CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediyesi Ahlatlıbel Sosyal Tesisleri’nde verdiği akşam yemeğinde bazı gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Cumhuriyet’te yer alan haberde Kılıçdaroğlu, “İmamoğlu CHP’nin, Yavaş İYİ Parti’nin adayı olsun formülüne ne dersiniz?” sorusu üzerine “Ankara’da da İstanbul’da da dominant olan parti CHP’dir. Öyle kabul etmek lazım” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerle söyleşisi özetle şöyle:
Seçmene kaybetmenin acısını unutturacak nasıl hazırlık yapıyorsunuz yerel seçim için?
Her bir belediye ile ilgili akademisyen ve kampanya grubu olmak üzere iki grupla çalışıyoruz. Her il için farklı çalışma, çünkü her ilin farklı karakteri var. Çalışmalar belli olgunluğa ulaşınca belediye başkanları ile toplantı yapacağız. Büyükşehir belediyeleri ile diğer belediyelerimizde ayrı kampanyalar yapacağız. Adayların kim olacağına parti meclisi karar verecek ama başarılı belediye başkanlarımızın hakkını yemek istemeyiz. Onlar, görevlerine devam edecekler. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir. Büyükşehir belediyeleri kendi kampanyalarını kendileri yapacaklar.
Yerel seçimde başarınız erken seçimi getirir mi?
Normalde etik kurallara uyan bir iktidarın yerel seçimlerde kaybederse seçime gitmesi lazım. Demokrasinin kuralı budur. Güven testini gerçekleştirmesi lazım ama Erdoğan bunu yapar mı bilmiyorum. Bunu yapması için demokrasi kültürünü içselleştirmesi lazım. Erdoğan’da bunu göremiyorum. Toplumsal baskı bunu ne kadar gündeme getirir ya da etkili olur bilemiyorum.
İmamoğlu CHP’nin, Yavaş İYİ Parti’nin adayı olsun formülüne ne dersiniz?
CHP’li belediye başkanlarının olduğu yerde CHP’li belediye başkanları vardır, devam eder. Bunun ortası olmaz. Her halükarda Ankara’da da İstanbul’da da dominant olan parti CHP’dir. Öyle kabul etmek lazım.
Akşener, ‘Kim HDP ile görüşürse biz orada yokuz’ diyor. İşbirliğini engellemez mi bu tavrı?
İşbirliği ayrı, konuşmak ayrı. Parlamentoda olan, halkın seçtiği bir partiyi düşman ilan edemezsiniz. Biz örneğin Hüda-Par’ın dünya görüşüne katılmayız ama onu düşmanlaştırmak gibi bir düşüncemiz yok. Seçilmişler, parlamentoya gelmişler. Dünya görüşü bizimle taban tabana zıt ama görüşlerine katılmıyoruz diye düşman ilan etmek demokraside olmaz. Yeşil Sol Parti ile kavga, düşmanlaşma yok, işbirliğimiz de yok. Bir parti ile oturup konuşmanızın koşulları vardır. Biz AKP’yi de MHP’yi de düşmanlaştırmadık. Biz bunlara yalın kılıç gideceğiz demedik. Demokratik yollarla eleştirinizi yaparsınız. Öyle bakmak lazım.
Yeşil Sol Parti İstanbul’dan bir aday çıkartırsa kazanma şansınız azalır mı?
Yeşil Sol Parti ya da diğer partilerin İstanbul için ne yapacağını henüz bilmiyoruz. Gelişen olaylar, süreç içinde oturulur konuşulur. Kimseyle kavga etmiş, ilişkileri tamamen koparmış değiliz. Kimse kimseyle “kesin bir şey görüşmez, olmaz” diye bir şey yok. Eleştirileri saygı ile karşılıyoruz. Şimdi fazla bir şey söylersek Yeşil Sol Parti’nin iç işine karışmak ya da etik dışı bir davranışta bulunmuş oluruz.
Seçmendeki umutsuzluğu bitirebilecek misiniz?
Bu durumun değişmesi gerekiyor. Bize de bağlı bu. Çıkaracağımız adaya, çalışmamıza bağlı. Bunları süratle sonlandırmak lazım. Alana çıktığımız zaman göreceksiniz. Aslında vatandaş şoku biraz atlatmış durumda.
