6 Şubat depremlerinin ardından kaderine terk edilen ve uzun süredir belirsizlik içinde bekletilen yapılar, dün sabah saatlerinden itibaren iş makineleriyle yıkılmaya başlandı. Yıkım, Saray Caddesi’nde bulunan Ortodoks Kilisesi’nin arka kısmından başlayarak, deprem öncesinde kafe, bar ve restoranların yoğun olduğu bölgeye kadar uzandı.
Birçok tarihi yapı kısa sürede yerle bir edildi. Bölge, kepçelerin ardından tamamen boşaltılarak düz bir zemine dönüştürüldü.
Proje hakkında belirsizlik
Yıkımlar devam ederken, bölgeye dair resmi bir proje halen kamuoyuna açıklanmadı. Hatay Valiliği’nin hedefinde Saray ve Kurtuluş caddelerinin bulunduğu, bu kapsamda tescilli yapıların Kültür ve Turizm Bakanlığı, tescilsiz yapıların ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından değerlendirileceği belirtiliyor.
Ancak, 2023 yılında Cumhurbaşkanlığı kararıyla “Riskli Alan” ilan edilen Antakya Tarihi Kent Merkezi için hazırlanan Koruma Amaçlı İmar Planı Revizyonu hala tartışmalı. Planın müelliflerinin aynı zamanda onay mercii olması, şehir plancıları ve mimarlar tarafından etik açıdan eleştiriliyor.

Meslek odaları ve uzmanlardan sert tepki
Henüz yetkililerden resmi bir açıklama yapılmazken, meslek odaları ve uzmanlardan peş peşe tepkiler geliyor. Hatay Akademik Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu (HAMOK), yaptığı açıklamada, “Tescilli yapılar büyük tehlike altında. Belgeleme ve koruma süreçleri tamamlanmadan yapılan müdahaleler, Antakya’nın kültürel mirasını geri dönüşsüz biçimde yok edecek” uyarısında bulundu.
Mimarlık ve kültür mirası platformları da, ölçüm ve fotoğraf belgeleri alınmadan yapılan yıkımların bilimsel koruma ilkesine aykırı olduğuna dikkat çekti.
Bazı kaynaklarda, yıkımların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hatay ziyaretinden önce başlatıldığı öne sürülüyor. Kent merkezinde gece saatlerinde yapılan yıkımların, “temizlik operasyonu” adı altında yürütüldüğü iddiaları da kamuoyunda tartışılıyor.

Antakya’nın hafızası risk altında mı?
Depremlerle birlikte zaten ağır hasar gören kiliseler, camiler, sinagoglar, Antakya’nın çok kültürlü tarihini temsil eden önemli miraslardı. Uzmanlara göre, bugün gerçekleştirilen yıkımlar bu kültürel çeşitliliğin izlerini silme tehlikesi taşıyor.
Antakya halkı ise belirsizlikten endişeli. Kimi yurttaşlar, restorasyonla kurtarılabilecek evlerin bile yıkılmasına tepki gösterirken, kimileri de bu müdahalelerin şeffaf ve bilimsel bir süreçle yürütülmesini talep ediyor.
Bölge halkı ve meslek odalarının ortak talebi, projelerin şeffaf biçimde kamuoyuyla paylaşılması ve Antakya’nın tarihî dokusunun korunarak geleceğe taşınması. Kentin simgesi haline gelen Antakya evlerinin yerinde yapılacak uygulamalar, yalnızca şehir estetiğini değil, kentin hafızasını ve turizm potansiyelini de doğrudan etkileyecek.

