Tıpkı kış aylarında yaşadığımız soğuk, sert ve çetin günlerden sonra insanın içini ısıtan ılık ve güneşli bir havanın geldiğini gördüğümüzde, duyduğumuz sevinç, çektiğimiz içten bir oh gibi, siyasi havanın da düzeldiğini gördüğümüzde aynı duygulara kapılıyoruz.
Bu nedenle iç siyasette giderek gerginleşen ortam nedeniyle atılan küçük bir olumlu adımda bile yumuşamaya dönüşme ihtimali ortaya çıktığında, bu gelişmeden toplum büyük bir sevinç duymakta, inşallah bundan sonra daha somut ve olumlu adımlar atılır, ayrışma yerine birleşme doğrultusunda hareket edilir beklentisine girmektedir.
Ama ne yazık ki bu beklentiler çoğu zaman boşa çıkıyor. Gevşeyen, yumuşayan sinirler yeniden gerilmeye ve sertleşmeye başlıyor. Toplumdaki birleşme umut ve beklentisi yerini, yeniden bir ayrışmaya dönüştürme yolundaki hareketlerle bazı yanlış adımlarla karşı karşıya kalınmasına bırakıyor.
Oysaki bunların hiç birine gerek kalmamalıdır.
İç siyasette böylesine gel- git olayları yaşanmamalı. Zira bu gel- git olayları sonucu oluşan tahribat, daha sonra ne yapılırsa yapılsın, tam manasıyla giderilemiyor ve izleri kolay kolay silinemiyor.
Bu nedenle herkesin konuşmalarına, yazdıklarına, attığı ve atacağı adımlara, aldığı ve alacağı kararlara çok dikkat etmesi, sadece kendi kişisel beklentilerini ve amaçlarını düşünme yerine, ülkenin geleceğini düşünmesinin ülke yararı ve geleceği açısından çok önemli olacağını hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Bu hatırlatmaları yapmamızın nedeni, son günlerde yine ortamın gerilmekte olduğunu, birleşme yerine ayrıştırıcı sonuçlar doğurabilecek olan yanlış adımların atılmak istendiğini görmüş olmamızdır. Oysaki yıkmak kolay, yapmak ise zordur.
Bilinmelidir ki bireylerin tüm yaşamında, sertlik ve gerginlik yerine ılımlı bir davranışta bulunmaları, hem kendisi, hem de karşısındakiler için çok yararlı ve olumlu durumların ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Kişinin, karşısındakine kin ve nefret duyguları ile dolu bir duygu içinde olması hiçbir zaman tasvip edilecek bir tutum olmasa gerek. Hele hele karar alma durumunda olanlar, belli yerlerde görev sahibi olanların, böylesi bir duygu ile dolu olmaları sadece kendileri için değil, temsil ettikleri birimler için de büyük zararların oluşmasına neden olur.
Yaşamın her aşamasında, hangi durumda olunursa olunsun, birlik ve bütünlük içinde olmayı sağlayacak olan davranışlarda bulunmak, hem böylesi bir tutum ve davranış sahibi olanlara, hem de karşısındaki kişi ve gruplara büyük bir yarar sağlar.
Kişinin kendini terk etmeyecek derecede bünyesini sarmış bulunan kin ve nefret duyguları ile dolu olması, karşısındakinden intikam alabilmek için her yola başvuracak bir anlayışın kendisini esir almış bulunması halinde, çok tehlikeli ve zararlı durumların ortaya çıkmasına neden olunabilir.
Hele hele bu tür kin, nefret, intikam, hırs ve ihtiras duyguları ile dolu olarak belli yetkilere sahip olunursa, işte o zaman durum daha da büyük bir vahamet kazanır.
Bu nedenlerle bireylerin böylesi zararlı duyguları ellerinin tersi ile itmek suretiyle, kucaklayıcı bir tutum içine girmeleri halinde, gerek kendileri, gerekse etki altına alacakları toplulukların büyük bir huzur ve mutluluk içerisine girecekleri hatırdan uzak tutulmamalıdır. Ülkede önemli mevkilerde görev almış olanlar için bunun vazgeçilmez bir kural olduğunu hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Bu nedenlerle sertlik, kin ve nefret duyguları ile dolu bir ortam yaratma yerine, ılımlı, kin ve nefretten uzak, birlik ve bütünlüğü sağlayacak, toplumu kucaklayacak bir tutum içine girilmesi herkes için büyük yararlar sağlar.
Ne olursa olsun, benim dediğim ve benim istediğim olacaktır anlayışı ile hareket edildiği takdirde, uzlaşma ve kucaklaşma gerçekleşemez. Bunun gerçekleşebilmesi için, sağduyunun egemen olması, duygularla hareket etme yerine akıl ve mantığı ön plana geçirmek suretiyle hareket etme, tüm karanlık bulutların dağılmasına, olumsuz ortamların olumluya dönüşmesine, aydınlık günlerin gelmesine neden olacaktır.
Diliyoruz ki; bunlar hatırdan uzak tutulmaz, ılık ve güzel günler ülkemizi devamlı olarak aydınlatır…
YORUMLAR