İddialara karşı tavır alması gerekenler…
Organize suç örgütü lideri suçlamasıyla Ankara tarafından kırmızı bültenle aranan ve halen Birleşik Arap Emirlikleri’nde olduğu ifade edilen Sedat Peker’in ortaya attığı ‘rüşvet’ iddiaları ve bu iddialara eklediği üst düzey isimlerin Ankara’da yarattığı tartışmayı değerlendiren Çalışkan, “Çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun geldiği nokta” tespitinde durdu.
Şu ana kadar 10’a yakın video paylaşan ve birçok siyasetçi ile işadamının karıştığını iddia ettiği ‘rüşvet çarkına’ dair paylaşımlarda bulunan Sedat Peker, Ankara gündemini belirlemeye devam ediyor! Organize suç örgütü lideri suçlamasıyla Ankara tarafından kırmızı bültenle aranan ve halen Birleşik Arap Emirlikleri’nde olduğu ifade edilen Sedat Peker’in iddiaları konusunda bir değerlendirme yazısı kaleme alan, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Sosyal medyanın bir numaralı gündemi, bir dönemin ünlü destekçisi, ‘bir tripod ve bir kamerasıyla’ meşhur olan, karanlık işlerle anılan Sedat Peker’in ifşaatları olmuş durumda. Ortaya attığı iddialar, yenilir yutulur cinsten değil. Kendince bir yol edinerek birkaç ay öncesinden başladığı ifşaatlarına, aşağıdan yukarıya, alttan üste doğru, sırasıyla gerçekleştiriyor. Öncelikle, zihinleri, duyuru yapacağı konuya hazırlıyor! Sonra da açıklama yapıyor” dedi.
Yaşananları, “Çürümüşlük” ve “Kokuşmuşluk” kelimeleri ile anlatan Çalışkan’ın tespitleri, ara başlıklar halinde şöyle:
-RÜŞVET ZİNCİRİ!-
Başlangıçta, gazeteciler üzerinden yola çıktı. Daha sonra bazı kamu yöneticileri, müdürlerle ilgili iddialarda bulundu Üçüncü aşama olarak ise ifşaatların derecesini ve derinliğini artırarak işin içerisine en üst düzey bürokrasi yöneticilerini ve siyasetçileri hedefe koydu. İktidar yöneticileri, başkan danışmanları, son aşamada ekonominin beyni sayılabilecek Sermaye Piyasası’nın tepesindeki kişi, rektör, milletvekili ve etraflarında oluşmuş olan rüşvet zincirini ele verdi.
-OLAYIN VAHAMETİ!-
Önemli hususlardan biri, bu iddiaların doğru olup olmayacağı yönünde bazı tartışmaların yapılmasıdır. Devletin, bir mafya babasının adeta kontrolüne girmesi, geçmişi karanlık birinin siyaseti şekillendirmesi kötü, ama iddialarda adı geçen şahısların teker teker istifa etmesi de olayın vahametini gösteriyor. Bu durum, iddiaları kabul etmekten öte bir anlam ifade etmiyor. Adı geçen şahıslardan iktidara yamanmış olan siyasetçiler, şimdilik tınmıyor, ama nereye kadar?
-BİR SAVCI GİBİ!-
Sahte bir sosyal medya hesabından ortaya attığı iddiaların hepsini bir bir ispatlıyor! WhatsApp yazışmaları, görüntülü aramalar, video kayıtları, sesli mesajlarla, hatta resmi gazetede dahil bazı küpürlerle sözlerini ispatlıyor ve belgelerle tasdik ediyor, bir savcı gibi delillendiriyor. Bu da artık, işin sadece bir şahsın iddiaları olmaktan çok öte, adeta delilli-belgeli ve resmi hüviyete bürünmüş ve ileride işleme konma hazırlığında olduğu anlaşılıyor.
Her ne kadar ifşaatları yapan kişinin geçmişiyle ilgili bazı soru işaretleri olsa da ortaya koyduğu iddiaların, delillerin, belgelerin ve ihbarların incelenmesi şarttır.
-BAKANLAR DA!-
Bugüne kadar herhangi bir kolluk kuvvetinin, savcının ya da bir yetkilinin bir girişimde bulunmadığı, iddiaları incelemediği ortada. Belki bugün konjonktürel siyasi durum buna el vermiyor, ama böyle devam eder mi, bilinmez. Ortaya atılan iddiaları incelemek ise direkt din düşmanı ithamına, vatan haini yaftalamasına ve FETÖ’cü damgası yemeye açıktır. Ama görülüyor ki bu ifşaatlar, sayın bakanları da içine alacakmışçasına genişletiliyor gibi görünüyor. Bu da bir çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun geldiği noktayı gösteriyor. Hüküm verme durumunda da değiliz. Gözle görülen, elle tutulan belli iddialar var ve bu iddialara karşı tavır alması gerekenler “kör, sağır ve dilsizi” oynuyor.
-KRİZİN TEMELİ!
Özellikle son SPK’ya yönelik açıklamalarından da anlaşılıyor ki, borsadaki hareketliliğin ve ekonomik krizin temelinde “bu yolsuzluk, liyakatsizlik, kayırmanın” olduğu görülüyor. Şüphelerin ortadan kaldırılması için iddiaların üzerine titizlikle gidilmesi ve araştırma imkânlarının sonuna kadar zorlanması gerektiği anlaşılıyor. Burada, tüyü bitmemiş yetimin hakkının birkaç aile arasında paylaşılması ve el değiştirmesi, belli bir zümre arasında bu servetin yağmalanma iddiası, çok ciddi bir durumdur. Bu tür iddialar, toplumdaki güven duygusunu azaltıyor. İnsanlar, her şeye korkuyla yaklaşmak durumunda kalıyor.
-İTİBARSIZLAŞTIRMAK!-
Ülkenin daha derin çıkmaza doğru girmesi ve bizzat Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ifadesiyle, “ekonomik krizin olduğu, ama bunda da bir hayır vardır” diyerek kabullendiği ve gerekçe sunmaya çalıştığı bir dönemdeyiz. Toplumsal yoksulluk ve geri kalmışlık, işsizlik, çaresizlik doğal olarak hırsızlık, cinayet, gasp ve benzeri adli suç oranlarının artmasına neden oluyor. Her toplumda, her dönemde yaşanabilecek olaylar, ayyuka çıkmış durumda, kabul edilebilirliğin çok ötesinde.
Sosyal medyadaki gibi peşin hüküm verme durumunda değiliz. Bazı yerlerde delillerin yok edilip yakıldığına dair görüntüler sosyal medyaya bile yansımaya başladığına göre, bir delil karartma sürecinin başladığı da anlaşılıyor. Yapılması gereken şey, ilgili makamların gerekli girişimlerde bulunup, iddiaları incelemesi ve gereğini derhal yapması, varsa suçluların ortaya çıkarılmasıdır.
Bu sadece hükümetin temize çıkarılması değil, geleceğe güvenle yaklaşma açısından son derece elzem bir durumdur. Sürecin sonunda, güçlü adli merciler tarafından “temiz eller” operasyonuna benzer bir sürece gidilmelidir.
Son olarak, bu yolsuzluklarla ilgili bu dönemde ortaya çıkan, “Müslüman siyasetçi yolsuzluk yapar” algısı, temsil edilen kitleye vurulan en ağır darbe ve fevkalade yaralayıcıdır. Buna da asla zemin hazırlanmamalı, sorumlular gereğini yapmalıdır.
Tamer Yazar