Büyük Atatürk’ün, “Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” anlam yüklü sözü, hafızalarımdadır.
Yüce Atatürk, bu sözüyle, “Çağlara ayak uydurmanın, kendini geliştirmenin ve yenilenmenin yolu önce kültür ve sanattan geçer, birlikte üretilip ve paylaşılan bir kültür anlayışı o toplumun yaşam garantisi olur,” demek istemektedir.
“Kültür ve sanat insanları yaratıcılığa teşvik ettiği gibi, toplumsal olayları yorumlamak için farklı bir bakış açısı ortaya koymasını sağlamakta, değişime ve gelişime hep açık bir toplum yaratmaktadır.”
“Uygarlık, bir toplumun kültürü ile bütünleşen sanat, düşünce, bilim ve teknoloji ürünlerinin tümüyle pratik yaşama yansımasıdır. Binlerce yıl süren gelişmelerin sonucunda insan aklının, emeğinin duygularının bilim ve teknolojinin desteği ile ortaya çıkan birikimidir.” Uygarlık bu dünya üstündeki insanoğlunun yaşamını hem kolaylaştırır hem de geliştirir.
Belediyeler, kültür sanat alanındaki hizmetlerin yerine getirilmesinde en uygun kararlan alabilecek konumdaki kurumlardır. Ancak, bu alandaki yetkileri ve mali olanakları sınırlıdır. Bizler, belediyelerimizin kaktıklarıyla bir şeyler üretmeye çalıştığımız için bu sorunları iyi biliyoruz.
İkincisi, kültürel görevlerin yerine getirilmesinde en önemli etken halkın bilinçlendirilmesi ve halkın desteğinin sağlanmasıdır. Önemli olan, halkın katılımının sağlanmasıdır. Yerel yönetimler bu konuda yine, birinci derecede etkili olabilecek kuruluşlardır.
Günümüze değin farklı uygarlıklara tanık olan Antakya’mızın zengin bir edebiyat ve edebiyatçı birikimi vardır. Selevkos Nikator’un günümüzden 2300 yıl önce kurduğu Antakya, hep önemli kültür ve sanat merkezi olmuştur. Hatta kimi özellikleriyle Kuran’a bile yansıdığı ifade edilmektedir.
Antakyalı edebiyatçılar/ felsefeciler/tarihçiler 4. yüzyıldan itibaren kendilerini göstermeye başlamışlardır. Bu yüzyılın önemli edebiyatçıları Libanius, Marcellinus ve Malalas’tır. Büyük bir hatip, yazar ve eğitimci olan Libanius yüzyılın en önemli simalarından biriydi.
11. Yüzyılda ozan Ebiverdi, 16. yüzyılda Şehdi, Şeyh Davud el Antaki, 18. yüzyılda Naili, Gedayi ve Kemter, 19. yüzyılda Sadık Efendi ile Akif Efendi ad yapmış edebiyatçılardır.
20. yüzyılda çok sayıda yerel ve ulusal edebiyatçımız yetişmiştir. Bekir Sıtkı Kunt, Kemal Sülker, Mahmut Kuru, Cevher İhsan Miskioğlu, Mehmet Güneş, kemal Karaömeroğlu, Kasım Yücel, Ali Yüce, Ayla Kutlu, Orhan Tüleylioğlu, Seemir Aslanyürek, Burhan Günel, Sabahattin Yalkın, Süleyman Okay ve onlarca ozan, yazar.
Ayla Kutlu ve Ali Yüce. Antakyalı iki büyük sanatçı. Ali Yüce’yi kaybettik ama Ayla Kutlu halen Ankara’da yaşıyor. Yapıtları yabancı dillere de tercüme edilmiş. İkisinin de çok sayıda ödülü var.
Ayla Kutlu öykü ve roman yazıyor. Sen de Gitme Triyandafilis adlı uzun öyküsünün filmi yapıldı,
Ayla Kutlu, Hatay’ın kent dokusunu, kültürünü gözleme dayanarak anlatmıştır.
Ali Yüce, Romancı ve şair. Onun Şeytanistan adlı romanı Milliyet Roman Ödülü’nü kazanmıştır.
Ali Yüce de Antakya kent dokusunu, kültürünü şiirlerinde başarıyla anlatmıştır. Antakya’nın tarihi, dar sokaklarını baharat kokan çarşılarını Ali Yüce kadar başarıyla anlatan bir ozanımız yetişmemiştir.
2003 senesinde Antakya Belediyesi’ni katkılarıyla “Antakya Edebiyat Günleri’ni başlattık. Antakya Edebiyat Günleri Büyük Şehir Belediyemizin katkılarıyla” Çukurova Sanat Günleri olarak sürüyor.
Büyükşehir Belediyesi ile Defne Belediyesi’nin katkılarıyla 3. Akdeniz Kentleri Edebiyat Buluşması’nı 5-11 Kasım tarihlerinde gerçekleştirdik.Yurt içinden ve yurt dışından onlarca sanatçı Antakyalı sanatseverlerle buluştu.
Ardından, Yalova’dan, Marmaris’ten gelen konuklarla birikimlerimizi paylaştık. 2 Kasımda öykü atölyesi ile başlayan aktivitelerimiz Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın ev sahipliğinde dün sona erdi. Kültür sanatla dolu bir ay.
Bıkmadan bir ay boyunca salonları dolduran tüm sanat dostlarına yürekten teşekkürler.
“Sanat ve kültürde bir yere varamamış hiç bir ülke sanayide, ekonomide ve teknolojide gelişemez, uygarlık yarışında ön saflarında yer alamaz,”
Kültür ve sanat gelişmişliğin sembolüdür.
YORUMLAR