Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Korku filmi serisi gibi!

Videoların sonu gelmiyor! “Büyük

Videoların sonu gelmiyor!

“Büyük umutlarla iktidara gelen İslamcı muhafazakâr düşünce, 20 yıla yakın bir süre sonunda tükenmişlik sendromuna girmiş görünüyor” diyen, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “İçinde ‘gazeteci, siyasetçi ve mafya’ geçen cümleler sıradanlaştı” tespitinde durdu, Sedat Peker tarafından paylaşılan iddialar ve videolar için konuştu.

Dış politikadaki başarısızlık, Merkez Bankası döviz rezervleri, Sedat Peker ile gündeme taşınan iddialar, troller ve havuz medyası gibi birçok başlıkta ülke gündemini değerlendiren isim, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu.
Bu konuda kaleme aldığı değerlendirme yazısında, “Büyük umutlarla iktidara gelen İslamcı muhafazakâr düşünce, 20 yıla yakın bir süre sonunda tükenmişlik sendromuna girmiş görünüyor. Bu tükenme ve savrulma, yalnızca kendilerini değil, hem temsil ettikleri kitleleri hem de ülkenin tümünü etkiliyor” diyen Çalışkan, tespitlerini ara başlıklar halinde şöyle sıraladı:
-İDDİALAR!-
Takip ediyorsunuz, sosyal medya, günlerdir akla ziyan iddialarla sarsılıyor ve kaynıyor. Kamuoyunda bilinen pek çok kimse hakkında ortaya atılan iddia, itham ve itiraflar, çok ciddi ve derin konuları içeriyor. Haftalardır, her geçen gün; gemi, otel, uyuşturucu, rota, silah, rüşvet, kamu gücü, kişisel çıkar, çökmek, kara para ve istismar gibi uzayıp giden ifadelerin geçtiği cümleler duyuyoruz. İçinde ‘gazeteci, siyasetçi ve mafya’ geçen cümleler sıradanlaştı. Tabi ki söylenenlerin doğru olup-olmadığını bilmiyoruz. Buna, bağımsız mahkemeler karar verebilir. Ancak suçlananların iddialara sessiz kalması veya ortaya koyduğu savunmalar, kamuoyunu pek tatmin etmiş görünmüyor.
-HER PAZAR!-
Her Pazar merakla beklenen ve korku filmi serisine dönmüş olan videoların sonu gelmiyor. Değil ki yayınlanan kaset, kasete dair yapılan yorumların yapıldığı programların bile izlenme oranı milyonlarla ifade ediliyor. Ülkede geleneksel, “Pazar sabahı yayınlarını yorumlama sektörü” oluştu. Artık ana akım medyadan daha çok izlenen, aboneleri yüzbinleri, hatta milyonları bulan “bir kamera bir tripot” analizcisi youtube yorumcuları var. Ortaya atılan iddialarla ilgili susuldukça ve her geçen gün bazı iddiaların aslı-astarı olduğu ortaya çıktıkça, tümünün doğruluğuna dair kanaatler oluşuyor.
-MUHATAPLAR-
Bütün bunlar olurken önümüzde izah edilmeyi bekleyen iki durum var. İlki, suçlamaların muhataplarının ve destekçilerin tavrı. Tek kelimeyle, kafalarını kuma gömmüş durumdalar. İddiaların gerçek olup-olmadığına yönelik söz söylemek yerine, bunu söyleyenin konumuna ve geçmişine odaklanıyorlar veya insanların oraya bakmasını istiyorlar. “Peki, bunların ne kadarı doğru” sorusunun cevabı yok!
Toplumun, bu ithamların yanlış olduğunu anlamasını sağlayacak deliller ve belgeler acilen ortaya konmalı, izahat getirilmelidir. Yoksa anketlere de yansıdığı gibi, kamuoyu büyük ölçüde bu suçlamaların doğru olduğuna inanma eğilimine girmiş görünüyor. Esasen insanlar, sansasyonel olana inanmaya daha yatkındır, nitekim vaki de budur.
İkinci olarak, gelelim muhalefet cephesine… Bu konuda işler gerçekten zor. Hükümet tarafından, mafya liderinin sözlerinin peşine düşmekle, halk tarafından da cılız kalmakla, seslerini daha yüksek çıkarmamakla suçlanıyorlar. Aslında olay hiç de görüldüğü gibi değil. Muhalefet, cidden hiçbir şey yapmıyor mu? Kuşkusuz yıllardır, yaşadığımız savrulmayı insanlara anlatmaya çalışıyorlar. Yolsuzluk, usulsüzlük, hukuksuzluk, liyakatsizlik, ahlaki çöküntü, ekonomik buhran gibi iddialar sürekli gündemdeydi. Dış politikadaki derin başarısızlık, yanlış tercihler ve tehlikeli oluşumlarla iş tutulduğu, sürdürülen politikanın ülkeye faydasının olmadığı, bölgeye huzur getirmeyeceği eleştirileri yıllarca yapıldı. Merkez Bankası döviz rezervleriyle ilgili aylarca soruldu, pankartlar asıldı. Ama doyurucu ikna edici açıklama yapmak yerine, vinçlerle pankartları indirme çabasına girildi. 750 milyonluk kredinin geri ödenmemesi ile ilgili suçlama, daha çok dikkat çekti. Çünkü onu seslendiren, daha etkiliydi bu toplumda.
-TETİKÇİLER!-
Muhalefet, benzer pek çok iddiayı gündeme getirdi, ama kimsenin dikkatini çekmedi. Aksine, yalancılıkla itham edildi. Hatta bazılarına, iftiradan değil, sırrı ifşa etmekten ve makama hakaretten cezalar verildi. Troller ve havuz medyasının bütün köşelerini tutan tetikçilerle, bu sesin gür çıkması engellendi. Hakkı söyleyenler, terörle işbirliği yapmakla suçlandı.
Pek çok kurum ve şahısla ilgili usulsüzlüklerin yapıldığına dair delillerle ortaya konan iddialardan kimse rahatsız olmadı. Aksine, “bunlar olağan şeyler, herkes yapıyor” gibi saçma bir savunmayla geçiştirildi.
Tek problem, muhalefetin racon kesmeyi bilmemesi, ya da mafya kadar kendini özgür ve güvende hissetmemesi miydi acaba? Bu da kamuoyunun ayıbı olsa gerek! Tamer Yazar