Vatandaş ekonomik şok da yaşıyor. İktidar yoksulluğu daha ne kadar sürdürebilir?
AKP; alt gelir gurubundan üst gelir grubuna kaynak aktarıyor. Kur Korumalı Mevduat ile 717 milyar lira faiz ödendi ve bir kuruş vergi alınmadı. Bunu fakirden alarak yaptı. Bu cumhuriyet tarihindeki en büyük kaynak transferlerinde biri. Ballı börek gibi bir şey. Beşli çeteye dolar garantisiyle ödemeler yapılıyor. Ücretli ve emekliye geçim garantisi verilmiyor. Sistem tersine çalışıyor. Bu nereye kadar gider? Alt gelir gruplarına dul yetim parası, emekli aylığını biraz arttırmak gibi kaynak aktarılır ama bunun sonu yok. Bu iş sosyal patlamaya doğru gider. Bu risk var.
CHP çok uzun süre sonra Kürt seçmende bir heyecan yarattı ama Özdağ ile protokol sonrası hayal kırıklığı da yarattı. Doğu ve Güneydoğu’da istediğiniz oyu alabilecek misiniz şimdi?
Bölgede bir ayrışmanın kutuplaşmanın doğru olmadığına inanıyorum. Tam tersini yapmak gerekiyor. Eksikliklerimiz olabilir. Bölgeye zamanında yeterince hassas davranmadığımız öz eleştirisini yaptım. Şimdi parti olarak daha çok sahadayız. Sorunların çözümüne herkesin katkı vermesi gerekiyor.
İçki yasağı ile birlikte başlayan yaşam tarzına müdahale tartışmaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
İktidarın toplumun her kesimine güven vermesi gerekiyor. Bunun temel ölçüsü demokrasidir. Yaşam tarzı, inançları, kimlikleri itibariyle toplumu ayrıştıramazsınız. Devlet bu konularda kör olmak zorunda. Erdoğan’ın yaptığı; ayrışmayı körükleyerek kendi tabanını konsolide etmek. 20 yılı aşkın süredir bunu yapıyor. Karşı tarafa saldırarak, daha iyi eğitim almasını, giyimini ya da oturduğu yeri eleştirerek yapıyor ve başarılı oluyor. Bir kişi bile eğer yaşam tarzına müdahale endişesini taşıyorsa bu önemlidir.
Akşener’in masadan kalkması, kazanamayacak aday söylemi toplumda –muhalefette şeffaflık yok-algısı yaratmadı mı? Şimdi de ittifakın bittiğini söylüyor. Akşener belediye başkanlarınızı suçluyor seçim yenilgisinden. Olası bir ittifaka açık değil gibi bir izlenim veriyor.
Olabilir. Meral Hanımın masadan kalkması, sonra gelmesi onların takdirinde olan bir şey. Neden masadan kalktın diye bir sorgulama yapmadık. Zarar verdi mi, vermedi mi diye özel bir çalışma yapmadık. Her şey o kadar hızlı ilerliyor ki. Evet, seçim bitti, ittifak bitti ama konuşuyoruz, görüşüyoruz. Önümüzde yerel seçim var. Ne tür işbirlikleri yapabiliriz, herkes ona bakıyor. Başka şeyler söyleyip de şimdi nezaketsizlik yapmak istemem.
Peki Türkiye nereye gidiyor?
Bu sorunun yanıtını sığınmacılarda aramamız gerekiyor. Bence Türkiye’nin en temel sorunu bu. Bütün sınırlar yol geçen hanına dönmüşse, gelenlerin ne iş yaptığı bilinmiyorsa, uyuyan hücrelerin boyutu bilinmiyorsa bu Türkiye’nin geleceği açısından çok ciddi bir risk. Ciddi toprak alımları var. Bölge tamamen kontrolden çıkmış durumda. Asıl üzerinde durulması gereken konu bu. Seçimi kim kazandı? Seçimi sığınmacılar kazandı. Kimin sığınmacı olup olmadığı belli değil. Afganlar Konya’da özel olarak eğitiliyor. Türkiye bir ekonomik patlama ile beraber başka patlamalara her an gebe olabilir.