Son yıllarda komplo teorilerinin bu kadar yaygınlaşmasının nedeni ne? Bütün olayları bir komployla açıklama eğilimi doğruyu ne kadar yansıtıyor? Yoksa, kirli oyunları gizlemenin en kestirme yöntemi komplo teorileri mi?
İngiltere’de yayımlanan Lobster dergisi yazarı, araştırmacı Robin Ramsay, “Komplo ve Teori” adlı kitabında bu sorulara yanıt ararken komplo ve komplo teorilerinden örnekler veriyor, “komplo kültürü”nden, komplo teorilerinin toplumdaki değişik yansımalarına, bilgi çarpıtmadan zihin denetimine, paranoyadan doğaüstü olaylara değin pek çok konuyu ele alıyor.
Ramsay, dünyada kötü giden her şeyin, gerçek hayat, gerçek politikalar ya da gerçek komplolar yerine daha yalın bir biçimde, bir grubun ya da bireyin eylemlerine indirgenerek açıklandığını, bu arada gerçeklerin de buhar olup uçtuğunu söylüyor. Gelişmiş sanayi ülkelerinin hemen hemen tümünde sayısız komplo teorisinin yaratıldığına dikkat çekiyor. Olayların böyle basitleştirilmesinin kaynağında komplo teorilerinin gizem ve çekiciliğinin yattığını düşünen Ramsay, “komplo kültürü”nde dönüm noktası oluşturan üç olay gösteriyor:
1990’ların ortalarında yayınlanan X- Files (Gizli Dosyalar) adlı televizyon dizisi. 11 Eylül 2001 saldırıları. Dan Brow’un yazdığı, tüm dünyada 20 milyon baskıya ulaşan Da Vinci Şifresi adlı kitap.
Ramsay’e göre, X- Files, popüler kültürde komplo teorilerine yer açmış ve teori çeşitlerinin çoğalmasına neden olmuştu. 11 Eylül sonrasında, siber-alem farklı teorilerin doğmasına neden oldu. İkiz Kulelere yapılan saldırının Amerikalıların kendilerine karşı gerçekleştirdikleri bir eylem olduğu savları internette hızla yayıldı. Komplo teorisyenleri, ABD otoritelerinin bir saldırı olacağını önceden bildiklerini ve olayın gerçekleşmesine izin verdiklerini ya da bu eylemleri doğrudan kendilerinin planladığını ileri sürüyorlardı. Da Vinci Şifresi de bu ilgi yoğunlaşmasının somut bir örneğini oluşturmuştu. Var olmayan bir grup üzerine kurulan bir komplo teorisi temelinde yazılmış olan roman dünyada ana akımın da bu yöne kayacağını gösteriyordu.
ABD, komplo teorilerinin yayıldığı en önemli merkez haline geldi. Ramsay’a göre bunun nedeni Amerikan tarihinde yaşanan gerçek komploların varlığıydı. İnsanlar komplolarla dolu bir dünyanın varlığını gördükten sonra, komplo teorilerine inanmaya başlamışlardı. Oysa, komplo teorilerinin akla yatkın olması için nedenlerin, sonuçların ve kanıtların tutarlı olması gerekiyordu. Ramsay, birçok komplo teorisini büyük çıkarları gerçekleştirmeye yönelik eylemlerin bir parçası olarak görüyor ve şunları söylüyor: “Günümüzde dünya düzeni, bankerler tarafından ve bankerler için tasarlandığından, bizi kandıranların onlar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.”
Komplo teorilerinin gerçek altın çağının yaşandığını belirten Ramsay, doğaüstü, gizemli ve tanınamayan olaylarla komplo teorileri arasında bir ilişki olduğunu, son zamanlarda resmi odakların, bilgi çarpıtmalarını yoğunlukla kullandığı konulardan birinin de UFO’lar olduğunu öne sürüyor. Uzaylıların varlığını kanıtlayacak ne özel bir sanat eseri, ne üzerinde oynanmamış bir fotoğraf, ne kuşkuya düşürmeyecek bir video kaydı ve ne de bir film olduğu halde Amerikan hükümetinin UFO gerçeğini örtbas ettiği ve dünya dışı varlıklarla Amerikan hükümetinin yetkilileri arasında bir ilişki olabileceği inancı yaygınlaşıyor. UFO’lara duyulan inanç popüler kültürün içinde yoğruluyor. Ramsay’a göre UFO, komplo teorisidir ve ‘zihin denetimi’ çalışmalarının üstünü örtmek içindir.
Ramsay, sonuç olarak, karmaşık toplumsal ve siyasal olayların tek komplo teorisine dayanılarak açıklanamayacağını söylüyor, dünyanın bu denli basit yaklaşımlarla açıklanabilecek bir yer olmadığını, eğlenceli görülen komplo teorilerinin de, birer dikkat dağıtma merkezi ve yanlış bilinç aşılama kaynağı olduğunu öne sürüyor ve şunları ekliyor:
“Komplo teorilerinin her geçen gün artmasının bir nedeni de teknolojinin, yani bilgisayarın ve internetin yaygınlaşmasıyla bilginin çoğalmasıdır. Temel nedense, benim hâlâ söylemekten zevk aldığım gibi, Amerikan siyaseti ve emperyalizminin nesnel gerçeğidir.”
Araştırmacıların ve gerçeklerle yüzleşmek isteyenlerin temel kaynaklarından sayılan Lobster dergisinde yirmi yılı aşkın bir süredir komploların iç yüzünü gözler önüne seren Robin Ramsay, bu kitabında, teoriyi komplo teorilerinden, gerçeği yalandan, araştırmacıları uydurmacılardan ayırıyor. Devlet tarafından sürdürülen komplolara, çokuluslu şirketlerle onların yandaşlarına ve ulus ötesi kuruşlara dikkat çekiyor. Olayların arka planında nelerin olabileceğinin ana fikrini verirken, yaşadığımız çağı anlamamıza yönelik çok önemli bir katkı sağlıyor.
Orhan Tüleylioğlu
YORUMLAR