İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçimi ile ilgili itirazlar henüz YSK tarafından kesin bir sonuca bağlanmadığı için bugün birazda ekonomiye değinmek istiyoruz. Belki ekonomi ile ilgili bu yazımızı okuduğunuzda YSK’nın kararı açıklanmış olacaktır. Eğer böyle bir açıklama yapılırsa ülkemizde halen hukukun, kanunların, yerleşik YSK kararlarının geçerli olup olmadığı anlaşılacaktır. Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Şimdi gelelim ekonomideki yangına.
Ekonomideki yangın bir türlü hız kesmeden etkisini artıyor. Öyle ki; gündelik tedbirlerle söndürülmeye çalışılan yangın, sönmek bir yana giderek yayılıyor.
Pazara, alışveriş merkezlerine gidenler fiyatlardaki astronomik artışı görünce ya alışveriş yapmaktan zorunlu olarak vazgeçiyor, yada alışverişini en aza indirme zorunda kalıyor.
Vatandaş günü kurtarma, akşama evine ekmek ve katık götürebilme arayışı içerisinde.
Dün alınan ürünün fiyatı ertesi gün daha da artıyor.
Hasat mevsimi başladı ve sera altı ürünler yerine normal koşullarda yetişmiş bulunan ürünlerin piyasaya çıkmasına rağmen, fiyatlarda bir türlü normale dönüşe rastlanılamıyor.
Geçen yılki fiyatlarla bu yılki fiyatlar karşılaştırıldığında, dudakların uçuklamaması mümkün olamıyor.
Öyle ki yangının etkisinin azaltılabilmesi için buğday fiyatlarının açıklaması bile Cumhurbaşkanı tarafından yapılıyor.
Ne yapılırsa yapılsın, ne edilirse edilsin, ne söylenirse söylensin, ekonomik kriz bir türlü atlatılamıyor. Zira bir taraftan ekonomik krizin atlatılması yolunda çabalar sarf edildiği izlenimi verilirken öte yandan, kemerleri sıkması, örnek olması gerekenlerin bu yola başvurmadıkları, aşırı tüketim yolundan geri adım atmadıkları izlenmektedir.
Hani meşhur bir söz vardır: Ele verir telkini, kendi yutar salkımı diye.
Örnek olması gerekenlerin, öncelikle ekonominin gereği olan tüm önlemlere uyması, alınan tüm kararları aksatmadan uygulaması gerekir.
Bunun yapıldığına da toplumun ciddi bir şekilde inandırılması icabet eder.
Ekonomiden sorumlu hazine ve maliye bakanının bakın burası çok önemli tarzındaki açıklamaları, yangını söndürmeye yetmez, olsa olsa bir mizah konusu olarak değerlendirilir.
Yine meşhur bir deyimimiz vardır: Koyun can derdinde kasap et derdinde.
82 milyonun ezici bir çoğunluğu ekonomik krizle mücadele ediyor.
Yurttaşların büyük bir çoğunluğu geçim mücadelesi veriyor.
Yaşanan ekonomik kriz sadece bugün için değil, gelecek içinde ülkenin büyük bir yük altına girmesine neden olacak boyuta ulaşıyor.
İşte böylesi bir ortam içerisinde kişisel beklentilerin, hırsların, makam aşkının bir yana ötelenmek suretiyle ülke geleceği, ülke yararı, gelecek nesillerin huzurlu bir ortam içerisinde yaşayabilmesi yolunda ekonominin gerektirdiği adımların atılması zorunlu iken, ne yazık ki bu yola yeterince gidilmiyor.
Böylesi bir anlayışın sürdürülmesi halinde, karşılaşılacak ekonomik sıkıntının oluşturacağı tahribatın onarılması giderek zorlaşacak ve buna neden olanlar, oluşacak olumsuz ekonomik tablonun ağır yükü altında kalacaklardır. Bu nedenle elbirliği ile yaşanan ekonomik krizin üstesinden gelebilmek için, ekonominin bilimsel gerekleri neyin yapılmasını icap ettiriyorsa onun yapılması suretiyle krizi en az tahribatla atlatabilmek için gereken yapılmalıdır.
Bu yola gidildiği takdirde sorun daha rahat çözülecek ve gelecek kuşaklara karşı huzur içerisinde hesap verilebilecektir.
Aksi halde oluşacak vebale sebebiyet verenler, bu vebalin altından kolay kolay kalkamayacaktır…
YORUMLAR