm’in bir kalesi gibiydi. Onun bu inancı, bizlere bir miras olduğu kadar, aynı zamanda bir sorumluluk da yüklüyor.
-
ölüm yıldönümünde onu bir kez daha saygıyla anarken, izinden yürümeye, düşüncelerini yaşatmaya ve Kemalist idealleri geleceğe taşımaya kararlıyız. Bu yolda yürümek bizim için bir görev, bir vicdan borcudur.
Bu duygularla, Ahmet Taner Kışlalı’yı sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
Nur içinde yat, Kışlalı.
YORUMLAR