Yerel seçimin yapılacağı tarih yaklaştıkça kamuoyu araştırmaları sonucu da birbiri peşi sıra açıklanıyor.
Anketlerin hemen tamamı iktidar kanadının oy kaybettiğini, 31 Mart seçimlerinde büyük bir hüsrana uğramalarının söz konusu olabileceğini net bir şekilde gösteriyor.
İktidar kanadının oy oranı düştükçe bu kanattaki telaş ve sertleşme de giderek artıyor.
Bilindiği gibi 31 Martta belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, muhtarlar ve bazı illerimizde de il genel meclisi üyelerinin seçimi yapılacak.
Yani kısacası bizi yerel yönetimlerde kimlerin temsil edeceği belirlenecek.
Elbette ki iktidar kanadının oylarındaki önemli düşüş devlet çarkının işleyişinde de etkili olacaktır.
Ama hiçbir zaman devletin devamlılığının tartışması söz konusu olmayacaktır.
Esasen olması da mümkün değildir.
Durum böyle olduğu halde, başta önemli büyük şehirler olmak üzere genel olarak seçimleri kaybedeceğini anlayan iktidar kanadı bir beka sorunu varmış gibi tutum ve davranış içerisine girmiştir.
Bir kere şunu net bir şekilde belirtmekte yarar vardır: Ülkemizin hiçbir zaman beka sorunu söz konusu olmamıştır ve olması da mümkün değildir.
Ancak varsayalım ki böyle bir tehlike söz konusudur.
Ülke 17 yıldır tek parti tarafından, yani AKP iktidarı tarafından yönetilmiyor mu?
Elbette ki evet.
Bu 17 yıl içerisinde olan olumlu ve olumsuz gelişmelerden kim sorumludur?
Elbette ki iktidarda olan parti, yani AKP.
Eğer ülke bir beka sorununun varlığı yada yokluğu tartışmasının yapılması aşamasına getirilmiş ise ,bundan elbette ki muhalefet değil iktidar kanadı sorumludur.
Hesap vermesi, neden böylesi bir durumla karşı karşıya kalındığı sorularına yanıt vermesi gereken iktidar kanadıdır.
Bunun böyle olduğu gün gibi aşikâr olmasına rağmen, 31 Mart seçimlerinin sonuçlarının bir beka sorunu olduğunun tartışmasını yapmak, bunu gündeme taşımak ne anlama geliyor?
Bilindiği gibi beka bir devamlılık konusudur.
17 yıldır tek parti iktidarı olarak ülke yönetildiğine göre, eğer gerçekten bir beka sorunu söz konusu ise, bunun sorumlusu kimdir ve hesabını kim verecektir?
Bu nedenle 31 Mart seçimlerinin beka sorunu ile birlikte anılması doğru ve tutarlı bir hareket olmasa gerek.
Bunu böylece anlayıp kabullendikten sonra iktidar kanadının seçim stratejisini daha tutarlı bir yöne çevirmesi gerekliliği de kendini açıkça ortaya koymaktadır.
17 yıldır iktidarda olan bir partinin hala yakınması, kendini mağdur durumda göstermesi, dün yaptığı yanlışları görmezden gelen bir tutum içinde olması herhalde seçmenin gözünden kaçmayacaktır.
Bakınız geçtiğimiz günlerde iktidar partisinin açıkladığı 11 maddelik manifestoya?
Bu 11 maddelik manifestoyu okuyanlar sanırlar ki, 17 yıldır ülkeyi yöneten AKP değil.
Zira manifestoda yazılı olanların hemen büyük kısmı muhalefet kanadının yıllardır dile getirdiği ve yapılmasını istediği hususları içermektedir.
Muhalefet kanadının yıllardır ortaya koyduğu ilkeleri bu kez seçim manifestosuna alıp, 17 yıl sonra gerçekleştirmeye çalışacaklarını söylemek, herhalde samimiyetten uzak bir tutum ve davranış olarak seçmen nezdinde görülecektir.
Yıllardır mağdur edebiyatı yapmak suretiyle seçmenden oy alma yoluna giden ve bunda başarılı olan siyasi iktidarın uyguladığı bu taktik, görünen o ki, bu kez başarılı olamayacaktır.
Yeter ki muhalefet kanadı iç çekişmeyi bir yana bıraksın. Birlik ve beraberlik içinde olduğunun izlenimini verecek tutum ve davranış içerisinde olsun…
YORUMLAR