Ortalık toz duman, göz gözü görmüyor. Bunun sonucu olarakta, umutların umutsuzluğa dönüşmesi yolunda, özellikle iktidar partisi ile ona destek veren parti tarafından çeşitli söylemlerde bulunuluyor, çeşitli asparagas haberler ortaya atılmak suretiyle etrafın daha da karışmasına neden olunmak isteniyor. Öyle ki; bel altından vurmaya kalkışmalar, oğulların babaları kanadından yıpratılmaya kalkışılmasına kadar bir sürü uydurmalar ve şık olmayan gerçek dışı iddialar…
Ortalığın bu kadar karışmasının nedeni ise, başta CHP olmak üzere, muhalefet partileri içerisinde, adayların isimlerinin açıklanması nedeniyle oluşan ya da oluşturulan huzursuzluktur.
Belediye başkan adaylarının isimleri açıklandıkça özellikle ana muhalefet partisi içerisinde kıpırdanmalar, hoşnutsuzluklarını dile getirmeler ve hatta istifalar baş göstermiştir.
Öncelikle bir hususa değinmek istiyoruz.
Siyasi partilerin aday belirleme usulleri ve kararları, aylar önce açıklanmış, hem kamuoyuna, hem partililere, hem de adaylık için başvuruda bulunacaklara duyurulmuş idi.
Bu sistemi benimseyenlerde adaylık için başvuruda bulundular.
Başvurular içerisinde değerlendirmeler yapılmış ve sonuçta her belediye için bir başkan adayı belirlenmiştir.
Birden çok aday adayının bulunduğu göz önünde bulundurulursa, bu aday adayları içerisinden biri aday olacak, diğerleri ise bu imkâna kavuşmayacaktı.
Durum böyle olduğu ve bunun böyle olacağı aylar önceden belli olduğu halde, neden ben aday gösterilmedim diyerekten tozu-dumana kattırmak, ben aday gösterilen kişi için çalışmam demek ve hatta partisinden istifa etmek suretiyle koltuk aşkını ortaya koymak hoş ve şık bir hareket olmasa gerek.
Ben olursam iyi, doğru ve güzel, ben olmazsam kötü, yanlış ve çirkin anlayışı hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Böyle bir anlayış hem sahibine hemde mensubu olduğu partiye ve savunduğu ilkelere çok büyük zararlar verir.
Ayrıca şu gerçeği de hatırdan uzak tutmamak gerekir: Hatadan dönmek erdemliliktir.
Elbette ki yapılan aday tespitlerinde yanlışlar vardır. İsabetsizlikler vardır. Ayrıca gerçek anlamda mağdur edilen isimler söz konusudur.
Tabi ki bunların tartışması ve muhasebesi yapılacaktır.
Ancak bunun yeri ve zamanı şimdi değildir. 31 Marttan sonra bunun tartışması yapılır, yapılan yanlışlar ortaya konur, mağduriyetler dile getirilir. Bu durumun oluşmasına neden olanlardan hesap sorulur.
Ama 31 Marttan önce bu yola başvurulması, bilinmelidir ki hem sosyal demokrat anlayışla bağdaşmaz, hem de iktidar kanadının işine yarayacak bir ortamın oluşmasına neden olur.
Özellikle CHP’deki bu çalkantı nedeniyle, AKP ile MHP’nin önde gelen isimlerine bir bakın. Hepsi biryandan kıs kıs gülüyorlar, öte yandan da CHP içindeki bu karışıklığın durulmaması, daha da artması için ellerinden gelen söylemlerde bulunmak suretiyle bir tür yangını körüklüyorlar.
İktidar kanadı, seçimin büyük ölçüde kaybedileceği bir ortamın oluştuğu biranda, özellikle CHP içindeki aday belirlemelerine karşı gösterilen tepkinin durulması yerine artması yolunda her türlü çabayı sarf etmek suretiyle kendilerini düzlüğe çıkartmaya çalışıyor.
Durum bu merkezde iken, sosyal demokrat bir anlayışa sahip olanların, Atatürk ilke ve devrimlerini özümseyen, laikliğin, hukuk devleti ilkesinin yılmaz savunucuları olduklarını her halleri ile belli etmeleri gerekenlerin, bu tuzağa düşmemeleri ve koltuk kavgası yapma yerine, birlik ve beraberlik örneği sergilemek suretiyle kendilerine kurulan tuzağı boşa çıkartmaları gerekir.
Bakınız İzmir’deki duruma.
İzmir ki; CHP’nin kesin olarak kazanacağı, iktidarın ise bir türlü ele geçiremediği bir ilimizdir. Bu ilin belediye başkanı Aziz Kocaoğlu aday gösterilmediği halde, partisi tarafından aday gösterilen Tunç Soyer’i bütün gücüyle destekleyeceğini açıklamak suretiyle, birlik ve beraberlik örneği sergilemiş ve parti içinde karışıklık çıkartmak isteyenlere doğru yolu göstermiştir.
Doğru olanda budur. Önce seçim kazanılacak ve sonrada yapılan yanlışların hesabı sorulacaktır.
Bu yapılmayıp, kurulan tuzağa düşüldüğü ve her türlü olumlu koşullara rağmen seçim kaybedildiği takdirde, bilinmelidir ki buna neden olanlar tarih önünde hesap veremeyecekler, yaptıkları yanlışın vebali altında ezilip gideceklerdir.
Bu nedenle koltuk hırsının, gelecek hesaplarının, yapılan yanlışların sorgulanmasının ötelenmesi suretiyle, bir araya gelip kenetlenerek, oluşan olumlu tablonun olumsuza dönüşmesine fırsat bırakmadan, birlik ve beraberlik örneği sergilenmelidir. Aksi halde iş işten geçmiş ve atı alanda Üsküdar’a çoktan geçmiş olacaktır.
YORUMLAR