Hangi sözcük kendinden fazlasıyla anılır ki?
Hangi hız yaşamın onarılmaz ritmine dokunabilir…
Kaygının diğer adı sanrı olmalı…
Perdenin diğer ucundaki oyun…
Belleğe eklemlenmiş anlam…
Kıvranmak bir yana, kendini bir başka gezegene sarkıtma telaşı…
“Bendim, diyor bir eski zaman kuğusu;
Şahane ve umutsuz kanat sıyıran…”i
Adımlarımızın birbirine düğümlendiği anı konuşamıyoruz…
Bir yenilginin içimize kattığı sancıyı…
Belki çocukluğumuza sinen o bulutumsu rüyada unuttuk tebessümü…
Belki kaybettiğimiz bakışlarda…
Ve sonra geçmişe fırlatılan ucu açık sözcüklere daldık…
Gerçekten yaşamış mıydık?
Mutlu ya da acı çekmiş,
Farkına varılmış, sevilmiş ya da aldatılmış…
Belki susmaktan kabaran dilimiz kadardık ve sözcük sayımız, devrik cümlelerimiz kadar…
Hissettiklerimiz ya da hissedemediklerimiz kadar…
Kesişen yollarımız veya savrulan hayallerimiz kadar…
Bu sarmalı yaşamın bir yanıyla ilişkilendirmeli ama nasıl?
Hangi sözcük kendinden fazlasıyla anılır ki?
Hangi kıvrım yaşamın bu onarılmaz ritmine dokunabilir?
Bir çocuğun kaygısızlığını arayıp yeniden yaşatmalı
Bilincin kendini reddetme seçeneği gibi…
Duyguların yozlaşmasına, dilin makineleşmesine, tüketimin sınırsızlığına ayak uydurmamak gibi bir seçenek…
Yaşayan bir soluk olmak ne demekse, bir romanın karakterini yaşatmak neyse o…
Bir anlatıcı ama değil…
Lafları eğip bükmeden…
Sözcükleri kırıp tüketmeden…
Patlayan balonları unutup, sayıları kirletmeden…
Algıladığıyla yaşayan…
Sorduklarıyla…
Yaşamın tadına vararak…
Hikâyenin bittiği yerde, yaşamın sızısına sarılarak…
İçinden geldiği gibi
Bir pusulaya yön verir gibi
“Yelkenler tuz kokusu verir yalnız
Öteki fırtınadan…”ii diye mırıldanıyor Seferis
Öyle ya da böyle, denetimsiz ve gözümüzün içine baba baka sırıtan bir yaşam var önümüzde…
Gömleğimizin markasını heceleyen bir yaşam…
Görünür olma hali ya da alışkanlıklarımızı…
Konutlarımızın yer aldığı semtleri…
Reklam panolarını saymıyorum…
Sezon sonu indirimlerini…
İmaj ya da incelmiş fotoları…
Kaygının diğer adı sanrı olmalı…
Perdenin ucundaki oyun…
Kıvranmak bir yana, kendini bir başka gezegene sarkıtma telaşı…
iGüzelim Bugün, Stéphane MALLARMÉ, Çev: Sabahattin EYUBOĞLU
iiDestansı Öykü’den, Yorgo Seferis, Çev: Melih Cevdet Anday