Antakya Çiçek Apartmanı önündeki palmiyeler, yıkım sırasında düşmana vurur gibi paramparça edilmişti. Toplumun her kesiminden insan, bu davranışa karşı çıkmış, büyük tepki göstermişti. Bu tepki sonrasında ise yıkım şirketine bir miktar para cezası verilmişti.
Birkaç gün önce sosyal medyada karşımıza çıkan görüntüler ile, söz konusu yere tekrar palmiyelerin ekildiği görülmektedir. Konuya birkaç noktadan bakmakta fayda var.
Öncelikle bir insan, nasıl olur da 40-50 yıllık güzelim ağaçları paramparça edebilir, aslında vatandaşların tepkisinin en önemli nedeni bu idi. Sonrasında, bu bizim sadece gördüğümüz ve buna binaen gösterebildiğimiz bir tepki idi. Maalesef çok iyi biliyoruz ki görmediğimiz birçok ağaç bu ve benzeri şekilde parçalanmakta.
Son olarak, yılların ağaçlarını yıkıp parçaladıktan sonra yerine yenisini de koysanız, bilmem kaç tane ağaç da ekseniz bu yapılan hatayı telafi edemezsiniz.
—
Yeni anayasa çalışmaları yerine keşke kamu kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin şeffaflığı ve hesap verebilirliği üzerine kafa yorsak. Bu konu, demokratikleşme hareketimize ve seviyemize çok daha fazla katkı sunacaktır. Maalesef ülkemizde artık şeffaflık ve hesap verme kavramları unutuldu.
Mesela yerel yönetimler gelir gider tablolarını aylık düzenli olarak sosyal medya hesaplarında paylaşsa, harcanacak kalemler vatandaşın taleplerine göre harcansa daha iyi olmaz mı. Maalesef bu konular ülke gündeminde değil. Demokratikleşme istiyorsa, öncelik şeffaflıktan geçer.
Benzer bir zihniyet, siyasi partilerde işletilmeli. Aday belirleme süreçlerinde partililerin görüşleri neredeyse hiçbir önem taşımıyor. Siyasetin finansmanı hiçbir zeminde tartışılmaz hale getirilmiş durumda. Bu konular tartışılmadıkça inanı yeni anayasa tartışmalarının uygulamada hiçbir önemi olamaz.
—
Mayıs 1995’ten beri Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri, yaklaşık 5.5 yıl sonra tekrar aynı meydanda toplandı ve basın açıklaması yaptı. Bir önceki içişleri bakanı, bu toplantı ve protesto hakkını engellemişti. Mevcut içişleri bakanı ise bu yasağı kaldırdı. Cumartesi Anneleri’nin mağduriyetleri ortada. Bir basın açıklaması yapılmasına dahi yıllarca tahammül edilemedi. Ne kadar üzücü.
5.5. yıl sonra basın açıklaması yapan ve sorunsuz bir şekilde dağılan bu protestoya dahi neden tahammül edilemez, anlamak mümkün değil. Neyse ki yeni bakan, bu mağduriyeti gidermiş.
—
Sayıştay son derece mühim bir denetim mekanizmasıdır. Kamu kurumlarındaki harcalamaları detaylı bir şekilde incelemekte, buna mukabil bir rapor hazırlamaktadırlar. Bu raporları web sitelerinde kamuya açık bir şekilde de ilan etmektedirler. Bu raporlarda son derece önemli tespitler yer almakta. Fakat bu tespitlerin, uyarıların ve hukuka aykırılıkların gereği yapılmamakta. Savcılar bu raporlara kayıtsız kalıyor, kamu kurumları gereği gibi denetlenmiyor ve yapılan hukuka aykırılıkların müeyyidesi olmuyor. Bu da kamu kurumlarının keyfi davranmasına sebep oluyor.
T24’te Çiğdem Toker’in 22 Eylül 2023 tarihli konuyla ilgili yazısını okudum. Tespitler çok doğru. Kamu İhale Kanunu’nun son 20 yılda sayısız kez değiştirildi. Kamu kurum kuruluşların hizmet alımlarında tamamen keyfilik mevcut. Harcanan paralar denetlenmiyor. Oysaki bu bütçeler biz yurttaşların vergileri ile oluşturuyor, yani harcanan para bizim paramız. Benzim alırken, su içerken, elektrik su doğalgaz parası öderken, telefon alırken verdiğimiz vergiler.
Yurttaşların parasının göz göre göre bu kadar kolay harcanması ve denetimden vareste tutulması demokratik ülkelerde kabul edilebilir bir şey değildir. Şeffaflık ve hesap verilebilirliğin olmadığı ülkelerde demokrasiden söz edilemez.
—
Türkiye maalesef kayıt dışı paranın bol olarak dolaşımda olduğu bir ülke haline geldi. Kara para ile mücadele ve kayıt dışı para konusunda hiçbir kurum ve kuruluşun kılını kıpırdattığı yok. Uzun yıllar sonra, Dilan-Engin Polat çifti ile bir bu hususun bir yargılama konu olduğuna şahit olduk. Bu da, konunun magazinsel yönü sayesinde oldu. Yani bu kişiler özel hayatlarını ve görgüsüzlüklerini, lüks düşkünlüklerini sosyal medya hesaplarında milyonlarca kişi ile paylaşmasalardı bu kişiler de bir yargılamaya konu olmayacaktı.
Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) tavsiyelerini ve uyarılarını dinlemeyen bir ülke haline geldik.
Dün Fatih Altaylı’nın bir paylaşımını gördüm. Wolksvagen, Honda, Ford gibi çok büyük şirketler, ülkemizde yapmayı planladıkları çok büyük yatırımlarını iptal ettiler. Buna dünya devi akaryakıt şirketi BP de eklendi. BP, 112 yıldır Türkiye pazarda faaliyet göstermiş. BP, bir sabah okuduğumuz haberle Türkiye pazarından çıkma kararı almış.
Saydığımız şirketler çok büyük ve planladıkları yatırımlar çok yüksek rakamlardır. Biz hele ki böylesi ekonomik zorluklar yaşadığımız şu dönemde yatırımcının önünü açmamız gerekirken maalesef yatırımcıyı ürkütüp ülkemizden çıkış yapmasına neden oluyor. Binlerce kişi istihdam edecek fabrikalar başka ülkelere kuruluyor. İhracat ile ülkemize döviz girdisi sağlamak imkanından mahrum kalıyoruz.
Hukuk devleti ilkesini aşındırmaya devam ettikçe, ifade özgürlüğüne ket vurmaya devam ettikçe, mahkeme kararlarını uygulamamaya devam ettikçe korkarım ki bu tarz pek çok haberleri okumaya devam edeceğiz.
YORUMLAR