2012 senesinden bu yana aynıyız…
Antakya’daki Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi, misafirlerini, “Doğal zenginliklerimizi kayıt altına almak ve onların efsunlu dünyasına kısa bir yolculuk yapmak üzere sizler için hazırladığımız bu merkez…” ifadeleriyle karşılasa da eksikler dikkat çekiyor!
2012 senesinde hizmete giren ve Hatay coğrafyasının aromatik bitki zenginliğini sergileyen “Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi”, misafirlerini, tarihi kimliği ve hikayesiyle bilinen Antakya-Kurtuluş Caddesi’ne açılan dar bir yolun hemen içinde, restore edilmiş eski bir konakta ağırlıyor.
Sergilenen yüzlerce çeşit kurutulmuş bitki ve şişelenmiş bitki yağları için konuşan bir turizmci, yaşanan sıkıntı için şunları dile getirdi:
“Bir kere burası bir müzeyse, burada bulunan personelin dil bilme zorunluluğu var. Ama çat pat gibisinden değil! Dile hakim bir ‘bilme’ olayından bahsediyorum! Bu da yetmiyor, gelen misafirlere farklı dillerde broşürler de verebilmelisiniz. Yüzlerce çeşit kurutulmuş bitki ve şişelenmiş bitki yağı dedik ya… Neden gelen misafirler, bu sergilenenlerden numuneler alamasın? Yanlarında, gidecekleri yerlerde anlatabilecekleri bir hediye götürmesin? Minik, eski Roma’nın gözyaşı şişeleri gibi ufak şeylerde bitkisel yağların örnekleri satışa sunulabilir gelenler için.
Hep dediğimiz diğer bir şey de bitkisel çaylar! Hiç duymadıkları, ama içilebilir tatta olanlardan seçilenlerle oluşturulmuş zengin bir menü! Son olarak, müzemiz adeta hamam gibi! Klima yok ya da çalıştırılmıyor ve çok sıcak! Girmenizle çıkmak istemeniz bir oluyor. Buna da bir çözüm bulunması gerekiyor.
Hep dediğimiz şeyi bir kez daha tekrarlayalım… Müzeler, başlı başına bir değer, ama pazarlanmaları gerekiyor. Bunun için de eldekini PR konusunda uzman ellere teslim etmeniz gerekiyor. Çünkü detaylar sizi lider yapar. Eldeki ile mi? Sadece standardı yakalarsınız!”
Tamer Yazar