Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı
Hatay KESK Şubeler Platformu mensubu kadınlar, başlayan toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde taleplerini sıraladı, grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmasının gerekliliğine vurgu yaptı.
KESK adına, SES Hatay Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Bolat, konu ile ilgili açıklamasında, 2 Ağustos’ta, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin yaşamını doğrudan etkileyen yeni bir Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinin başladığını söyledi, bu süreci; haklarına, emeklerine, ücretlerine, iş güvencelerine saldırıların arttığı, ağırlaşan çalışma yaşamını pandeminin, savaşın, şiddetin, ekonomik ve ekolojik krizlerin eşlik ettiği koşullarda karşıladıklarını ifade etti.
Pandemi ve ekonomik krizle birlikte, kadınların işgücü piyasasından çekilme hızının, kadın işsizliği ve yoksulluğunun hiç olmadığı kadar arttığı bu dönemde, kadına yönelik şiddetin de aynı oranda arttığını söyleyen Bolat; kadını, çocuğu, LGBTİ+ları erkek şiddetinden koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen siyasal iktidarın, katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendirdiğini bildirdi.
Kuvvetli suç şüphesinin “somut delillere” dayanması koşulunu yasalaştıran iktidarın, istismarın cezasız kalmasının önünü açtığını savunan Bolat, siyasal iktidarın bu girişimlerini kadın, LGBTİ+ ve çocuk düşmanlığı olarak gördüklerini ve bu düşmanlığa karşı mücadelelerini büyüterek sürdüreceklerini bildirdi.
TİS Masası Antidemokratik…
Grevsiz, yetkisiz bir masaya sıkıştırılarak imzalanan toplu iş sözleşmelerinde, kamu emekçilerinin her seferinde daha da katmerlenmiş bir yoksulluğa mahkûm edildiğini, haklarının eridiğini, kadın temsiliyetinin ısrarla reddedildiğini ve kadın taleplerinin görmezden gelindiğini gördüklerini belirten Bolat, açıklamasında şunlara yer verdi: “Bu tabloda büyük vebali bulunan, İstanbul Sözleşmesinin iptalini de büyük coşkuyla karşılayan Memur-Sen, bu yıl bir kez daha masaya oturacak. Maaş zammı dahi alamadığımız bir toplu sözleşme imzalayan konfederasyon olarak tarihe geçen ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini de destekleyen Memur-Sen’den emekçilerin hiçbir beklentisi olmadığını çok iyi biliyoruz.
Kamuda güvenceli çalışmanın fiilen ortadan kaldırıldığı, KHK’lerle işten atma gibi yasa ve hukuk dışı uygulamalarda görüldüğü gibi otoriterliğin keyfiliği, hesap vermezliği, yeni emek rejiminin tesis edilmesinde “yol temizleyici unsurlar” olarak kullanılıyor. İhraç politikasını birçok amacının yanında AKP’nin kadını geleneksel cinsiyetçi rollere hapsetme, bağımlı kılma amacı olduğunu düşünüyor, bunu kadın emeğine yönelik açık bir saldırı olarak nitelendiriyoruz. KESK olarak, 4688’in ve bu yasayla kurulan TİS masasının antidemokratik olduğunu, tarafların belirlenmesinden, imza yetkisine kadar gerçek bir toplu pazarlıktan uzak olduğunu, ayrıca kadınların taleplerini ve sorunlarını yok sayan cinsiyet körü bir düzenek olduğunu söylüyoruz.”
Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı…
Bu temelde, KESK’li kadınlar olarak; 2022-2023 yılları için imzalanacak TİS sözleşmesinde yer almasını istedikleri taleplerini kamuoyu ile paylaştıklarını ve takipçisi olacaklarını duyuran Bolat, şunlara değindi:
“Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de ayrı bir başlık altında toplanmalıdır.
ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin ile süt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır. Kadınlara ve LGBTİ+lara uygulanan ayrımcılık, fiziksel cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma, ısrarlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır. Boşanan, boşanma aşamasında olan, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve tacize, ısrarlı takibe uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği talepleri herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir.
Kamu kreşleri yeniden açılmalı…
Çalışma yaşamında şiddet ve taciz aynı zamanda çalışanların sağlığı sorunu olarak görülmeli ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun çalışmalarının bir parçası haline getirilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik eğitimler ve farkındalık çalışmaları kadınların ve LGBTİ+ bireylerin ihtiyaç duyabileceği sağlık ve/veya psikolojik destek kurul çalışmalarının parçası haline getirilmelidir. 8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu işyerlerinde tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilmeli, sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır. Kadınların çifte mesaisi göz önünde tutularak erken emeklilik ve yıpranma payı sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir. Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için sığınma evleri açılmalı, sığınma evlerinin uluslararası standartlara uygun hizmet verecek hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması sağlanmalıdır. Kamuda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için önlemler alınmalıdır. Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak düzenlenmeli, okulun tüm kademelerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
HPV aşısı ücretsiz olmalıdır ve özellikle risk grubundaki kadın emekçiler başta olmak üzere tüm kadınların aşıya ulaşımının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Talepleri halinde kadınlara regl dönemlerinde ayda 2 gün ücretli izin hakkı tanınmalıdır.”
Taleplerimiz yaşamsal…
Bolat, açıklamasının sonunda şunlara yer verdi:
“Tüm kamu emekçisi kadınları, her biri yaşamsal olan bu taleplerimiz etrafında KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye, toplu sözleşme sürecine sıkışmadan haklı taleplerimizi tüm meşru zeminlerde sonuç alıncaya kadar kararlı bir şekilde birlikte sahiplenmeye, kadınları görmezden gelenlere, cinsiyetçi ve homofobik yaklaşımlara, kadın düşmanlarına birlikte karşı koymaya Ve de yıllardır yılmadan sürdürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz. Taleplerimiz yaşamsal, birlikte mücadele gücümüzdür.”
-Mehmet ÖZGÜN-