Eğitim Sen; Hatay’da Fen, Anadolu liseleri ile Proje okulları kontenjan sayılarını eleştirdi:
Velilere, çocuklarının ‘Anayasal Eğitim Hakkı’ için çağrıda bulundu…
Hatay Eğitim Sen, başvuruları 11 Nisan Çarşamba günü başlayan Fen Liseleri, Anadolu Liseleri ile proje okulları gibi nitelikli okullara öğrenci alımına ilişkin okul kontenjanlarının belirlenme yöntemini eleştirdi. Hatay Eğitim Sen Şube Başkanı Deniz Ezer imzalı açıklamada, Hatay’daki sınavla öğrenci alan okulların kontenjanlarının belirlenmesindeki kriterin ne olup olmadığı soruldu ve şu görüşler savunuldu:
“Hatay Milli Eğitim Müdürlüğü’nce yayınlanan listelere göre; Örneğin Defne ilçesinde Harbiye veya Aknehir Mahallesi’nde olan başarılı bir öğrenci, Defne ilçesinde ilk 150 içinde olmaz ise en yakın ilçe Antakya’ya… Hassa’lı bir öğrenciye direk Kırıkhan’a veya İskenderun’a git diyoruz! Antakya ilçesine bu kadar kontenjan ayrılmasının (ki bize göre yine de azdır), diğerlerinin bu kadar az kontenjan verilmesinin kriterini biri açıklasın. Siz, bazı ilçelerdeki öğrencilere ‘özel okullara gidin’ mi diyorsunuz.? ‘Bu okulların ayırımı yapılırken hangi kriterler ön planda tutulmuştur’ sorusuna cevap bulamıyoruz.
Örneğin, eğitim öğretim kalitesi bakımında Defne ilçesi bu kadar başarılı iken, sadece bir okulun nitelikli sayılmasının, Hassa da hiçbir okulun olmamasının nedeninin ne olduğunu bilemiyoruz. Samandağ’da hiçbir Anadolu Lisesinin nitelikli sayılmaması hangi kriterlere göredir? ‘Sınav kalktı’ denilirken, sınava girip iyi puan alan öğrencileri ‘ilçelerinde okul yoksa veya varsa, ama kontenjan yoksa’ başka ilçelere yollamanın eğitime katkısı nedir? Velilere külfeti nedir? Sorulara mantıklı cevap bekliyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitime ideolojik baktığını dile getirdi. Eğitimi gerici vakıflara bıraktı. Diyanet veya vakıflarla ile ortak projeler adı altında gerici laik olmayan bir eğitim dayatmasıyla ideolojik dayatmayla eğitimi yönlendiriyor. Sınavla öğrenci alacak olan okulların büyük bir bölümünün İmam Hatip Liseleri olması hiç şaşırtıcı değil. Proje okullarının ve önünde hazırlık sınıfı bulunan Anadolu Liselerinin öğrenci kontenjanlarının yönetmelikle 5 sınıfla sınırlandırılması, sınava girecek yüzde 10’luk kesimin hangi okullara yönlendirileceği ile ilgili fikir vermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimi sermayeye açıyor. Özel okullara verilen teşvik, özel okullardaki artış bunun en önemli göstergesi. Kaygısı olan veliye ‘özel okula gönder’ diyor. Bugün ülke genelinde farklı bir cemaat yapılanmasının bariz bir şekilde geliştiğini hepimiz görmekteyiz.
Adrese dayalı kayıt sistemi, sorunları çözmek bir yana daha da arttıracaktır. Her öğrencinin istediği okula gitmesi en doğal hakkı olmalıdır. Sınavsız ve her öğrencinin istediği okulda eğitim alması savunulması gereken en temel yaklaşım olmalıdır. Adrese dayalı bir sistem, öncelikle öğrencilerin seçme hakkını kısıtlamakta, öğrencileri sadece oturduğu mahalle ya da eğitim bölgesine hapsetmektedir. Semtlerin ekonomik ve sosyal farklılıkları ve eşitsizlikleri okullara da kaçınılmaz olarak yansımaktadır.
Okulların teknolojik donanımlarından öğrencilere yönelik olarak sunulan olanaklara, velilerin okul yaşantısına katkısına kadar pek çok alanda bu farklılıkları ve eşitsizlikleri görmek mümkündür. Sanki tüm okullar eşit ve aynı olanaklara sahipmiş gibi bir ön kabul ile öğrencileri kendi bölgelerinde/mahallelerinde bulunan okullara gitmeyi zorlamak, sınıfsal eşitsizliklerin devamını ve öğrencilerin ait olduğu toplumsal sınıfa göre eğitim almaya zorlamak anlamına gelecektir. Bu durum, pek çok velinin öğrencinin gitmesini istediği okulların bulunduğu bölgeye taşınması veya adresini taşımasına neden olacaktır, ki bu durumun yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlar oldukça ciddi sonuçlar üretecektir.”
MESAJ VELİLERE …
Eğitim Sen Hatay Şubesi’nin açıklamasında, mesajın milli eğitim camiası ile velilere yönelik olduğuna vurgu yapıldı ve şöyle denildi:
“Milli Eğitim Bakanlığı, bugüne kadar benimsediği eğitim politikaları ile eğitim sistemini siyasal iktidarın ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda yap-boz tahtasına çevirmek dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmemiştir.
Temel eğitimden ortaöğretime geçişte yapılan son değişiklik, Bakanlığın asıl amacının sağlıklı, herkesin memnun olacağı bir ortaöğretim sisteminin oluşturulması olmadığını açıkça göstermektedir. Nitekim MEB’in açıkladığı yeni ortaöğretime geçiş sistemi, sadece özel okulları ve emlakçıları sevindirmiştir.
Eğitimin hiçbir kademesinde, öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunmamalı, eğitim sisteminin öncelikli sorunu olan ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışı derhal terk edilmelidir. Her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturmayı hedeflemeden atılacak her adım, eğitimde yaşanan kaosu derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Görüşünüz ne olursa olsun, hayata bakış açınız ne olursa olsun, mevzu çocuklarımızın geleceği ise lütfen eğitimimizi ve geleceğimizi siyasi kaygılara kurban etmeyelim.
Her çocuk özeldir ve her çocuğun iyi bir eğitim hakkı vardır, bu hak anayasal bir haktır. Yarınlar, güçlü eğitim üzerinden kurulur. Tepkimizi koyalım.” -Cemil Yıldız-