Koyun Can Derdinde…

Ekonomi dünyası mutsuz ve huzursuz. Yarının ne olacağı belli değil. İşyerleri birbiri peşi sıra kapanıyor. Esnaf siftah yapmadan günü geçiriyor. Vatandaş aş ve iş bulabilmek için ne yapacağını şaşırmış durumda. İşsizlik giderek boyutunu arttırıyor. Üniversite mezunlarından oluşan işsizler ordusunun sayıları her geçen gün artıyor. İşte bu ortam içerisinde her şey güllük gülistanlık, her şey yolunda, […]

Ekonomi dünyası mutsuz ve huzursuz. Yarının ne olacağı belli değil. İşyerleri birbiri peşi sıra kapanıyor. Esnaf siftah yapmadan günü geçiriyor. Vatandaş aş ve iş bulabilmek için ne yapacağını şaşırmış durumda. İşsizlik giderek boyutunu arttırıyor. Üniversite mezunlarından oluşan işsizler ordusunun sayıları her geçen gün artıyor.

İşte bu ortam içerisinde her şey güllük gülistanlık, her şey yolunda, ekonomide tüm mekanizmalar tıkır tıkır işliyormuş gibi bir hava yaratılmak isteniyor.
Oysa ki:

Cari açık her geçen gün daha da artıyor.

Dış borçlarımız giderek çoğalıyor.

Elde kalan son ekonomik değerlerimiz ise, varlık fonu diye icat edilen bir fona devredilmek suretiyle, sadece bizlerin değil, gelecek kuşakların, her şeyi elinden alınmış, her şeyi ipotek edilmiş bir dünyada yaşamaya mecbur edilme durumu ile karşı karşıya kalacağı bir ortam oluşuyor.

Rusya ile yaşanan uçak düşürme krizi sonucu 2016 yılında başta turizm olmak üzere, Rusya ile tüm siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz kopma noktasına gelmişti. Oluşan ekonomik tahribat giderek artmaya, ilerde onarılması zor durumlarla karşı karşıya kalmamıza neden olabilecek boyuta ulaşmak üzere iken, bozulan ilişkilerin düzeltilmesi yoluna gidildi. Bunun sonucu olarakta ilişkiler yavaş yavaş düzelmeye, oluşan ekonomik tahribatın etkileri azalmaya başladı. Ama şuana kadar her şeyin normale geldiğini söylemek elbette ki mümkün değildir.

Turizm sektörü ile yaş sebze ve meyve üretenlerin zarar gördüğü bu ilişki bozulmasının tahribatı tam anlamıyla onarılamamış iken, bu kez Avrupa ile ilişkilerimizin bozulduğunu, bunun sonucu olarakta ekonomimizin büyük zararlarla karşı karşıya kalması tehlikesinin baş gösterdiğini üzüntüyle izlemekteyiz.

“Özellikle Almanya ve Hollanda ile başlayan, Bulgaristan, Danimarka ve Norveç’i de içine alan siyasi gerginlik, etkilerini ekonomik gerginliğe ve bunun sonucu olarakta ülkemizin ekonomik alanda büyük zararlarla karşı karşıya kalmasına neden olacak boyuta ulaşmak üzeredir”.

Rusya ile yaşanan krizin ekonomideki tahribatının onarılmasına çalışılırken, bu kez Avrupa ülkeleri ile yaşanan krizin ekonomik tahribatı karşımıza çıkmak üzeredir.
Turizm alanında iptaller birbirini kovalamakta, bu sektörde yatırım yapmış olanlar kara kara düşünmeye başlamak üzeredirler.

Avrupa ülkeleri ile turizm alanındaki geniş çaptaki ilişkilerimizin yanında önemli ticaret ilişkimizde bulunmaktadır.

Yaşanan kriz hem turizm sektörüne hem de ihracat kalemleri ile ilgili sektörlere olumsuz etkiler yapacak, var olan ekonomik krizin daha da artarak olumsuz etkisini net bir şekilde göstermeye başlayacaktır.

Böylesine ekonomik krizin yaşandığı bir ortamda, tehlikeyi görüp önlemleri almak, dış ülkelerle kriz çıkartmak yerine dostluk ilişkilerini pekiştirme yoluna gitmek gerekirken, bunun tamamen aksinin yapılmasının izah edilebilir ve savunulur hiçbir yanının bulunmadığı açıktır.

Rusya krizinin etkileri devam ederken bu kez Avrupa ülkeleri ile yaşanan olaylar sonucu ortaya çıkacak olan ekonomik krizle karşı karşıya kalınması, gelecek günlerin hiçte rahat geçmeyeceğini sorunların birbiri peşi sıra artacağını ve önüne geçilebilmesinin kolay olamayacağını bilmek gerekir.

“İşte ülkemizin ekonomik görünümü bu doğrultuda iken, hiçbir şey yokmuş gibi davranılmasını, referandumdan başarılı çıkabilmek için her türlü yola başvurmaktan başka bir şey düşünülmemesini anlamak, izah etmek, kabul etmek, içe sindirmek çok zor olsa gerek.”

Ama ne yazık ki; “Koyun can derdinde, kasap et derdinde” misali, her şeyi referanduma odaklamak, bilinmelidir ki kimseye yarar getirmez. Sadece ülkeye zarar verir.

“Zaten eşitsizler arasında geçmekte olan referandum sürecinde, ekonomide yaşanan krizi daha da arttıracak, ekonomik yangını körükleyecek eylem ve davranışlardan kaçınmanın zorunlu olduğunu kabul etmek ve buna göre gereken önlemleri alma gerekliliğini vakit geçirmeden anlamak gerekir”.

Zira her geçen gün bu doğrultudaki tehlikenin daha da arttığı, oluşan zararların onarılmasının daha da güç bir hal aldığı net bir şekilde görülmeye başlanmıştır.

Türkiye’nin kredi notlarının birbiri peşi sıra düşürüldüğü bir ortamda hiç bir şey yokmuş gibi davranmanın kimseye bir yarar sağlamayacağı bilincine varmak gerekir. Eğer tehlike görülmez ve uykudan uyanılmazsa, oluşacak tahribatın onarılması için yıllara gereksinim olacak, buna sebep olanlar ise hayırla anılmayacaktır. “Dikkat edelim, Türkiye giderek yalnızlaşıyor…”

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version