Klonlama

Her sesin ayrı bir titreşimi olsa gerek… Ayrı bir rengi… Öğrenilmiş kaygılara sırnaşan ayrı bir ritmi… Ama “Her yanda öyle bir tekdüzelik var ki; insanın gönlü bunalıyor…” diye yazmış Sergey Yesenin Tekdüze romanlar, tekdüze şiirler, tekdüze okumalar… Birbirini öven edebi metinler Şiir yarışmalarının kadrolu jürileri Niteliğine aldırmadan her türden yazımı basan yayınevleri Söyleşiden söyleşiye boy […]

Her sesin ayrı bir titreşimi olsa gerek…

Ayrı bir rengi…

Öğrenilmiş kaygılara sırnaşan ayrı bir ritmi…

Ama “Her yanda öyle bir tekdüzelik var ki; insanın gönlü bunalıyor…” diye yazmış Sergey Yesenin

Tekdüze romanlar, tekdüze şiirler, tekdüze okumalar…

Birbirini öven edebi metinler

Şiir yarışmalarının kadrolu jürileri

Niteliğine aldırmadan her türden yazımı basan yayınevleri

Söyleşiden söyleşiye boy gösterenler…

Sanat sevicileri…

Programlanmış köşe yazarları…

Televizyonun çokbilmişleri…

Ne yemeliyiz uzmanları,

Şiddeti sıradanlaştıran diziler…

Bir bunalım hali, zihnimize dahi anlatamadığımız çok yoğunluklu süreç.

Bireyin en derinlikli kuytusuna hükmeden dolambaçlı bir çağ…

“Her şeyi bilen bu insanlara, toplumda sık rastlanır. Yaşamın daha önemli, ilginç sorunlarıyla ilgilenebilecek kapasitede değildirler. Bununla beraber “her şeyi bilirler”…” diye yazmış Dostoyevski

Duyularımıza hitap etmeyen bir görüntüyle karşı karşıyayız çünkü… Gözlerimize ışığın düştüğü retina tabakasından, uzaktaki nesneye kadar… Her şey durağan bir ruh haline evrilmiş…

Atomun çekirdeğindeki protondan nötrona kadar, kabalaşmış bir gerçeklik var bu çağda, kırılmışlık, tükenmişlik, gerçeğe uzaklaşmak gibi bir ikilem var.

Bir fotoğraf ama değil.

Bir melodi hiç değil.

Bir öykü, bir şiir, bir iki adımlık mesafe…

Adı gerçeklik olan fakat kurgunun dibine uzanan bir yanılsama…

Fernando Pessoa’ya göre “Hep aynı ve hep bir başkası olmanın giderilemeyen, sayısız kaygısı…”

Bireyin gözüne sokulan gürültü, gündem gıcıklayıcı haberler; rakamlar, bankalar, krediler, indirimler ve taksitler…

Toplum üzerinden bireyi kalıplara sokma çılgınlığı…

Kalabalık arasında yaşanan o adımsızlık hali özellikle…

Sıkılgan bir şehrin temposuna sırnaşmak ya da kırılgan bir keşfin akışına kapılmak…

Tercih bireyin…

Ama en önemlisi, garip gündemlerin bulanıklığından uzaklaşmak

Umudumuzu tüketmeden

Yaşanan tüm algılara rağmen daha kararlı ve daha cesur…

En derinine dalmalı mavinin.

Geçmişi ve geleceği bağlamakla başlamalı.

Coğrafyanın en batısından, en doğusuna köprü kurar gibi.

Zorlukları ve yenilgileri bir kenara bırakarak…

Yaşama tutunmanın, yaşam sevincini duyumsamanın, mücadele azminin en uzun kıyısında koşmak…

“Bir yanı var
ömrümüzün
belki bir gün gülecek…” diye sesleniyor Behçet Aysan

Murad DEMİRKOL

Exit mobile version